İSTANBUL (AA) - Anadolu Ajansı (AA) Yeşilhat Muhabiri Biriz Özbakır'ın moderatörlüğünü yaptığı etkinlikte akademisyenler ve öğrenciler, medyada sıkça yer bulan çevre konularını AA Çevre Haberleri Müdürlüğü Yeşilhat'ın haberleri üzerinden değerlendirdi.

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa (İÜC) Mühendislik Fakültesi A Blok Konferans Salonu'nda yapılan etkinliğe, İÜC Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Burcu Onat, Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Nüket Sivri, Prof. Dr. Ülkü Alver Şahin, Prof. Dr. Yasemin Kaya ile Dr. Öğretim Üyesi Ceyhun Akarsu konuşmacı olarak katıldı.

Prof. Dr. Onat konuşmasında iklim değişikliğine neden olan sera gazlarına ve siyah karbona odaklanırken, Prof. Dr. Sivri kritik ham maddeler ve tek sağlık kavramı, Prof. Dr. Şahin hava kirliliği ve bu kirliliği önleyecek yerli teknolojilerin önemi, Prof. Dr. Kaya yenilikçi atık su arıtma teknolojileri ve Dr. Öğretim Üyesi Akarsu da plastik kirliliği üzerinde durdu.

Etkinliğin açılışında Türkiye'nin ilk Çevre Haberleri Müdürlüğü Yeşilhat'ın tanıtım videosu izlendi.

Programda öğrencilerin interaktif şekilde yer alabilmesi için teknolojik altyapı da kullanıldı. Öğrenciler, sunum esnasında bildirilen çevreyle bağlantılı soruları ekrana yansıtılan QR kod üzerinden anlık cevapladı ve yanıtlar yine anlık olarak ekrana yansıtıldı.

- "1990'dan 2015'e sera gazlarının yaklaşık yüzde 45 arttığı hesaplanmış"

Açılışın ardından söz alan Prof. Dr. Burcu Onat, iklim değişikliğinin temel sebebi olan sera gazı miktarının geçmişten bugüne değişimine işaret ederek, "Genel olarak insan faaliyetlerinden kaynaklı sera gazlarının artışına baktığımızda 1990'dan 2015'e kadar yaklaşık yüzde 45 artış gösterdiği hesaplanmış." dedi.

Dünyanın ısınmasına sebep olan sera gazlarının içerisinde en büyük paya sahip gazın karbondioksit olduğunu vurgulayan Onat, sera gazları arasında bulunmayan fakat karbondioksitten daha güçlü ısınma etkisine sahip kirleticinin de "kurum" adıyla bilinen siyah karbon olduğunu aktardı.

​​​​​​​Onat, siyah karbonun çevreye etkisi hakkında şu bilgileri verdi:

"Bir sera gazı değil, partikül maddenin bir bileşeni, bir kirletici ama etkisi sera gazlarıyla karşılaştırdığınızda belki sera gazının 50-100 yıl ömrü var, bizi etkiliyor, gelecek nesilleri etkiliyor ama siyah karbon da öyle bir parametre ki günler, haftalar boyunca atmosferde kalıyor fakat sera gazlarına göre etkisi çok çok daha fazla oluyor."

- Yaşanılan yerdeki hava kalitesi mental sağlığı etkiliyor

Prof. Dr. Ülkü Alver Şahin ise hava kirliliğinin çok kompleks bir sorun olduğunu, iklim değişikliği ve sera gazları da işin içine girince takip edilmesinin ve yönetilmesinin daha da zorlaştığını dile getirdi.

Şahin, "Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) her sene yayımladığı raporlarda, hala dünyada yılda 7-8 milyon insan hayatını hava kirliliğine bağlı sebeplerden dolayı kaybediyor. Hatta yine DSÖ'nün raporlarına göre hava kirliliğine bağlı ölümler, ölüm risk faktörlerinde şu an ikinci sıraya yerleşmiş durumda. 2020 yılından önce sigara risk faktörü olarak daha öncelikliydi fakat şimdi artık hava kirliliği ikinci sıraya yerleşmiş durumda. Yani ciddi problem haline geldi." değerlendirmesinde bulundu.

Hava kirliliğinin insan sağlığına etkileriyle ilgili son çalışmalara değinen Şahin, demansın ve Alzheimer'ın önemli nedenlerinden biri olarak görüldüğünü, hatta kentlerde yaşayan insanlarda görülen mental sağlık problemleriyle yaşadıkları yerdeki hava kalitesinin doğrudan bağlantılı olduğunun tespit edildiğini aktardı.

