Afşin ve Yöresinde tahminlerin üstünde oyun türlerinin olması tarih içinde bu yörede pek çok kültür etkinliklerinin kalıntısına işaret etmektedir. Afşin ve yöresi 1970’li yıllara kadar hayvancılık, tarım ve bağ ve bahçecilikle geçimini sağlayan bir ilçe olduğu için halk, karlı ve soğuk uzun kış gecelerini evlerde, yazın da sokak ve damlarda bir araya gelerek yarenlik ve eğlence oyunları düzenleyerek geçirirlerdi. Zaten yaşam da bir tür oyun değil midir? Kuralları, görevleri, sorumlulukları ve ödül ve cezalarıyla toplumsal bir oyundan başka bir şey değildir. Oyunda başarılı olan kişi ya da grupların toplumsal yaşamda da başarılı olması kadar olağan bir şey de yoktur.
Yerli ve sözlü kültürün geciktirilmeden yazılı literatüre geçirilerek üzerinde yorumlar yapılıp değerlendirilmesi ve işlevsel hale getirilmesi gerekir. Aksi takdirde milli, yerli ve “biz”e ait olan diye bir konu ve kavram olmayacak demektir. ‘Kültür Varlıklarını Koruma Projesi’ insanımızın zihnini meşgul etmesi gereken sorunların önünde gelmelidir. Çünkü küresel kültür boş bırakılan her şeyin yerini doldurmaktadır. Asırlardan beri değişerek de olsa varlıklarını koruyabilen yerli ya da milli kültürler, günümüz dünyasındaki küreselleşmenin yaygın ve baskın karakteriyle adeta yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Dünya ölçeğindeki bu tehlike ne yazık ki bizim yerli ve milli kültürümüzü de tehdit etmektedir. Küresel tehdidin belirgin biçimde etkilediği kültür öğelerinden biri olan zengin oyun kültürümüz yoksullaşmakta ve çeşitliliğini kaybetmektedir. Çocuklarımız ve gençlerimiz, yerli oyun türlerinin yerine görsel yayınlar ve bilhassa internet ve yabancı yapım çizgi filmlerin bağımlısı olmaktadır. Günümüzde çocuk eğitiminde ailenin çaresiz kaldığı sorunların başında çocukların a-sosyal bir biçimde TV ve cep telefonlarındaki indirilen oyunlara dalıp gitmelerine bir çare ya da önlem alamamaktadırlar. Çocukların yaşlarının gereği olan oyunları oynamayışları kaygı verici boyutlara ulaşmıştır. Galiba batının “bilim ve tekniği”ni almayı insanımıza hedef olarak göstermekle bunun zamanla “zihinsel yenilmişlik” duygusuna evrilebileceğini öngörememişiz.
Sözlü kültürün literatüre geçirilerek kitaplaştırılmasını soruna belki bir çözüm önerisi olabileceği düşüncesiyle yöremizin düğünlerinde ve uzun kış gecelerinde evlerde yetişkinlerin, sokakta ya da bahçelerdeki geniş alanlarda çocukların, evlerde de yetişkin kız ve gelinlerin oynadıkları oyunları küçük bir çalışmayla kitaplaştırdım, İnşallah yakında basımı mümkün olabilir. Bu yazı, “Afşin ve Yöresinde Oyun Kültürü” adlı kitabın yayımlanma gerekçesidir, denilebilir.
Bu çalışmamızda biz öncelikle küresel kültür karşısında kaybolma tehlikesiyle yüz yüze gelen total tehdidin lokal ölçekteki tehdit öğesini dikkate alarak yerel kültürel varlıklarımızdan biri olan “Yöremizdeki Oyun Çeşitleri”nin kaybolmasını önlemeye yönelik bir çaba gösterdik.
Millet ve vatan severlik bilinci kazanmadan benmerkezciliği aşamayız, gelenekçi olmadan örf ve adetleri içselleştiremeyiz, Milletçe değişime açık olmadıkça ülkeyi kalkındıramayız. Mensubu olduğumuz ümmeti düşünmeden medeniyet değerlerimizi özümseyemeyiz, küreselci olmadan tabiat ve insanlıkla bağımızı kuramayız. Bu yüzden düşünce ve gönül yolculuğumuzu ”ben duygusundan”den “insanlık ideali”ne doğru sürdürme gerktiğini düşünüyorum. Okurlarım bu ifadelerin açılımınına ancak kitabı ellerine aldıkları zaman ulaşabileceklerdir. Okurlarım bu konuda kafalarına takılan soruları bana muhtelif vasıtalarla ulaştırabilirler.
