Güç yarışı MÖ: 6-5. Asırdan Greklerden beri önemli bir çabaydı. Güç yarışları tarih boyunca önemini yitirmediği gibi günümüzde bile sportif müsabakalar düzenlenerek, profesyonel ve amatör dalda kulüpler kurularak temeli güç yarışına dayanan spor dalları meslek haline gelmiştir. Güç yarışının ferdi kulvarda en yaygın sporu güreştir.

Grek dünyasında Jimnazyum denilen okullarda beden eğitimi ve ruh eğitimi birlikte verilirmiş. Dolayısıyla Grekler için gençler için sağlıklı ve atletik vücuda sahip olmak çok önemsenirmiş. Grekler yüce bir ulusun belirtisi olarak hem görünüş olarak güzel hem de ahlaken iyi olması anlamında kalukağasiya terimini kullanırlarmış. (Rıza Tevfik, Kamus-u Felsefe). Grekler çocuklarının spor yarışlarına katılabilmeleri için büyük çaba gösterirlermiş. Her yıl bir ay süren olimpiyat yarışları yapılırmış. Olimpiyatlarda çocukları şampiyon olan babalar bundan fazla bir mutluluk olmadığına inanırlarmış. Bununla ilişkin bir hadise: Eski Yunanlıların o göklere çıkarılan medeniyetinde, hiç kuşkusuz, eski Yunanın her şehrinde binlerce delikanlının jimnastik yapmak ve güreşmekten başka bir işi yoktu. Pehlivanlar (palestre) yarım ilah (Demi-Dieu) sayılırdı. Olimpiyat oyunlarında büyük yarışlarda birinci olanların hikayeleri kendi başına tarih kabul edilir ve o sene pehlivanın ismiyle anılıp şöhret bulurdu. Olimpiyat oyunlarının birinde (Diagoras) adında bir adamın iki oğlu birden yarışlarda birinci gelince, halk bu adamı karga tulumba kaldırıp el üstünde gezdirmişler ve böyle bir onura kavuşan ihtiyar babaya hitaben bütün halk “(Diagoras öl!) artık yaşama…! Bir insan için bundan büyük bir saadete kavuşma ihtimali yoktur”, diye bağırmışlar ve hakikaten adamcağız bu harikulade sevincin, bu müthiş heyecanın etkisiyle ahalinin alkışları arasında ansızın öldüğü söylenir. (Rıza Tevfik, Kamus-u Felsefe)

Spor üzerine bu kısa girişten sonra Afşin-Elbistan Yöresinde yetişen pehlivanlarımıza gelelim. Afşin-Elbistan yöresi, yurt içinde ve dışında isim yapmış pehlivanlar çıkaran ender yörelerden biri olduğu için pehlivanlarıyla ünlenen bir bölgeyi akla getirir. Bu algıyı belirtenler haksız da değiller. Çünkü yöremizde çocuğundan, eli bastonlu ihtiyarına kadar güreş dediğinizde hemen her erkek irkilir. Çünkü büyükler, akran iki çocuğu gördükleri anda hadi bir güreşin bakalım diye ısrarcı olurlar, çocuklar utanıp çekinden davransalar bile onları mutlaka birbirleriyle kapıştırırlar ya da tutuştururlar. Yaşlılar bile güreş meydanında yerden dayanaksız kalkabilseler, sanki soyunacakmış gibi debelenirler. Afşin’de eskiden erkek çocuğu olup da neredeyse akranlarıyla güreş tutturulmayan çocuk yoktur. Ataların; ‘Büyük pehlivan büyük çayırdan çıkar’ sözü, Afşin-Elbistan yöresinde tam anlamını bulur. İlgi ve iltifat güç yarışına olunca, erkek çocukları kendilerini kanıtlayabilmek için ister istemez güreş tutmak zorunda kalırlar. Böyle bir ortamda da güreş sporunun gelişmesi, güreşçinin yeşermesi olağan hale gelir. (Beden eğitimine verilen önem, gösterilen ilgi aslında ruh ve karakter eğitimi için de verilmesi gerekir).Araştırmalarım sırasında hangi hemşeriye Afşin-Elbistan yöresinin pehlivanlarını saymasını istesem; ilk tepkileri, ‘hangi birini sayayım ki’, oldu. Cemal Tıraş’ın deyimiyle ‘Pehlivan olmayana, güreş yapmayana kız verilmeyen yörenin pehlivanlarını saymak çok zordur’. Dolayısıyla biz de şu yargıya ulaştık ki, Afşin’de 1960 öncesindeki pehlivan isimlerini saymak, deliye post saydırmak kadar zordur. (Antiparantez güç yarışına olan ilgi ve merak keşke zihin yarışına yani düşünce dünyamızı güçlendirecek alana da hasredilmiş olsaydı).

