İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Toluy Özgümüş, vücudun pıhtılaşma yeteneğini bozan, çoğunlukla genetik geçişli kanama hastalığı olan hemofilide erken tanıyla hastaneye yatışlar, eklem cerrahileri ve yaşamı tehdit eden komplikasyonların büyük ölçüde önlenebileceğini belirtti.

Üniversiteden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Özgümüş, kanın insan vücudunun en hayati sıvılarından biri olduğunu aktardı.

Yaralanma durumunda durmasının beklendiği, ameliyatlarda kontrol altına alınması gereken yaşamsal sıvının akışını durduran şeyin ise pıhtılaşma sistemi olduğunu aktaran Özgümüş, "Hemofili, vücudun pıhtılaşma yeteneğini bozan, çoğunlukla genetik geçişli bir kanama hastalığıdır. Hemofili büyük çoğunlukla erkeklerde görülür. Yaklaşık olarak her 10 bin doğumda 1 erkek çocuk hemofili ile dünyaya gelir. Hemofilinin çeşitleri bulunmaktadır. En sık görülen hemofili türü faktör 8 eksikliği nedeniyle ortaya çıkan hemofili A olup, hastaların yarısından çoğu hastalığın ağır formuna sahiptir." ifadelerini kullandı.

Özgümüş, hemofili hastalarında vücudun bir yaralanma sonrasında oluşan kanamayı doğal yollarla durdurmakta güçlük çektiğini aktararak, "Bu durum yalnızca açık yaralarda değil, aynı zamanda iç kanamalarda da kendini gösterir. Özellikle eklemler ve kas dokusu içindeki tekrarlayan kanamalar, zamanla hareket kısıtlılığına, eklem deformitelerine ve kalıcı hasara neden olabilir. Bu kanamalar kendisini ciltte morluk, eklemlerde ve kaslarda şişlik ve ağrı şeklinde gösterebilir." uyarısında bulundu.

Hastalığın genellikle çocukluk çağında fark edildiğini vurgulayan Özgümüş, "Diş çıkarma döneminde, küçük çarpmalarda ya da aşı uygulamaları sırasında normalden uzun süren kanamalar ilk uyarıcı belirtiler olabilir. Erkek çocuklarda sünnet sonrası uzamış kanama da hemofili belirtisi olabilir. Ailede hemofili öyküsü varsa, bu durum daha erken dönemde dikkate alınmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.

Özgümüş, hemofili tedavisinde erken tanı ve düzenli takibin önemine işaret etti.

Hemofili tedavisinde kullanılan pıhtılaşma faktörü konsantrelerinin, hastalığın kontrol altına alınmasında büyük rol oynadığına değinen Özgümüş, şöyle devam etti:

"Faktör konsantreleri kanama esnasında kanamayı durdurmak için ve kanamayı önlemek için proflaktik olarak kullanılmaktadır. Profilaktik tedavi ile kanama sıklığı azaltılabilir, komplikasyonlar önlenebilir ve hastaların yaşam kalitesi ciddi oranda artırılabilir. Ancak bu tedavilerin etkili olabilmesi için erken tanı ve düzenli takip büyük önem taşımaktadır." ifadelerini

Özgümüş, hemofili tanısı almış kişiler ve ailelerinin, yaşam kalitesini korumak ve komplikasyonları önlemek için bazı temel kurallara dikkat etmesi gerektiğini aktardı.

Hemofili çoğunlukla erkeklerde görülse de kanama bozukluğuna yol açan benzer hastalıkların kadınlarda da görülebildiğini dikkati çeken Özgümüş, "Hem toplumda hem de sağlık çalışanları arasında kadınlarda görülen kanama bulguları önemsenmemekte veya gözden kaçmaktadır. Bu sebeple kadınlarda kanama bozukluklarının teşhisi gecikebilmekte hatta hastalar tanısız kalabilmektedir." değerlendirmesinde bulundu.

Özgümüş, toplumda hemofiliye dair farkındalığın artırılmasının, yalnızca hastalar için değil, sağlık sisteminin geneli için de önemli olduğunu vurgulayarak, "Erken tanı sayesinde hastaneye yatışlar, eklem cerrahileri ve yaşamı tehdit eden komplikasyonlar büyük ölçüde önlenebilir. Bu nedenle hem sağlık profesyonellerinin hem de halkın hemofili belirtilerini tanıması, bilinçli yaklaşım sergilemesi gereklidir." bilgisini paylaştı.

Kaynak: AA