Toplumumuzun %80’i belirli dönemlerde bel ağrısı ile karşılaşmaktadır.Bu ağrının sebepleri ise çeşitlidir; stres, kilo, ani hareket, hareketsiz yaşam, alışılmadık tempolu işler, yanlış yüklenmelerin getirdiği kas spazmları ve çeşitli doğumsal anomaliler örnek verilebilir. Bel ağrısı ve bel fıtığı ayrı ayrı düşünülmelidir, her bel ağrısı fıtık kaynaklı değildir.
Omurgalarımız arasındaki diskin yapısına bakacak olursak, diskler bağ doku(anulus fibrosus) ve çekirdek yapıdan(nucleus pulposus) oluşur. Çeşitli sebeplerle deforme olabilen bu diskler, fıtığın derecesine göre sinirlerin geçtiği boşluğa bombeleşerek sinirlere baskı uygulayabilir.Basitçe bel fıtığı, bu disklerin doğal sınırlarının dışına taşması durumudur.Halk dilinde kullanılan ‘fıtığım patlamış’ ifadesi yanlış bir tabirdir, diskler patlamaz yalnızca bombeleşerek şekil değiştirir.
Bilinenin aksine her fıtık cerrahi gerektirmez, acil cerrahi gereken durumlar genellikle his kaybı, kuvvet kaybı, idrar tutamama, refleks kaybı belirtileri veren nörolojik defisit, kauda equina sendromu olarak adlandırılan durumlardır.Literatürde vakaların %6-7'sinin ameliyat edildiği ancak bahsettiğimiz semptomları veren, acil cerrahi gerektiren hastaların yalnızca %1-2‘nin bu gruba girdiği görülmüştür.Aradaki oran farkının sebebi hasta talebi, gelecek endişesi, eksik yönlendirme gibi sebepler olduğu görülmüştür.
Çalışmalarda fıtık görünümünün zamanla gerilediğine veya tamamen geçtiğine dair birçok örnek vaka bulunmaktadır.Guinto ilk vakayı 1984’te BT(bilgisayarlı tomografi) ile göstermiş, Teplick ve Haksin ise 1985’te MRG(manyetik rezonans görüntüleme) ile daha detaylı gösterilen vakayı paylaşmışlardır. Günümüzde ise MR görüntülemenin klinik vakalarda kullanım sıklığı artması ile örnekler de artmıştır.Fıtığın derecesi arttıkça gerileme oranı(bombeleşen diskin normal sınırlara gerilemesi) yani iyileşme oranı da artmıştır.Ayrıca fıtık görünümünün gerilemesi en iyi bel fıtıklarında daha sonra boyun ve nadiren sırtta görülmüştür.Bu gerilemenin en iyi, tanıyı takiben 6 ay -1 yıl arasında olduğu bildirilmiştir.
Fıtığın gerilemesinde teoriler çeşitlidir ve en çok kabul göreni basitçe; bombeleşen fıtığa vücudun yabancı cisim reaksiyonu verip çeşitli tepkimelerle yıkım gerçekleştirmesi ve dolayısıyla MR görüntüsünde bombeleşen kısmın yok olmasıdır.(Diğer teoriler ise dehidratasyona(sıvı kaybı) bağlı büzüşme,alandaki ligament(bağ) gerilim ile geri çekilmesi…)
Fıtık belirlenmesinde MR görüntüleme tek kılavuz değildir, öyle ki halk arasından randomize bireyler seçip MR görüntülediğimizi varsayarsak, hiçbir şikayeti olmayan bireylerde de fıtıklaşmış disk görüntüsü ile karşılaşabiliriz.Diskin yaşla beraber bozulması doğal bir süreçtir bu süreçte önemli olan verdiği semptomlardır.Yani hekimin MR gerekli görmediği durumlarda MR çekilmesi konusunda ısrarcı olmak doğru değildir. Gerekli görülmediği halde çekilen MR görüntüsünde fıtık gözlenebilir ve bireyin şikayetleri hafifse veya bel ağrısı başka bir sebepten kaynaklanıyor dahi olsa artık beyne ‘fıtığım var ağrılarım fıtıktan kaynaklı’ algısı verilir, birey böylece ağrı algısı konusunda kısır bir döngüye girmiş olur.