Entelektüel birikime sahip aydınlar, eğer bulundukları her görev ve konumda, dünya çapında kültür ve uygarlık yarışında kendi kültür ve uygarlıklarının renk ve tonuyla yer alma ülküsünü benimseyip, zihinsel kapasite ve yetilerini bu hedefe yönlendirebilirlerse ‘Kültür Varlıklarını Koruma Projesi’nin hayata geçirilmesi imkânsız olmayacaktır. Bu nedenle kültür varlıklarımızdan yaşatılması gerekenlerin başında düğünlerde, sokakta ve uzun kış gecelerinde oynanan eski oyunlar gelmelidir. Bu oyun türleri, köklü uygarlıkların içinde belirgin olarak görülen bir toplumsal etkinliktir. Oyun küçümsenemeyecek kadar önemli bir kültür öğesidir. Çünkü toplumsal yaşamda başarılı olacak çocuklar bir anlamda oyun içinde geleceklerini ve mesleklerini belirleme imkânı buldukları gibi kişiliklerini de oluşturmaya bu oyunlar içinde başlar. Bilgin ve bilge tipler, lider ve atak kişilikler, fırsatçı ve gözü açık karakterler, uyumlu ve munis tabiatlılar, ilkeli ve dürüst kişilikler, kavgacı ve hırçın huylular hep bu oyun içinde belirginleşirler. Bazı çocuklar vardır, özgüvenli ve atılgan oldukları için oyun kurmak için “benden olan yanıma gelsin”, der. Bazı çocuklar da “beni kim alacak” ya da “ben kimin eşiyim”, diye tedirgin bir şekilde sızlanıp durur.
Oyun, hayatın –günümüz deyimiyle- sanal bir örneğidir. Bu zengin oyun ve yarışma kültürümüzün kaybolmasını önlemek için öncelikle yöredeki oyunların halkın belleğindeki haliyle yazılı kültüre aktarılması gerekir. Bu konuda halkın ilgi ve desteğinin sağlanması, mülki/mahalli yöneticilerin çabasıyla uygun bir altyapının oluşturulup güncel hayata taşınması gerekmektedir. Eski oyun ve yarışları çocukların ve yetişkinlerin oynayabilmesini sağlamak için gerekirse bir vakıf kurulup eski oyunların icrası için doğal mekânlar ve parklar oluşturmayı faaliyetleri arasına alabilir. Kültürlü ve birikimli emekli hemşeriler bu konuda bir vakıf kurup ataletten kendilerini kurtarabilirler.
Çok değil daha otuzbeş-kırk yıl öncesinde Afşin ve Yöresinde zengin ve çeşitli bir oyun kültürü yaşanırdı. Günümüzde ise bunlardan neredeyse hiçbiri ne çocuklarca ne de yetişkinlerce oynanmaktadır. Eskiden oynanan öğretici ve eğitici oyunların çocuk ve yetişkinlerin boş zamanlarını değerlendirmeleri sağlanmalıdır. Bu oyun ve yarışların öncelikle envanterinin çıkartılıp yazılı literatüre geçirilmesi ve sonra da bunların ölü bilgiler olarak kitaplarda kalmayıp işlevselleştirilerek oynanabilir hale getirilmesi gerekir.
Oyun yerleşmiş uygarlıkların içinde belirgin olarak görülen bir toplumsal öğedir. Afşin ve Yöresi de bu bağlamda oyun ve yarışma kültürü bakımından oldukça zengin, geniş bir repertuar ve sözlü literatüre (bilgi) sahip bir bölgedir. Dolayısıyla eski oyunlarımızın da güncel hayata taşınması gerekir. Böylelikle, çocukların ve yetişkin insanların yaygın spor dallarının tekelinden kurtarılarak boş zamanlarını değerlendirdikleri öğretici ve eğitici eski oyun ve yarışmalarla sosyalleşmeleri sağlanmış olur.