İnsan dünyaya bireysel geliyor ama toplumsal bir varlıktır. Bu toplum içinde yaşayan bireylerden biriyiz. Onlarca sakat ve yanlış işlere şahit oluyoruz. Bakış açılarının bozukluğu, davranışların alabora olduğu bir toplum. Değer yargılarının, inanç kaynaklı olmadığı bir anlayış. Ahlaki sapmaların tavan yaptığı bir toplumdan oluşan bireyeler. Cebini, kasasını, kesesini seven bir duruş. Nefsini, şeytanını “değer” bilen karakter ortaya çıktı. Bunu icra eden kesimin içinde sakallısı, takkelisi, şalvarlısı bir hayli yoğunlukta. Bu modelden ciddi rahatsızlık duyulmakta.
Meşruluk, hakkı olsun olmasın, çıkarına, cebine hizmet ediyorsa onca meşrudur. Yani meşru olan onun çıkarı. Yalanı, çıkarına hizmet ediyorsa o meşrudur. Çıkarından başkaları zarar görüyorsa hiç önemli değildir. Her işinde helalin haramla yer değiştirmesi onun için önem taşımıyor. Elde ettiği çıkar geçer akçedir onun için. Birinin malına zarar vermek, canına zarar vermek, çevreye zarar vermek, doğaya zarar vermek nesine! Menfaatim varsa evet diyor.
İnsanın toplumsal hayat içinde ne yapıp ne yapmayacağı, dini ve kanuni kurallarla belirlenmiştir. Birde yazılı olmayan ahlak kurallarından söz edebiliriz.
İçi boşaltılmış bir bisküvi kutusunun dışında ne kutusu olduğunu bize anlatan yazıları okuruz. İçinin boşluğunu kutuyu elimize aldığımızda çok iyi anlarız. Anlarız da bu boş kutu bizim gibi daha kaç kişiyi aldatacağını tahmin edemeyiz.
Günümüzde ise dışına baktığımız zaman Müslüman görüntüsü verirken, içinin boşluğunu, ticaretinden, muamelesinden, olaylara bakışından anlarız.
Halbuki “Müslüman elinden ve dilinden salim olunan kişidir.” Kişi kendisi için istediğini başkası içinde istemedikçe iman etmiş olamaz” diye tanımlanır.
Ticareti, muamelesi, davranışları, çevresine duyarlılığı, insanın nasıl biri olduğunu ortaya koyar. Bir anekdotla yazımızı noktalayalım. Bir Müslüman tiplemesinin güvenilirliğinden esinlenerek , yanına konup, yiyecek arayama kalkışan serçenin gafletinden faydalanan Müslüman taş atarak serçenin kanadını kırar. Serçe bu durumdan İbrahim (as)’e şikayetçi olur. “Kısas ister. Sonunda bu Müslümanın güvenilirliğinin kalmadığı için takkesinin çıkarılmasını, sakalının kesilmesini, şalvar ile mestinin çıkarılmasını ister. Diğer canlılar bu kişinin güvenilir olmadığını bilsinler der. “
Vicdanların karardığı bir toplumda kimden kısas isteyebiliriz? Ama vicdanların üzerindeki tozu, kiri, pası silmeyi, yıkamayı, kazımayı isteyebiliriz. Bunu yapabilmek zor değildir.
Selam ve dua ile…