Tanı aldıktan sonra ilk tedavi, bahsedilen acil semptomların olmadığı hastalarda konservatif tedavidir.Konservatif tedavi; cerrahinin dışında, hastanın takip edildiği gerekli ilaçların reçetesi ve koruyucu tedaviyi içerir,bütüncül yaklaşım esastır.Ağrı artıp azalır şekildeyse,günlük yaşamdan sizi alıkoymuyorsa, haftadan haftaya daha iyi hissediyorsanız(ağrı gün içinde artıp azalabilir,normaldir) kendinize zaman verip fizik tedavi alarak, düzenli egzersiz ve aktif yaşam ile genelde 4-6 ay içinde iyileşme gözlenecektir.Ancak hastanın yaşam tarzında bu değişiklikleri yapması gerekmektedir.
Ağrı deneyimi birçok bileşenden oluşur.(İyileşmeye dair inanç,önceki deneyimler,sinir sistemindeki hassasiyet,geleceğe dair endişe...)Bu sebeple tedavide, öncelikle tanı alan hastaya gerekli açıklama yapılmalı, endişesi azaltılarak ağrı algısı değiştirilmelidir.
Fizyoterapide ise standart bir egzersiz reçetesi yoktur.Bireyin genel vücut değerlendirmesine, fıtığın düzey ve çeşidine göre tedavi değişir.Bel ağrısına sebep olacak tüm etkenlere bakılmalıdır. Bazı hastalarda öne eğilmede, oturmada bel ağrısı artarken, bazı hastalarda ayakta durma ve geriye esnemede artabileceği için ayrı tedavi düzenlenir.Günlük yaşam aktivitelerinde değişiklik yapılmalı, hareketsizlik mümkün oldukça azaltılmalı ve gerekli ergonomik düzenlemeler gösterilmelidir.
Manipülasyon uygulamaları; halk arasında ‘kütletme’ olarak geçen bu tekniklerde doğru vaka seçimi ve risklerin ekarte edilmiş olması önemlidir.Fıtıklaşmış diski tedavi etmez direkt bir etkisi yoktur.Ağrıyı rahatlattığına dair çalışmalar mevcuttur ama diğer tedavi seçeneklerinin içerisinde öncelikli değildir.Değerlendirme ve tedavi bu kadar detay içerirken, özellikle sosyal medyada görülen veya sağlık profesyoneli olmayan kişilerin gösterdiği hareketler yapılmamalıdır, fıtığın ilerlemesine sebep olabilir.
Disk yapısı daha çok rotasyonel yani dönme hareketlerinde bozulduğu için ağrılı dönemde omurgada dönme içeren hareketler sınırlandırılmalıdır. Ayrıca aksiyel hareket olarak ifade ettiğimiz omurgaya dik yük bindiren hareketler disk beslenmesini artırabilir.Genel olarak tüm gruba önerilen egzersiz ise yürümedir.Hem aksiyel yüklenmeyi sağlar hem kalçanın hareketi(rotasyonu) spazmdaki kasları gevşetir.Yüzmede ise aksiyel (dik) yüklenme azdır, omurgaya rotasyon-dönme hareketi yaptırdığı için erken dönemde önerilmez.
Omurgaya binen yükü azaltacağı için kilo vermek hem koruyucu önlem olarak hem de tedavide elzemdir.Ayrıca uyku ve beslenmesine dikkat eden,pozitif bakış açısı bulunan insanların ağrılı sorunlarla karşılaşma oranının daha az olduğu çalışmalar bulunmaktadır.
Bel fıtıklarında konservatif tedaviye cevap vermeyen ve cerrahi tedaviye giden olgular tüm olguların %5-10'unu oluşturur.Acil cerrahi gerektiren olgular dışında fıtık gerilemesi ve klinik düzelme için tanı alan bireye zaman tanınmasının uygun bir yaklaşım olduğu akılda tutulmalıdır.