Düşeyaz Dergisi ile özdeşleşen şair-yazar/okur buluşmalarının 25 Kasım 2023 de gerçekleşen Kasım ayı konuğu; şair, yazar ve fotoğraf sanatçısı Yasin MORTAŞ oldu.
SAKLI KALMAYI YEĞLEYEN SANATÇILARIMIZDAN
Genel Yayın Yönetmenliğini Vedat Ali KIZILTEPE’nin yaptığı “Düşeyaz Dergisi” tarafından düzenlenen 44. şair-yazar/okur buluşmalarının konuğu Yasin MORTAŞ ile gün, “bir dolu şiir” olarak yürek dimağında yerini aldı. "Şairin Şiir Serüveni" teması ile gerçekleşen etkinlik, şiirin edebiyatın yeni durağı MESDER Söyleşi salonunda gerçekleştirildi.
Bazı edebiyat insanları saklı kalmayı yeğler. Ancak ne yapsalar da bazen bunda çok da başarılı olamazlar. Edebiyat anlamında sanat anlamında ürettikleri onları ele verir. Onların bu nahif duruşları daha bir ilgi çeker, saygı görür. Yasin MORTAŞ da saklı kalmayı yeğleyen sanatçılardan birisi.
“SİYAH GİYSİLİ ADAM” YASİN MORTAŞ
“dunyabizim.com” internet sitesinin, giyim tarzından dolayı “Siyah giysili adam” tabiri kullandığı Yasin MORTAŞ’ı “Onca yıldır Bahaettin KARAKOÇ'la birlikteyse, artık sabrına, tahammül gücüne kefil olabiliriz demektir.” Şeklinde betimlemiştir.
Yasin MORTAŞ, 1967 Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesi doğumlu. Afşin Lisesi, Sağlık Yüksek Okulu ve İşletme Fakültesi mezunu. Şiirlerini; Türk Edebiyatı, Hece, Yitik Söz, Dergâh, Dolunay, Kırağı, Yedi İklim, Türk Dili, Hece Taşları, Edep, Mahalle Mektebi, İnsan Saati, Yolcu, Yalnız Ardıç, Bir Edebiyat Yaprağı, Tanpınar Zamanı, İstanbul Bir Nokta gibi dergilerle paylaşmıştır. Yayınladığı kitaplar ise, Güvercin Vadisi Şiirleri, Bukalemun ile Çekirge ve Maraş’ta iz bırakan isimlere ithaflı şiirlerinin yer aldığı, Maraş Saati’dir.
“KAN ÇERAĞI” İSİMLİ ŞİİRİYLE TÜRKİYE BİRİNCİSİ OLDU
Yasin MORTAŞ, aynı zamanda yaşadığı şehri gururlandıran bir insandır. Zira 2020 yılında Ümraniye Belediyesi’nin Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde düzenlendiği 16. Geleneksel Hikaye ve Şiir Yarışmaları’nda, şiir dalında Türkiye birincisi oldu. Şair-yazar Yasin MORTAŞ’ın birinci olan “KAN ÇERAĞI” isimli şiiri yarışmaya gelen tüm şiirlerin bir arada bulunduğu Kitaba da isim olarak konuldu.
Şair-yazar Yasin MORTAŞ, Türkiye'de Edebiyat dalında birçok ödüle layık görüldüğü gibi; fotoğraf sanatıyla da ilgilenmesinden dolayı, National Geographic başta olmak üzere birçok fotoğraf ödülü sahibi olarak, fotoğraf sergileri de açmaktadır.
Düşeyaz Dergisi’nin program konuşmacısı Yasin MORTAŞ, kendisine ayrılan sürede bunlardan çok fazla bahsetmedi. Kısa kısa bilgilendirmeler sundu. Mütevazılık gösterip, yine biraz saklı kalmayı tercih etti, ortam “şiir” dolsun istedi.
