12. Boğaziçi Film Festivali, sona yaklaşırken takipçilerini dün de çok özel filmler ve film ekipleriyle buluşturdu. Festival programındaki 7 filmin ekibi, seyircilerden gelen soruları cevapladı.

Boğaziçi Kültür Sanat Vakfı’nca düzenlenen 12. Boğaziçi Film Festivali’nde dün, ödül heyecanı öncesi son gösterimlerde film ekipleri seyirciyle buluştu. Uluslararası Yarışma’dan “Marttan Mayısa” ve “2 Ocak”, Ulusal Kısa Metraj Yarışması’ndan “Kabuk” ve “Cerrahı Ararken”, özel gösterim programındaki “Ölümsüz Olan Sadece Sevgidir”, Ulusal Belgesel Yarışması’nda yer alan “Işığın Hasadı” ve “Sınırdaki Kanatlar” filmlerinin ekipleri, gösterimler sonrası Atlas 1948, Cinema Pink ve AKM Yeşilçam sinemalarında seyircilerin sorularını cevapladı. 

Cinema Pink’teki gösterimin ardından Marttan Mayısa/ March to May filminin ekibinden oyuncu Damian Humaj ile kurgucu Benjamin Kolmacka söyleşiye katıldı. Kolmacka, aile ilişkisi dinamiklerini işleyen filmin, yönetmenin ilk filmi olduğunu, bu nedenle hayli kişisel olduğunu dile getirdi. Filmin temeline hakim olan yapıyı ise ‘görünmezlik’ olarak tarif eden Kolmacka, şunları söyledi: “Film, yönetmenin anılarına ve ailesinde yaşadığı durumlara dayanıyor. Filmin temel bir yönünün ‘görünmezlik’ olduğunu söyleyebiliriz çünkü anlatıma çok fazla odaklanmak; atmosfer, ışık, ses gibi filme lezzet veren detayları kaybetmenize neden olabilir. Bu da izleyicilerin hikayede kendilerini görmelerini sağlıyor bence” 

Bir boşanma sonrasını iki kadının dostluğu üzerinden anlatan 2 Ocak/ January 2 filmindense yapımcı Dora Csernatony söyleşiye katıldı. Atlas 1948 Sineması’ndaki söyleşide Csernatony, “Boşanmada belirsizlik en önemli unsurdur. Daha ileriye gidebilmek için geçmişinize giderek daha fazla mesafe kat edebilmek istersiniz. Filmde çok fazla anahtar gördük, bence anahtar, yani kilitleme; bir şeyleri kaybetmeyi ifade ediyor” diye konuştu. 

Türk sinemasının özel isimlerinden Tunç Başaran’ın hayatı ve sinemasını konu alan “Ölümsüz Olan Sadece Sevgidir”, özel gösterim programında AKM Yeşilçam Sineması’nda seyirci karşısına çıktı. Gösterim sonrası yönetmenler Zeynep Bayraktutan ve Gökhan Kasapoğlu ile
yapımcı Pelin Onat, görüntü yönetmeni Gökhan Kasapoğlu
ve besteci Murat Pınar Özdemir, soruları cevapladı. Yönetmen Zeynep Bayraktutan, Bandırma’ya taşındığında Tunç Başaran’la tanıştığını ve aslında proje fikrinin de Başaran’dan geldiğini söyledi. “Hayatımı anlatan bir kitap yazar mısın, dedi. Sonra beraber başladık kitabı yazmaya ama ne yazık ki tamamlayamadık. Biz de ekiple beraber kitaptan önce belgeseli çekmeye karar verdik. 2019’da projeye, 2023’te belgeseli çekmeye başladık. Türkiye’nin ilk gazeteci ve romancılarından Pakize Başaran’ın arşivini kullandık” Görüntü yönetmeni Gökhan Kasapoğlu da Başaran’la kişisel bir hikayeleri olduğunu ifade etti: “Fotoğrafçı kökenliyim aslında, bana belgesel işini sevdiren de Tunç hocamdır. Tunç hocam ayrıca arkadaşımdı, aynı masada çalıştık” Belgeselin yapımcısı Pelin Onat’ın hayatında da bir Tunç Başaran dokunuşu var; Onat, bunu şöyle anlattı: “İçinde bulunduğumuz karanlık dönemde filmleri ile insanlara sevgi ve ve naiflik aşılamış bir sinemacıyı anmak mutluluk verici. Beni reklamcı yapan kişi de kendisidir. O yüzden onun el verdiği kişi olarak bu belgeselin yapımcısı olmaktan gurur duyuyorum”

