Hani, ”Umut fakirin ekmeği” derler ya! Doğrudur. Bir kısım işsiz-güçsüz, aynı zamanda bilinçsiz kişiler; hayal uğruna deşmedik, dağıtmadık yer bırakmıyorlar. Gözlerini yeraltındaki çil çil altınlara (!) diken bu kişiler; yaptıkları tarih ve kültür katliamının farkında bile değiller.
Nerede bir kale, nerede bir kaya mezarları varsa, acımasızca temeline kazma vuruyorlar. Hatta küffar mezarları, ören yerleri, ayrıca tabiî mağaralar, höyükler, gravürler, maalesef bunların eliyle parçalanıyor, yıkılıyor, yağmalanıyor!
Geçen sene merak sâikiyle çıktığım, Elbistan’a bağlı Kale altı köyünün üstündeki “Kız Kalesi”ne baktım ki,”kevgir”e çevrilmiş! Aslında oranın uzaktan görünen şekli ile değil, zaman içerisinde yıkılmış ve sadece görünen bölümü kalmış büyük bir kale olduğunu çoğu kimse bilmiyor. Büyüklüğü, yıkılan sur kalıntılarından ve geniş alanından belli! Tedbir alınmadığı takdirde, kalan ve görünen kısmında yerle yeksan olacağı kaçınılmazdır!
Afşin’den, Kayseri Sarız istikametine giderken hemen yol üstündeki, “Hurman Kalesi” de öyle. Böğrüne kazma değmedik bir yer kalmamış. O heybetli kalenin bir gün, ”gürrr”reden göçtüğünü görürseniz, şaşırmayınız! Çünkü en tehlikeli boşluğa bakan temel duvarları oyulmuş, melül mahzun ve emâneten ayakta duruyor.
Yine Afşin’in Kaşanlı köyünde bir kaya yüzeyine kazınmış kız-oğlan figürü, çekiç darbeleriyle kırılmış, belirsiz vaziyette… Tekne dağında, oyma mağara da bulunan sandık biçimindeki “sanat eseri”nin kapağı ve yan tarafları parçalanmış şekilde. Binboğa’ların uzantısı ve “Şahin kayası” diye bilinen zirvede; üstü açık odaların, su sarnıçlarının da kezâ aynı âkıbet de olduğunu, gidenler görecektir mutlaka.
Sadece buralar mı? Hayır! Edirne’den Kars’a, Sinop’tan Antalya’ya gezip dolaştığım yerler; istisnasız bahsettiğim kültür yağmacılığından ve define avcılarının bilinçsizce hışmından, yeterince nasibini almışlardır. Hele Adana’da, ”Toprak Kale” ve “Yılanlı Kale”deki tahribat; içler acısı bir manzara teşkil ediyor! Bu insanların böylesine canavar kesileceklerini ve kendilerinden sonraya cas-cavlak bir dünya bırakacaklarını aklım almıyor doğrusu.
Bir de “köstebek” gibi rast gele kazdıkları yerler var! Her hangi bir yaşlı ağaç dipleri, küçük çıkıntı tepecikler ve kendilerince (!) tespit ettikleri sözde yön tayininde kullanılan işaretli yerler… Hiç ilgisi olmayan, sırf benzetme metoduyla bulguya dönüştürdükleri nal işareti, yılan işareti, ok işareti vesâire.
Bir şeyler bulduklarını ve bulacaklarını kesinlikle zannetmiyorum. Ahmaklık işte! Zavallıların yoruldukları yanlarına kâr kalıyor. Ayrıca çevreye bol zarar veriyorlar. Bundan 15-20 yıl önce bizim bağın üstünde yaşlı ve cılız bir alıç ağacı vardı. Aynı zavallılar; ”Bunun altında define olduğundan dolayı gelişmiyor, yıllarca cılız kalışının sebebi budur!” diyerek, yaşlı alıç ağacını köküyle birlikte söküyorlar ve bir hayli derinlikte de kazıyorlar! Olan, bizim alıç ağacına oldu.
Biraz tecrübe gereği konuşuyorum herhalde. Çünkü vaktiyle ben çocukken, babamı da bulaştırmışlardı alengirli bu işe. Cumhuriyetimizin ilk avukatlarından bir zat gelir, sürekli teşvik ederdi babamı. İş o raddeye geldi ki, bende çıkaracakları altınları doldurmak için, çuval taşırdım yanlarında.
Bazen de indikleri derinliğe el feneri tutardım. Sabaha yakın ekip, eve eli boş dönerdi ve elleri kazma kürek kavramaktan, kabarır su toplardı. Yalnız; ha çıktı ha çıkaracağız heyecanıyla yorulmak nedir bilmezlerdi.
Babam baktı ki, bu netâmeli işin sonu yok. Avukatın tüm ısrarına aldırış etmeden bıraktı.
Lâkin aklımda kaldığı kadarıyla bir seferinde; tarlamızın içinde var olduğu rivayet edilen,“küffar mezarlığı”nı kazım sırasında, çivili bir ”kafatası” çıkardılar! Şakağın bir yüzünden çakılan çivi, öbür yüzünden çıkmıştı.
Akıl yürütenler tarihi olayı ”Battal Gazi’nin savaş stiline benzeterek buralara kadar gelip cenk ettiğine” yorumladılar ve kafatasını geri gömdüler. Bir başka olay; fırsatçı ve uyanık avukat, hepimizin
ninnilerle büyüdüğü tahta beşiğimizde takılı bulunan (bizim bilmediğimiz, kendisinin bildiği) kıymetli bir taşı, ipliğinden kopararak aldı götürdü! Bir daha da geri gelmedi.
Şimdi anlıyorum ki o da define avcısıymış!