Bu nedenle Afşin Belediyesi Karakucak Güreşlerini Geleneksel hale getirerekher yılın Ağustos ayı içinde Ashab-ı Kehf Karakucak güreşleri düzenlemektedir. Böylelikle geçmişi günümüze taşıyan bu kültürel köprü işlevselliğini korumakta, ülkemize uluslararası arenada öneçıkan sporcular yetiştirmesine zemin hazırlanmaktadır. Bu festivalde Türkiye ve komşu ülkelerdeki güreşçiler davet edilmektedir.

Vefatından iki yıl önce görüştüğüm, milli güreşçimiz Bekir Böke, ülkemizin güreş tiplerini beşe ayırmıştı. “Bizim geleneksel güreş tarzımız beştir. 1- Sakarya’da Karakucak, 2- Edirne’de Yağlı Güreş, 3- Antakya’da Kuşaklı Aba güreşi, 4- Gaziantep’te kulaklı (abanın omuzlarından tutularak yapılan) güreş, 5- Maraş’taki dizüstü şalvar güreşidir. Günümüzdeki uluslararası modern güreş tarzı ise serbest ve grekoromen güreşidir.”Kendisiyle Ağustos 2008’de görüştüğümüz hemşerimiz Bekir Böke, yöremizde adı pehlivana çıkan bazı kişilerin pehlivan sayılamayacağını belirtti.Afşin’den Sivas’a gelirken hemşerimiz milli güreşçi Bekir Böke’nin albümünde 1960 öncesi resimlerini cep telefonuma aktarmak için Akçılı’daki yazlık evinden Elbistan’daki evine götürdüm. Arabada iki dörtlük söyledi bunları varınca hemen yazalım dedim, ama eve vardığımızda bir süprizle karşılaştık. Yeni bağlanan çamaşır makinesinin musluğu açık bırakıldığı için pehlivanın evini su basmış, adeta halılar ve yolluklar suyun üzerinde idi. Adamcağız, şoke oldu. Ben Sivas’a yola çıkacağım, gece yolculuğunu sevmiyorum, bir an önce işimi yapıp çıkmak istiyorum, ama adamın morali çok bozuk, çaresiz ayakkabımı çorabımı çıkardım, paçalarımı sıvadım, komşularıyla tam bir buçuk saat pehlivanın evinin suyunu tahliyesi ile uğraştık. Sonra albümünden bazı resimleri fotoğrafladım. Pehlivanımızın başarılarla dolu gururlanacak bir geçmişi olduğu bu albümden gözüküyor. Pehlivanın gitmediği ülke, neredeyse 1951-1962 yıllarında güreşmediği ve yenmediği güreşçi yok gibi. Bana diyor ki “bu albüm gibi iki albümüm daha vardı, ama kayboldu gitti, deyince ona “sayın abi bu senin ziynetin, ziynetine sahip çıkmalıydın. Senin elde ettiğin şampiyonlukların yarısına bile ulaşamayanlar ya belgesel yapıp kendini idolleştiriyor ya da duygu sömürüsü yaparak geçmişini rantabıl hale getiriyor. Siz ise başarılı geçmişinizin anılarını saklayamıyorsunuz”, dedim. O da “ben o zaman bekardım, evim barkım yoktu, dedi.

