6 Şubat 2023’teki asrın felaketinde eşini kaybetti. Biricik kızı Cansu’yu son anda enkazın altından yaralı kurtardılar.
Binadaki 120 kişiden sadece 4’ü hayata tutundu. Bunlardan biri de İnşaat Mühendisi Ramazan Yıldırım’ın kızı Cansu’ydu…
Annesini kaybetmenin travmasıyla hastanede çok zor günler geçiren Cansu’ya can suyu olan baba Ramazan Yıldırım, depremin acısını ilk günkü gibi yaşadığını anlattı.
Müteahhit Yıldırım, “Binayı deprem değil, ahlaksızlık ve vicdansızlık yıkar” diyerek, inşaat sektöründe emeğine ve alın terine ihanet edenlere tepki gösterdi.
O GÜN NELER OLDU?
6 Şubat 2023’te yaşanan asrın felaketinde; ilk deprem saat 04.17'de yerin 8,6 kilometre derinliğinde ve 7,7 şiddetinde Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde meydana geldi. İkinci deprem 9 saat sonra 13.24'te Elbistan’da 7,6 şiddetinde gerçekleşti. Adana dâhil bölgedeki 11 kenti derinden sarsan depremde, on binlerce insan hayatını kaybetti.
Eşini kaybettiği depremde kızına Cansu’yu oldu
İZLERİ SİLİNMEDİ
17 Ağustos Marmara depreminin yıldönümü yaklaşırken; 6 Şubat 2023’te yaşanan asrın felaketindeki izler de hâlâ silinmedi.
O izleri ilk günkü gibi derinden hisseden İnşaat Mühendisi Ramazan Yıldırım, hiç kimseyle paylaşamadığı şoku ve acıları dile getirirken duygusal anlar yaşadı.
Müteahhit Yıldırım, “O gün iş sebebiyle dışarıdaydım. Eşim ve kızım, benim ve şirketimin yapmadığı bir binada kalıyordu. Haberi alır almaz yıkılan binaya ulaştım. Eşimin öldüğünü öğrenirken, kızımın kurtarılışına tanıklık ettim. Bazı olaylar anlatılamaz; kızımın kurtarılışını beklemenin verdiği acıyı nasıl anlatabilirim? O anın her saniyesi bana yıl gibi geldi. Ömrümden ömür gitti çünkü bina kum yığınına dönmüştü. Çaresizliğin doruğunda acı içinde kıvranırken, ilk önce kızım Cansu’yu yaralı kurtardılar. Bu kez sevinçten ağlamaya başladım.” dedi.
YAPTIĞIM BİNALAR YIKILMADI
O sarsıntılara rağmen bölgede yaptığı hiçbir binanın zarar görmediğini ve yıkılmadığını anlatan İnşaat Mühendisi Ramazan Yıldırım, “O günlerde gerek yıkılmayan sağlam binalarımızın durumu gerekse depremde yaşadığımız acılardan dolayı London Channel 4 ve El Cezire gibi televizyonlarda röportaj verdim. Bana yaptığım binaların nasıl sağlam kaldığını sordular. Binalarımızın gerekli denetim ve kontrolleri yapılmıştı. Tüm binalarımız ilgili deprem yönetmeliğine inşa edilmişti. Binalarda iş yapan teknik kurumlar sorumluluklarını biliyorlardı.
Ve her şeyden önemlisi şirketimiz ve çalışanlarımız emeğin ve alın terinin hakkını veren insanlardı. Yıkılmayan evlerin sağlamlığının altında yatan gerçek buydu” diye konuştu.
Eşini kaybettiği depremde kızına Cansu’yu oldu
DEPREM KİMSEYİ ÖLDÜRMEZ
Depremin değil, depreme ve ilgili yönetmeliklere uygun yapılmayan binaların öldürdüğünü vurgulayan Yıldırım, “Ülkemizin deprem bölgesinde olduğu gerçeğini bildiğimiz halde kısa aralıklarla çok büyük can ve mal kaybı yaşadık. Bu kayıpların ışığında; depremlere hazırlıklı olduğumuz, bunlardan ders çıkardığımız ve gerekli önlemleri aldığımız söylenemez. Çünkü Adana’daki depremde yıkılan ve kum yığınına dönüşen 11 binadan alınan beton ve demir analizleri değerlendirildiğinde, söz konusu bu binaların deprem olmasa dahi yıkılmayı beklediklerini söyleyebiliriz. Numune değerleri, kum yığınına dönüşen binalarda olması gereken değerlerin 7’de biriydi. Bu bir cinayettir” şeklinde açıklamalarda bulundu.
TAHLİYELER VİCDANLARI YARALADI
Adana’da 7 binden fazla yıkılması gereken bina bulunduğunu vurgulayan Ramazan Yıldırım, şunları söyledi: “Adana’daki depremde ilk bilgi 12 bin binanın etkilendiği şeklindeydi. Bunlardan yıkılması gereken 7 binin üzerindeydi. Ancak ilk sarsıntılarda yerle bir olan 11 binanın ilgilileri, kesinlikle cinayet ve taksirle ölüme sebebiyet vermekten yargılanmalıydı. Ancak bazıları maalesef salıverildi, elini kolunu sallayarak geziyor. Bu tahliyeler vicdanları yaraladı.”
ÇOK PARA KAZANMA HIRSI
İnşaat Mühendisi ve Müteahhit Yıldırım şöyle devam etti: “Bu durum çok dikkate şayan ve düşündürücüdür. Çünkü bu binaların bir kısmında eski yönetmeliğe göre bile olması gereken donatı demirinin üçte biri bile yoktur. Beton değerleri eski yönetmeliğe göre 18 olması gerekirken ortalama 3 olarak tespit edilmiştir. Bu bilgiler ve raporlar mahkemelere yansıtılmasına rağmen sorumluların bir kısmı tahliye edilmiştir. Bu acı tablo, sorumluların daha çok para kazanma hırsından kaynaklanmıştır. Bunların denetimle ilgisi yoktur. Japonya’da denetim firması yoktur ama ahlak üst seviyededir. Yani bizde yaşananlar biraz da ahlak sorunudur.”