Yolu şiirden, yolu sevgiden geçen edebiyata gönül vermiş insanların, soğuk bir Kasım ayında yüreği şiir ile sohbet ile, sanat ile ısındı. Program, Düşeyaz Dergisi Yazı İşleri Müdürü Alpaslan YURTSEVER’in açılış konuşması ile başladı. Daha sonra söz alan Dergi Genel Yayın Yönetmeni Vedat Ali KIZILTEPE, Düşeyaz Dergisi ile ilgili kısa bir bilgilendirme yaptı. Şair dostlar ile aynı havayı solumanın değerine vurgu yaptı.
Edebiyatın sanatın yakıştığı Yasin MORTAŞ’ın hassas yüreğinde damıtıldığı şiirlerini zaman zaman katılımcı şairlerden İnci PURTAŞ ve Celalettin KURT da seslendirdi. Sinevizyon gösterisi ile desteklenen program, görsel ve işitsel olarak bütündü.
ŞİİRLERİMDE HEP HÜZÜN ESİNTİLERİ BULUNUR
Anlatıcı ve dinleyici ikilemine sıkışmayan günde, her katılımcı söz alıp, edebiyat ve özellikle şiir ile ilgili fikirlerini iletti.
Şiirlerinin genel olarak “hüzün” içselinde olduğunu belirten Yasin MORTAŞ, öz ne ise şiirde odur diyerek kendi iç dünyasının bir hüzün yumağı olduğunu, doğal olarak şiirlerinde hep hüzün esintileri olduğunu ifade etti. Filistin hassasiyeti ile bilinen Yasin MORTAŞ’ın, yine günün öne çıkan şiirleri Filistin ile ilgiliydi.
“SANATÇININ EN BÜYÜĞÜ, YARATICIDIR”
“Çocuk ve yaşlı” hassasiyetini vurgulayan yazar, tıpkı Bahattin KARAKOÇ gibi doğa tutkusundan bahsetti. Dağların, ovaların, tepelerin kendisini çağırdığını, onca nesnellik içinde görünmeyeni görmeye çalışmanın bir tutku olduğunu ifade etti.
Şiir ve edebiyattan fotoğraf konusuna geçilince ortam bir anda görsel şölene dönüştü. Doğada çekilmiş, her biri asıl ve en büyük sanatçının yaratıcı olduğunu gösteren birbirinden güzel doğa fotoğrafları, Yasin MORTAŞ’ın fotoğraf sanatçılığı yönünü ön plana çıkardı. Yine fotoğraf sanatında da edebiyatta olduğu gibi söylenmeyeni söylemek, görünmeyen ayrıntıyı yakalamak ustalığına şahit olduk.
Katılımcıların zevkle izlediği toplantı, toplu fotoğraf çekimiyle son buldu. Yaşayan en uzun soluklu dergilerden biri olan Düşeyaz Dergisi yönetim kuruluna, program konuşmacısı şair-yazar Yasin MORTAŞ’a, kapılarını her zaman şiir ve edebiyata açan Mesder Edebiyat Derneğine ve değerli katılımcılara çok teşekkür ederiz.
“2020 yılında Ümraniye Belediyesi’nin Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde düzenlendiği 16. Geleneksel Hikaye ve Şiir Yarışmaları’nda şair-yazar Yasin MORTAŞ’ın birinci olan şiiri.”
