Umudun insan yaşamındaki kritik önemine değinen Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tayfun Doğan, “Umuda ihtiyacımız var çünkü umutsuzluğun bedeli çok ağırdır. Umutsuzluk, manevi bir intihardır; psikolojik ölümdür, insanı kör eder.” dedi. Umutsuzluğa ayarlanmış bir beynin çabalamanın gereksiz olduğuna, hiçbir şeyin değişmeyeceğine, yaşanan sıkıntıların daimi olacağına, geleceğin bulanık ve belirsiz olduğuna inandığını ifade eden Prof. Dr. Tayfun Doğan, “Umut, diğer olumlu duyguları tetikler. Siz umutlu ve iyimser olduğunuzda mutluluk, neşe, sevinç, cesaret gibi diğer olumlu duygular da harekete geçer.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tayfun Doğan, umudun insan yaşamındaki kritik önemine değindi.

Umutsuzluk, manevi bir intihar; psikolojik ölümdür!

Prof. Dr. Tayfun Doğan, umudun aktif bir adanmışlık ve varoluşsal bir enerji kaynağı olduğunu belirterek, “Umuda olan ihtiyacımızı ortaya koyabilmek için öncelikle umutsuzluğu anlamamız gerektiğine inanıyorum. Çünkü mutluluk gibi umut da yokluğunda değeri daha iyi anlaşılan bir kavramdır. Gerçek anlamda umutsuzluğu yaşayan kişiler, bunun hepimiz için taşınması çok ağır bir yük olduğunu bilirler. Umuda ihtiyacımız var çünkü umutsuzluğun bedeli çok ağırdır. Umutsuzluk, manevi bir intihardır; psikolojik ölümdür; insanı kör eder; kişinin kendisinden ve onu yaşama bağlayan her şeyden vazgeçmesi anlamına gelir.” dedi.

Umutsuzluğa ayarlanmış bir beyin geleceğin belirsiz olduğuna inanır.

Umutsuzluk halindeki bir bireyin, çabalamanın gereksiz olduğunu, hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşündüğünü ifade eden Prof. Dr. Tayfun Doğan, şöyle devam etti:

“Umutsuzluğa ayarlanmış bir beyin, çabalamanın gereksiz olduğuna, hiçbir şeyin değişmeyeceğine, yaşanan sıkıntıların daimi olacağına, geleceğin bulanık ve belirsiz olduğuna inanır. Bir bakıma umutsuzluk, geleceğe ipotek koymaktır. İçinde bulunulan olumsuzlukların hiçbir zaman değişmeyeceğine yönelik bir ön kabul içinde bulunmak, bireyi eylemsizliğe iter. Bu durum sonucunda da umutsuz bireylerde çaresizlik, yaşama isteğinin kaybı, sözel ve davranışsal ifadelerde azalma, pasiflik, kavramada bozulma, problem çözme, karar verme, hayal etme ve arzu etme yeteneklerinde azalma, cesaret yitimi, kendini yolun sonunda gibi hissetme, gerginlik ve sinirlilik hali, karamsarlık ve anhedoni (hiçbir şeyden zevk alamama) gibi durumlar görülebilmektedir. Bu ruh hali de doğal olarak depresyona ve intihara davetiye çıkarmaktadır.”

Umutsuzluk, kömür madenindeki kanarya gibi…

Umutsuzluğun, kömür madenindeki kanarya gibi depresyonun habercisi olabileceğini kaydeden Prof. Dr. Tayfun Doğan, “Madenlerde kafes içinde kanarya bulundurulur ve bir gaz sıkışması söz konusu olduğunda kanarya bunu daha erken fark ederek öter. Maden iççileri de en hızlı şekilde madenden çıkmaya çalışır. Umutsuzluk da benzer şekilde, depresyonun habercisidir ve belirtiler görülür görülmez harekete geçilmelidir. Aksi takdirde umutsuzluk, aşama aşama kendine yer bulacaktır.” diye konuştu.

Umut ve psikolojik sağlamlık!

Umutsuzluğun, taşınması ağır bir yük olduğunu ifade eden kaydeden Prof. Dr. Tayfun Doğan, şöyle devam etti:

“Çünkü insanı adeta kötürüm eder. Umuda neden ihtiyacımız? Umutsuzluk hepimiz için ağır bir yük ve pek çok sıkıntıyı beraberinde getiren bir durumdur. Umuda ihtiyacımız var çünkü umut, zor zamanları sabırla aşabilme konusunda bizi güçlü kılar. Yaptığımız araştırmalarda, umudun psikolojik sağlamlığın en önemli belirleyicilerinden biri olduğunu gördük. Umut düzeyi yüksek bireyler, olumsuz olaylardan veya travmatik deneyimlerden sonra daha çabuk toparlanabilmektedir. İnsan yaşamı, güzelliklerle dolu olduğu kadar, acı, sıkıntı, keder ve zorluklarla da doludur. Bu olumsuzluklara karşı direnç gösterebilmek için umuda ihtiyacımız var.”

Umut diğer olumlu duyguları tetikliyor

Umuda ihtiyaç olduğunu çünkü umudun mutluluğun önde gelen belirleyicilerinden olduğunu kaydeden Prof. Dr. Tayfun Doğan, “Umut, diğer olumlu duyguları tetikler. Siz umutlu ve iyimser olduğunuzda mutluluk, neşe, sevinç, cesaret gibi diğer olumlu duygular da harekete geçer. Olumlu duyguları sık yaşamanın değeri büyüktür. Pozitif psikoloji alanında önemli çalışmalarıyla tanınan Barbara Fredrickson’un ortaya attığı duygu teorisine göre, olumlu duyguları sık yaşamak, insanların düşünce-eylem repertuarlarını genişletir, olumsuz duyguların etkilerini geri alır ve mutluluğu artırır. Bu modele göre olumlu duygular, dikkat ve bilişin kapsamını genişletmekte, esnek ve yaratıcı düşünmeyi mümkün kılmakta ve kalıcı başa çıkma kaynakları oluşturmaktadır. Böylece kişiler uzun vadeli planlar geliştirebilir, sorunlarla başa çıkmanın farklı yollarını düşünür ve kalıcı psikolojik kaynaklar oluşturabilirler.” şeklinde konuştu.

Umut mental sağlığın ötesinde üretkenliği ve yaratıcılığı artırıyor

Umudun, mental sağlığın ötesinde iş yaşamında üretkenliği ve yaratıcılığı artırdığını, okul hayatında öğrencilerin akademik başarılarını olumlu yönde etkilediğini dile getiren Prof. Dr. Tayfun Doğan, “Umut düzeyi yüksek bireyler, sağlıklı davranışları daha sık sergiler. Umutsuz bireyler ise egzersiz yapmanın veya sağlıklı beslenmenin hiçbir şeyi değiştirmeyeceğine inanabilir. Umutlu bireyler, sağlıklı beslenirlerse, egzersiz yaparlarsa veya zararlı alışkanlıkları bırakırlarsa sağlıklarının iyileşeceğine inanır ve bu inançla motive olurlar. Yani umut, yaşamın farklı boyutlarında da etkilidir. ‘İnsan öldüren umuttur’ sözü yaygındır, ancak asıl ölümcül olan umutsuzluktur.”

Kaynak: Bülten