Küreselleşmenin olumsuz etkilerini bertaraf etmek; yerli kültür öğelerimizin korunması, geliştirilmesi ve tanıtımının yapılmasına bağlıdır. Bunun için de elimizdeki mevcut ileri teknoloji kullanılarak, sözlü kültürün yazılı literatüre geçirilip modern toplum yaşantımıza eklemlenmesiyle mümkün olabilir. Bu bağlamda Afşin ve Yöresinin Kültürel Dokunun Korunması bağlamında yöremizde kullanılan atasözleri ve deyimleri hemşerilerimle paylaşayım istedim.

1.1.Afşin ve Yöresinde Kullanılan Atasözü

Atasözü, Arapça darb-ı mesel’in Türkçe karşılığıdır. Yerli kültürümüzün içinden süzülüp gelen ve her biri birçok yaman deneyimin sonucunda söylenen ama söyleyenleri bilinmeyen (anonim) özlü sözlerdir. Bu nedenle Şinasi, Durub-u Emsal-i Osmaniye (Osmanlı atasözleri) adlı eserinde atasözüne ‘durub-u emsal’ demektedir. Ona göre, “Durûb-u emsâl ki, hikmetü'l avamdır; lisânından sâdır olduğu milletin mahiyyet-i efkârına delâlet eder (atasözlerimiz), diye tanımlamıştır.” Günümüz Türkçe'siyle; "Atasözleri halk hikmetleridir (felsefesidir); dilinden çıktığı milletin düşüncesinin mahiyetine işarettir.

Yöremizde sıkça kullanılan atasözleri

Abdestsiz emmine namaz dayanmaz.

Acı baldırcan (batlıcan) ı kıraa çalmaz.

Aç tavuk düşünde darı görür.

Akacak kan damarda durmaz.

Ak akça kara gün içindir.

Akılsız başımın yüzünden sefil daban (ayak tabanı) larım ne çeker

Âlemin ağzı çuval değil ki büzesin

Ali Fahı’ya bir muska yazdırdık, bıldırkinden (geçen yıl) daha azdırdık

Atın ölümü arpadan olsun.

Ağanın iti, kendinden itibarlıdır. Ağanın iti ölmüş taziyeye gelenlerden oturacak yer kalmamış, ağanın kendisi ölmüş, taziyeye giden olmamış. Bu durum ya cenazeye gidenlerin mürailiğini ya da ağanın itibarının saygınlıktan değil şerrinden geldiğini yansıtan bir deyimdir.

Allah iş gaygısı değil, baş gaygısı vermesin.

Arga su gelinceye kadar kurbanın gözü patlar.

Ataların boşa giden sözü olmaz.

Atasözü tutmayan iflah olmaz.

Ateş düştüğü yeri yakar.

Ayıdan post gâvurdan dost olmaz.

Buz inceldiği yerden kırılır.

Canım araya gidene kadar, malım araya gitsin.

Deve bir pula, götür. Deve bin pula, getir.

Deveyi yardan atan bir tutam ottur.

Eldeki yara duvardaki kovuk.

Garemet kandan beter. (iftira, kan dökmekten daha tehlikeli anlamındadır.)

Gizli gizli boğaya giden düve, aşikâre gunnar (doğurur) doğurur.

Gorhağın sesi tavatır (Arapça tevatür’ün yöremizde halk diliyle ifadesi) çıkar.

Halep ordaysa arşın buradadır.

Hastalık, buvassak (boğazına düşkün, obur) lıktan, musibet çok konuşmaktan gelir.

İt, iti ısırmaz.

Herkes ektiğini biçer.

Kurt puslu havayı sever.

Kenarına bak bezi, anasına bak kızı al.

Merkep merkebi, ödünçlü kaşır.

Ne umuyorsun bacından bacı ölüyor acından

Ninesinin yediği ekşi koruktan torununun dişleri kamaşır.

Otu çek köküne, bezi aç astarına bak.

Sabırla koruk helva olur.

Sen bilin deyince değirmende doöş (kavga) olmaz.

Sıçandan doğan dağarcık keser.

Ötmeyen celfinin eti yenmez.