Elbistan’a gelirken “ilkokulu nerede okudunuz”, deyince, “tarlada” diye esprili bir cevap verdi. 1929 doğumlu olan pehlivanımızın ilkokul yılları 38-39-40-41-42 yılları ülkenin en dar boğazları yaşadığı zamanlardı. Okuma yazmayı 49-50’li yıllarda askerde öğrenmiş.

Kendisinden hazır cevaplılığa yorulacak bir anekdot dinledim. Yakınlardan ziyaretine gelen bir kişiye çok bozulmuş, hoşlanmadığı misafirine bekledikleri ilgiyi göstermeyince, ayrılırken “biz de seni bir adam sanırdık”, demiş. Pehlivanımız da “sizin sözlüğünüzde adamlık nasıl olur, söyleyin de bir dahaki sefere sizin dediğiniz gibi adam olayım, ben hırsızlık etmedim, namussuzluk yapmadım, dünyayı gezdim, başarılar kazandım, alkışlandım, herkesin gözüme baksın da selam vereyim, diye izlediği ülkenin önemli kişileri beni görür görmez yerinden kalkıp elimi öpmek ya da tanışmak için can atıyor, siz beni beğenmiyorsunuz, dedim”, diye yakındı. Bunu yakın komşusuna da aynen aktardı. (Bekir Büke, 28.08.2008)

Altunelma Kasabamızdan hemşerimiz İsa Binboğa’ya güreş ve pehlivanlardan söz açınca, ‘babamın güreşe pek merakı vardı. Kendisi adına güreşlerde Muhittin adında bir pehlivanı güreştirirdi. Babam Dirgen Ali, yiğitliğinin yanında sofrası ve eli açık bir kişiydi. Özellikle, şairlere, hocalara ve pehlivanlara karşı çok ilgi gösterip önem verirdi, ben de güreşe çok meraklıyım, diyerek; Bahçesinde bülbülleri ötüşür/Burcu burcu kokar gülü Afşin’in

Pehlivanı meydanlarda tutuşur/Tarihten geliyor soyu Afşin’in diye yazdığıbir şiirinin ilk dörtlüğünü okudu.

Afşin ve Yöresinin 1940-1960 yılları arasında ün yapan pehlivan güreşçilerin bazılarını analım:

Başpehlivanlar

1.Zopalilerin Hacı Mehmet (bu pehlivanımız tahminen (1850-1900) yılları arasında yaşamıştır. Ömer Özsoy’dan dinlediğim kadarıyla efsaneleşen bir güç sahibiymiş, Bekir Böke de atalarının Zopalilerle akraba olduğunu belirtmişti.

Ekmekçi Mustafa(Mehmet ve Selahattin Güneş’in babaları).Ekmekçi Mustafa’nın 1930’lu yıllarda Afşin’in pehlivanı olduğunu duyduğunu söyleyen bir hemşeri büyüğümüz onun Emine Pehlivan isimli bir kadınla Çayırlık’ta bir güreş tuttuğundan söz etti. Ancak bu olayı kendisine sorduğumuz hemşerimiz Bekir Böke, kendisi hakkında da kadınla güreşip yenildiği söylentilerinin çıkarıldığını, oysa hiçbir hakikat payının olmadığını belirtti. Dünyanın hiçbir yerinde erkek ve kadın pehlivanın güreştiğini de duymadığını belirtti.

2.Türkalisinin İsmail (Aksakal) 1930’lu yıllar.

3.Muharrem Taşkale 1940’lu yıllar.

4.Polucun Hüseyin (Karabörk) 1935-1940’lı yılları (yerel kaldılar)

5.Apan’ın Molla  (Şişik) 40-45’li yıllarda

Ortaboy

1950’lerden sonra

1.Cevlanlardan Behzat (halk söyleyişiyle Basetin)‘ın Şükrü Özdemir)

2.İsmail Çevik  (Aho)1950’lerde

3.Fahri Aksakal

4.İhsan Gök

5.Ekmekçi Selahattin Güneş. (Süllü Mehmet Demir, Cemal Tıraş)

Yöre Pehlivanları

1.Alimpınarlı: Çapar Eşe’nin Durdu (Karagüzel). Hemşerimiz, 78 kiloluk sıkletiyle Maraş’ta 150 kiloluk Zanapalı Hamdi Pehlivanı yenerek şöhret olmuştur. Ayrıca onun Mraş’a güreşe giderken Kürtül’de iki sandık üzümü bir arkadaşıyla yediği de söylentiler arasındadır. Çik Durdu, Seyit Ali. 

