Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat 2023'teki depremlerden etkilenen 11 ilde yaklaşık 200 milyon ton yıkıntı atığının değerlendirilmesi için sivil toplum kuruluşları ile üniversiteler harekete geçti.

İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD Türkiye) kentsel dönüşüm, deprem ve diğer afetlerde oluşan yıkıntı atıklarının yönetimi konusunda özel sektör, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarının (STK) katkılarıyla bir rehber hazırladı.

SKD Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ediz Günsel, yaptığı açıklamada, bu çalışmanın en önemli nedeninin "asrın felaketi" olarak nitelendirilen Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen 11 ildeki yaklaşık 200 milyon ton yıkıntı atığını yönetmek olduğunu söyledi.

Rehberin, yıkıntı atıklarından oluşabilecek sağlık, çevre ve güvenlik risklerine karşı önemli bir yol haritası sunduğunu belirten Günsel, bu raporda aynı zamanda Türkiye'deki şehirlerde kentsel dönüşümden beklenen atık miktarının da hesaplandığını anlattı.

Ediz Günsel, projeyle aynı zamanda hangi şehirde geri dönüşüm tesisleri kurulmasına ihtiyaç duyulduğunu, olası afette bu tesislerin sağlayacağı katkıya ilişkin senaryolar da geliştirildiğini belirterek, şöyle devam etti:

"6 Şubat (2023) depremlerinin ardından oluşan enkaz miktarı, dünya çapında meydana gelen depremler arasında bugüne kadar oluşmuş en vahim olanı. Bu miktar ayrıca Türkiye'de onlarca yılda oluşacak yıkıntı atığı miktarına denk geliyor. Bu atığın doğru yönetilmemesi uzun yıllar sürecek çevre kirliliği, sağlık sorunları ve ekonomik kayıpları da beraberinde getirir. Yaşanan bu felaket, ülkemizde atık yönetimi, afet öncesinde ve sonrasında yapılması gerekenlerin belirlenmesi, afetlere dayanıklı ve hazırlıklı olunması için kapsamlı bir yönetim planına ihtiyaç duyulduğunu ortaya koydu."

Kahramanmaraş merkezli depremlerin etkisinin çok büyük olduğunu dile getiren Günsel, 650 bin konutun etkilendiğini, yaklaşık 200 milyon ton atığın ortaya çıktığını söyledi.

Bunların sadece yapısal atık olmadığına dikkati çeken Günsel, "Çevreye ve sağlığa zarar veren asbest gibi atıklar da toprağa karıştı. Türkiye, dünyada deprem riski en yüksek 5 ülkeden biri. Anadolu topraklarının yüzde 66'sı birinci ve ikinci dereceden deprem riski taşıyor. Nüfusumuzun yaklaşık yüzde 75'i depremle iç içe bir yerde yaşıyor. İstanbul'da şiddeti en az 6,5 ve üstünde olacak bir depremde konutların yaklaşık yüzde 22'si etkilenecek ve 25 milyon ton atık oluşacak. Bu atıkların geri dönüşümü için ihtiyaç olan meblağ ise milyarlarca dolar. Kahramanmaraş merkezli depremlerde 110 milyar dolar seviyelerinde finansmana ihtiyaç duyuldu." değerlendirmesinde bulundu.

Günsel, afetler sonrası ortaya çıkacak atığın nasıl depolanıp dönüşeceği noktasında belediyelerin, şirketlerin ve kamunun birlikte çalışması gerektiğini, şu an için bu konuda geri dönüşüm tesisinin bulunmadığını, bu tesislerin öncelikli olarak birinci derece deprem riski olan bölgelere kurulması gerektiğini sözlerine ekledi.

"GERİ DÖNÜŞÜM SEKTÖRÜNDE YAVAŞ YAVAŞ FARKINDALIK ARTIYOR"

Çalışmaya katkı sunan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdem Görgün, rehberin deprem ve kentsel dönüşümden kaynaklanacak yıkıntı atıklarının doğru ve etkili bir şekilde yönetilmesini sağlamak amacıyla oluşturulduğunu söyledi.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının deprem bölgesindeki atıkları ortadan kaldırmak için önemli çalışmalar yaptığını belirten Görgün, şunları ifade etti:

"Kahramanmaraş merkezli deprem bölgesinde, 200 milyon ton yıkıntı atığından bahsediyoruz. Deprem ve kentsel dönüşüm atıklarında yüz milyonlarca dolarlık geri dönüşüm potansiyeli var. Bu atığın nasıl yönetileceğine dair bir yol haritası çıkartılması lazım. Mevcut teknolojiyi çok iyi entegre edebilirsek ve politika eksiklerini tamamlayıp yol haritamızı hukuki çerçevede çizebilirsek 4-5 yıl içinde bu atıkları toplayıp doğaya zarar vermesini engelleyebiliriz. Uzun süredir devam eden kentsel dönüşüm çalışmaları yıkıntı atıklarının geri dönüşümü konusunda Türkiye'ye bir pratik kazandırdı. Seçici yıkım yapılıyor. Önce eşyalar çıkartılıp bütün bina boşaltılıyor, ahşap kasalar, camlar her şey sırayla ayrılıyor. Dolayısıyla kentsel dönüşümle ilgili güçlü bir yapımız var. İnşaat sektörü yıkıntı atıklarını geri dönüşüm tesislerinde istenen boyutlara getirip betonun içinde kullanabiliyor. Geri dönüşüm sektöründe yavaş yavaş farkındalık artıyor."

"EKOSİSTEMDEKİ TAHRİBATI ÖNLEMEK İÇİN DEPREM BÖLGESİNİ TEMİZLEMEMİZ LAZIM"

Prof. Dr. Görgün, olası bir depremden sonra İstanbul'un en büyük yıkıntı atığı potansiyeline sahip olduğunun altını çizerek, bu nedenle acil olarak İstanbul ve çevresine geri dönüşüm tesisleri yapılması gerektiğini söyledi.

Deprem bölgesindeki atıkların içinde tekstil, ahşap, beton, demir ve kimyasal atıklar bulunduğunu aktaran Görgün, "Ekosistemdeki tahribatı önlemek için deprem bölgesini temizlememiz lazım. Depremde 750 bin araç pert oldu. Bu araçların döngüsel ekonomiye kazandırılması gerekiyordu. Ancak şu anda ne olduğunu bilmiyoruz." diye konuştu.

Prof. Dr. Görgün, felaket başa gelmeden önce ulusal yıkıntı atığı politikasının belirlenmesi ve risk yönetimi yapılması gerektiğine işaret ederek, depreme dayanıklı ve hareketli mobil geri dönüşüm tesisleri kurulması tavsiyesinde bulundu.

Bu tesislerin maliyetlerinin kapasitesine göre değişiklik göstermekle birlikte 5-10 milyon dolar civarında kurulduğunu aktaran Görgün, "Bizim amacımız farkındalık yaratmaktı. Rehberle, yıkıntı atığının oluşumunun önlenmesinden başlayıp yıkıntı oluştuktan sonra bunun doğaya geri kazandırılmasına kadar tüm döngünün analizini yaptık." dedi.

Raporun sonucunda, mevzuatta düzenleme yapılması, seçici yıkım rehberi hazırlanması, veri tabanı oluşturulması, pazarın yönlendirilmesi gibi bir dizi öneri geliştirdiklerini vurgulayan Görgün, yıkıntı atıklarının atık değil, inşaat sektörü için önemli bir ham madde olduğunu kaydetti.

Kaynak: HABER MERKEZİ