KAN ÇERAĞI
“Haksızlık edenler, neye nasıl dönüşeceklerini yakında görecekler." (Şuarâ)
Siz /kanaması durmayan güle
Aşk aşısı yapmaya mı geldiniz
Muhacirim
Puslu bir çağ aynasından bakıyorum
yüzümün haritasına
yüzümde derin işgal izleri
ıssız yollar ve hüzün evleri
Ateşler içinde bakıyorum işte
bakışlarımı delik deşik eden kurşun izlerine
rengimi savuran uğultulu rüzgâra
buruk ırmaklar taşıyan gözlerime
dilimdeki ‘Ano Yemen'dir gülü çemendir' buğusuna
Ah...tutuyor yine beni bir hıçkırık /başlıyorum İdlib sağusuna
Anne,tarandıkça ağarıyor Etiyopya siyahı saçlarım
Evet /bu benim işte muhacir kızı Elif
saçlarım acıyla belik belik
Haydi gelin artık/kişnesin atlar
çınara düş gösteren atlılar
-O zalimler yüzünden perişan olduk
kuş yuvalı bahçemizde viranolduk-
Ensarım
Saçları acıyla belik belik
beni mi çağırdın Elif
Üzerinde acıyla kurumuş günün
Kanlı çamurunu silkeleyen güzel
o/ çınlaması geçmeyen çölde
Havva’nın ağladığı o inci saatinde
şarapnel yanığı gözlerinle/beni mi çağırdın
Geldim güzelim
yürüyen bulutların ıslak beyazı
Afrika’nın açlık atlası /elleri Kudüs çiçeğim
Haydi söyle /nereye koydun gözlerinin karasını
ölmüş annenin gözlerine mi
yıkılmış babanın yüreğine mi
Somali türküsünün derinliğine mi
Şöyle mi demiştin:
annemi cennette görecek miyim baba
Allah beni ne zaman yanına alacak
anne olmadan ölecek miyim
Korkma gözlerinin karasında kaybolan Elifim
bir Peygamber şefkati koydum yüreğime
bir Ebubekir ışığı saklıyorum sana
Bosna sokaklarına bırakıyorum izzetimi
Fırat’ın gözyaşını taşıyorum gözlerimde
Ömer terazisi göğsümde/Hamza kaviliği ellerimde
Türkiye tebessümüyle geliyorum sana
Biliyorum şöyle demiştin:
Baba bak /hilâl gibi keskin /yıldız savuran atlılar geliyor
Nemrut'un gözlerine ok gibi saplanıyor onlar
içime gül serinliği tüveyçleri savruluyor.
Beni mi çağırdın Elif
saçları hüzünle belik belik
Doğu tartılırken Türkistan güneşiyle
bu zilzal anlatmadı mı zalimlere
yerin göğün sarsıldığını /içlerin içe çöktüğünü
insanlığın hallaç pamuğu gibi savrulduğunu
yalnızlığa bölük bölük dağıldığını
Ah canım/ şöyle mi demiştin:
babacığım içimdeki bu ağırlığı taşıyamaz oldum
yoruldum dışarı atamadığım acılardan
baba,anne yokluğunun enkazında kaldım
gördün mü dünyanın üzerime yıkılışını
Saçları acıdan belik belik
bana mı seslendin Elif:
-Buralar kalabalık ama bilinç keskinliği değil
bu betonlar ama gülizar değil
bu coşmalar ama ırmak değil
bir kuyu derinliği ama serazat değil
Karabağ ama asma bahçesi değil-
Ama gördüm demiştin babacığım
İşte çağırıyorum aşk arkasındaki yankılarımı
yanıklarımı soğutuyorum kartal telekleriyle
bir Yusuf serinliği başlıyor Züleyha gözlerimde
işte/yağmurlar içiyorum su kasidesinden
İsmail’in dudağında damıttığı zemzemden
tutuyorum Asım’ın gül teri ellerinden
artık Türkçe rüyalar görüyorum baba
bak/ görüyor musun /süvariler suda çıngılar sıçratıyor
ufkun kızıllığını topluyorlar eteklerime
altın elmalar soyuyorlar bana
İçimdeki kızgın kumları savuruyorlar rüzgârlarıyla
Hıçkırığımı toplayıp koyuyorlar terkilerine
nallarında çıngı hiyerarşisi / yüzlerinde silinmez Fatih siması
Elifim korkma gel diyorlar
Arakan resimleri çiz göğsümüze/ Keşmir tebessümleri sür dudağımıza
gel: lal'e bükülüşünü öğretelim sana
gel: suya dudağını öğretelim
gel: yüreğine gök sürelim
gel: rüzgârına denizi ezberletelim
gel: aşkı damıtalım sabırla
gel: toprağı alnına açalım
ve g e l de giyin diyorlar sık örülmüş merhametimizden
Anadolu yufkası gibi zamanlar açıyorlar önüme
ağlamalarımı sarıyorum Somalili kızın çeyizine
müsterih bir yağmur oluyorum Anadolu’nun gözlerinde
Baba/elimde bir Anadolu aynası
taranıp uyuyorum Bedir’e karşı.
YASİN MORTAŞ