Şahin, hava kirliliği konusunda çalışan kentsel yöneticilerin ve bilim insanlarının artık yeni teknolojilere odaklandıklarını belirterek, şunları söyledi:

"Sensör tekniği geliştirilmeye çalışılıyor ve çok da ilerledi bu teknolojik olarak. Maalesef ki Türkiye'de henüz sensörün kendisini üreten firma yok ama yurt dışından aldığımız ve gayet kaliteli olan sensörleri modül haline getirip izleme çalışmalarını yapıyoruz. Biz de bilimsel çalışmalarımıza, projelerimize bunu entegre etmiş durumdayız. Bu, ne işimize yarıyor? Daha çok noktada ucuz maliyetli ve küçük cihazlar oldukları için çok daha fazla noktada ölçüm yapıp, o ölçümleri analiz edip insan sağlığı ve ekosistem sağlığı üzerindeki etkisini mikro boyutlu tespit edebiliyoruz."

- Kritik ham maddeler

Prof. Dr. Nüket Sivri de teknolojiyi geliştirebilmek için ham maddelere ihtiyaç olduğunu, bir ülkenin bunlara ne kadar sahipse o oranda güçlü olduğunu ifade etti.

Kritik ham madde listesinde 30 element olduğunu aktaran Sivri, bunların 21 tanesinin Ukrayna'da olduğunu kaydetti. Kritik, belirli ülkelerin tekelinde ve ithalatı zor olan ürünlerin önemine işaret eden Sivri, "Çin'de var. Daha çok kimde var sorusunun cevabı? Türkiye'de var. Türkiye, bor kaynağı düşündüğünüz zaman." diye konuştu.

Sivri ayrıca, bulaşıcı hastalıklar, gıda güvenliği ve çevresel değişiklikler gibi karmaşık küresel sağlık sorunlarını ele almak için çeşitli disiplinler arasında işbirliğine ihtiyaç duyulduğunu, bunun tek sağlık çatısı altında değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.

Şu anda sessiz salgın yaşandığını dile getiren Sivri, "Sessiz salgın dediğim bir antibiyotik direnciyle karşı karşıyayız. 2030 yılında belki de her dakikada 10 insanın ölebileceği bir şeyden bahsediyoruz ve bu antibiyotik direnç tamamen tek sağlık bütüncül anlayışıyla, bakışıyla çözülebilecek bir şey. O yüzden bütüncül sağlık anlayışında ekosistemin tüm unsurlarıysa cevap alınacak olan, bunun içerisine plastik de antibiyotik de dahildir. Tek sağlıktan bir aşama daha ilerisi, işin içerisine sosyal yapıları da sokmaktır. O yüzden tek refah anlayışı artık ülkelerin politikasında belirleyici olacak." değerlendirmesini yaptı.

- Plastik kirliliği

Plastik kirliliğinden bahseden Dr. Öğretim Üyesi Ceyhun Akarsu, plastiklerin 19. yüzyılın sonu, 20. yüzyılın başında kullanılmaya başlandığını, o günler için "mucizevi" görülen plastikten üretilmiş ürünlerin bugün çevre sorunlarına neden olan malzemelerin başında geldiğini anlattı.

Akarsu, plastik kirliliğinin yönetilebilmesi için "İnsanların merkeze yerleştirildiği bir atık yönetim sürecini benimsemeli, bunu öğrenmeli ve çevremize öğretmeliyiz." önerisinde bulundu. Akarsu, bunu başaramadıkları için de bugün sokakta, sitede, mahallede ve belki İstanbul'da çok yoğun plastik kirliliğiyle karşı karşıya kaldıklarına dikkati çekti.

- "Atık suyu arıtılması gereken kirlilik değil, kaynak olarak görmeliyiz"

Prof. Dr. Yasemin Kaya da kentsel ya da endüstriyel atık suların arıtılarak tarımsal sulamada, araç yıkamada, yerlerin temizlenmesinde, endüstriyel alanlarda kullanılabildiğini söyledi.

Atık suların atık olmaktan çıkarılması gerektiğini belirten Kaya, "Artık atık suyu arıtılması gereken kirlilik olarak değil, kaynak olarak görmeliyiz ve atık arıtma tesislerini de bu bağlamda geri kazanım tesisleri olarak değerlendirmeliyiz. Peki ülkemizde bu tür çalışmalar var mı? Evet var. Bakanlığın belirttiği 2023 yılında atık suların arıtılması ve tekrar kullanılması hedefi yüzde 5'ti. Hatta bu hedef az da olsa geçildi. Şu an 2030 yılındaki hedef yüzde 15. Umuyoruz ki bu hedefin daha da üstüne geçebiliriz." diye konuştu.

Etkinlik, öğrencilerin kendilerine QR kod aracılığıyla yöneltilen sorulara verdiği cevapların akademisyenlerce değerlendirilmesinin ardından sona erdi.

Kaynak: AA