2.Arıtaşlı: Murtaza’nın Ömer’in Durdu Mehmet Özbek, Ali Kemal Özbek, Hacı 3.Ömer Bozdoğan, Arıtaş Gözübenli’den Bayram

4.Bakraçlı: Durdu Mehmet Ovalı, Mithat

5.Berçenekli Durmuş Kul

6.Çağılhanlı: Arap lakaplı Muhittin Kaya, Ahraz ve Rahmi 

7.Çobanbeyli: Aşir’in Keleş ve Kıllı 

8.Emirilyaslı: Ala ve Kara (Gürbüz).

9.Emirli: Avşar Cuma (Yüce), Avşar Halil (Yüce), Hacı Mehmet Yüce, Ali Yüce (Topal Ali), bunların dördü kardeştir) ve Hacı Soyer.

10.Kabaağaçlı: Kazım İstanbullu, Bekir Böke.

11.Karagözlü: Sağır Durmuş’un Memet, Karahalil’in Kör Mıstık, Cuma Doğan.

12.Kuşkayalı: Kömbeci Memet.(Süllü Mehmet Demir, Hamdi Demirci ve Cemal Tıraş)

13.Nadırlı: Kenan Demir, Oğlu Mustafa Demir (Lise Müdürlüğünden Emekli Matematik Öğretmeni) (Hamdi Demirci).

14.Ördekli: Karamazının Hacı. 

15.Soğulcaklı: Çerkez Arif.

16.Tanır (Bozyerli): Topkara.(Süllü Mehmet Demir, Hamdi Demirci ve Cemal Tıraş)

Afşin ve Yöresinin öteden beri doğal bir güreş alanı, çocuk ve gençlerinin neredeyse yarısı da güreş sporuna meraklı olması, 1990’lı yıllardan sonra meyvesini vermiş, güreş tekniğini ve bilinçli beslenmeyi öğrenen yöremizin gençleri arasından sonunda dünya çapında güreşçiler yetişmiştir. Bu başarıda TEK ve TKİ Kurumlarının güreşe verdiği destek göz ardı edilmemelidir. İlçemizden yetişmiş Dünya ve Olimpiyat şampiyonu güreşçilerimizden bazıları şunlardır:

Metin KAPLAN: Avrupa Şampiyonu (1991) Avrupa 5. (1986) Balkan 2. (1981)
Ahmet AK: 1982’de Selanik’te Yıldızlar Serbest Stil’de Balkan Şampiyonu, 1982’de Manchester Yıldızlar Serbest Stil’de Avrupa Şampiyonu, 1985’te Edirne’de Gençler Balkan Şampiyonu, 1989’da Ankara Büyükler Serbest Stil Avrupa Şampiyonu, 1991’de Atina’da Serbest Stil Akdeniz Oyunları Şampiyonu olmuştur. Adem KAYA: Yıldızlar Dünya Şampiyonu (1991), Gençler Dünya 4. (1992)
Hayri YÜCEL: Yıldızlar Dünya Şampiyonu (1991), Gençler Dünya 2. si (1992)
(Abdurrahman Şen, Dünden Bu Güne Kahramanmaraş, Nesil Matbaacılık, İst., 2006)
Metin TOPAKTAŞ: Gençler Avrupa Şampiyonu, Gençler Dünya 3.
Üzeyir EKİCİ: Yıldızlar Dünya 2.
Yalçın ÖZDEMİR: Balkan Şampiyonu (1991), Gençler Dünya Şampiyonası 4. (1991)
Dünya Kupası 3. (1995)
Fevzi KAYNAK: Akdeniz Oyunları Şampiyonu (1993)
Harun DOĞAN: Gençler Avrupa 2. (1994), Dünya 3.( 1995)