Ulusal Kısa Metraj Yarışması’ndaki Kabuk filminin yönetmeni Sema Güler de gösterimin ardından AKM Yeşilçam Sineması’nda soruları cevapladı. Oyuncu olduğunu ve 2021’de almaya başladığı senaryo eğitiminde hep ‘en iyi bildiğin hikayeyi yazmalısın’ kuralını duyduğunu söyleyen Güler, “Bu da benim çok iyi bildiğim bir hikayeydi. Çünkü bir kadın olarak şiddetin sadece fiziksel olduğuna inanmıyorum; duygusal ve psikolojik olarak da çok boyutu var. Bu anlamda benim çok içimi kemiren, yıllardır anlatmak istediğim bir hikayeydi” diye konuştu. Filmde diyalog kullanmama tercihi ise Güler, şöyle açıkladı: “Bir süre diyaloglu yazmayı denedim ama dürüst hissetmedim kendimi çünkü oraya hangi kelimeyi koysam fazla ya da yapay kalıyordu. Sadece karakterle özdeşleşerek düşünmeye çalıştım. Leyla’nın konuşmaya bile mecali olmadığı, tamamıyla kendini izole ettiği bir süreci anlattığım için başından sonuna kadar da onun bu ruh haline sadık kalmaya çalıştım. Ben çok fazla diyalog seven birisi de değilim; kelimelerin yetersiz kaldığı yerde hikayenin geçebileceğine inanıyorum” 

Yarışmadaki diğer film, Cerrahı Ararken ekibi de gösterim sonrası, AKM Yeşilçam Sineması’ndaydı. Söyleşiye; yönetmen Ahmed Said Ağaoğlu, yapımcı Mina Kazanç ve idari yapımcılar Erman Purun, Batuhan Dağlı ve Muzaffer İnözü katıldı. Filmin hem içerik hem de isim olarak İsmet Özel’in Celladıma Gülümserken şiirinden ilham aldığını belirten yönetmen Ağaoğlu, “İzlemesi zor bir film, çekmesi de zordu” dedi. Ağaoğlu, sinemaya yaklaşımını ise şöyle ifade etti: “Ben şu an 21- 22 yaşlarındayım ve ileride dönüp baktığımızda hepimize tecrübe olacak işler. Bu benim ikinci kısa filmim; bir müzikal komedi yapmıştım bundan önce ‘Elveda Shakespeare’ diye. Her şeyin mükemmel olduğu bir iş beklemiyorum; bu, ileride yapacağım işler için de geçerli”

Ulusal Belgesel Yarışma programından Işığın Hasadı filminin yönetmeni Esin Özalp Öztürk, gösterim sonrası AKM Yeşilçam Sineması’ndaki söyleşiye katıldı. Soğan hasadı için Ankara’ya gelen işçilerin çalışma koşullarına dair belgesel için Öztürk, şöyle konuştu: “Benim görüntü yönetmenim bu filmden bir sene önce sahadaydı. Hep konuşurduk ve bir gün elektrik olmadan, jeneratör ile çalıştıklarını söyledi. Hemen oraya gittim ve geçen sene ekimde çekmeye başladık. Beni en çok zorlayan, kadın karakterleri konuşturmaktı. Onları projeye dahil etmek konusunda da çok emek verdim. Kamera önünde kendilerini rahat hissetmiyorlar. Ama Urfa’da filmi beraber izledikten sonra çok güzel geri dönüş aldım. Beni en çok şaşırtan, bilgelikleri oldu. Buna ön yargı mı denir; bilmem ama bu kadar farkında olmalarını beklemiyordum. Durumlarını anlama ve algılama halleri beni çok şaşırttı” 

6 Şubat Kahramanmaraş depreminin ardından herkese örnek olacak şekilde hayata tutunan kadınların hikayesini konu alan Sınırdaki Kanatlar filminin ekibi de gösterim sonrası seyircilerin sorularını cevapladı. Söyleşiye; yönetmen Didem Tütüncü, yapımcılar Oğuz Sinan Dişli ve Alper Kaya ve görüntü yönetmeni Koray Çetin katıldı. Deprem sonrası Ankara’dan Maraş’a gittiğini söyleyen Tütüncü, “Orada yaşayanlar aslında konuyu çözmüşlerdi, biz de o süreci beraber yaşadık aslında. Senaryo olmadan o geçen zamana tanık olmak istedik” diye konuştu. Alper Kaya ise yapım sürecine dair şu bilgileri verdi: “Hatay Büyükşehir Belediyesi ile çalışıyorduk. Depremden iki hafta sonra bir medya ekibi kurduk, bilgileri herkese duyurmak ve yardımları organize etmek istedik. Yaklaşık dört aylık bir arşiv kaydı vardı elimizde. Sonra Didem kadınlar üzerinden bir umut yakalayabileceğimizi söyleyince bizde de o umut oluştu”

Kaynak: Bülten