Yavuz itin yarası eksik olmaz.

Yiğidi bıçak kesmez, bir acı söz öldürür.     

1.2. Afşin ve Yöresinde Kullanılan Deyimler

İki ya da daha fazla kelimeden oluşan kalıplaşmış söze, deyim denir. Deyimler, kendi sözcük anlamlarının dışında kullanılan dil öğeleridir. Deyimlerin ana unsuru, bir durumu ifade etmesidir. Deyim, bu duruma uygun biçimde anlam kazanır. Örneğin; ‘adama dönmek’, deyimi, bir kişiye yön olarak dönmek değil de istenilen bir kişilik haline gelmeyi betimler. Afşin-Elbistan Yöresinde bol miktarda deyim kullanılır.

Afşin ve Yöresinin kültür dokusuna değinirken, Elbistan da nereden çıktı, denilebilir. Ancak Afşin’in Elbistan’dan, Elbistan’ın Afşin’den kültürel doku olarak pek farklı olduğu düşünülmemelidir. Afşin ve Elbistan’ın ortak kültür havzasında olduğu tarihi gerçeklere bakılarak da ortaya konulabilir.

Afşin, dörtyüz yıl Efsus Karyesi/köyü olarak Elbistan Kazasına bağlı aynı Türk boyu olarak Afşin-Elbistan Ovasında ortak kaderi paylaşıp, sevinç ve hüzünleri birlikte yaşamışlardır. Ortak bir kaderi paylaşan iki kent halkının kültürlerinin ortak olmasından daha doğal ne olabilir? Her iki ilçe de birbirinin kültürel zenginliğinden yaralanabilmelidir. Bir Elbistan monografisinde Hayati Vasfi Taşyürek’in Lügâtçemiz isimli şiiri alınmıştır. Bunda da yanlış olan bir durumun olduğunu sanmıyorum. Tanır Afşin’in kasabası olduğu halde Hayati Vasfi Taşyürek bölgemizin ortak değeridir. Biz de Abdurrahim Karakoç’u Afşin ve Yöresinin şairi olarak değerlendirmede bir sakınca görmedik. Bundan ne Afşin’lilerin ne de Elbistan’lıların gocunması gerekir. Keşke yörenin tümünün –Göksun da dahil olmak üzere- kültürel dokusunu çıkartmak mümkün olabilse. “Afşin ve Elbistan halkı köken itibariyle XIII. Yüzyıl sonlarında Moğolların önünden kaçan ve Memluk Sultanının Suriye ve Güney Anadolu’yu içine alan bölgeye yerleştirdiği mülteci Türkmenlerindendir. Bu Türkmen Boyları Suriye valilerinin hemen her yıl kuzeye doğru yaptıkları seferlere katılarak nihayet 1298 yılında Kilikya Ermeni Prensliğinin hâkimiyetinde bulunan Maraş’ı ele geçirdiler. Bu tarihten sonra Maraş ve Yöresi Halep valilerine tabi olan Türkmen Beyleri tarafından idare edilmeye başlandı”.

Bkz. M. Halil Yinanç, Maraş Emirleri, Türk Tarih Encümeni Mecmuası, sayı: 84, s. 101. Bu Türkmenler, Oğuzların Bozok koluna mensuptu. Dulkadirli halkını teşkil eden cemaatler çoğunlukla Bayat, Avşar ve Beydilli boylarındandı. Bkz. Refet Yinanç, Dulkadiroğlu Beyliği, TTK Yayınları, s. 7-8.

Deyimlerimiz

Aba altından değnek göstermek: örtülü tehdit etmek

Abayı yakmak: tutulmak, âşık olmak

Acısını çıkarmak: intikam almak bedel ödettirmek

Aç gezip tok sallanmak: yoksulluğunu gizlemek için caka satmak

Aç kabadayı gömleksiz kibar efendi: düştüğü yoksulluğa aldırmayıp geçmişteki soyluluğunu sürdürmeğe çalışmak

Adama dönmek: kılığı kıyafeti düzeltmek, istenilen bir kişilik haline gelmek

Adam içine çıkmak: toplum içinde etkin olmak isteme duygusunun gereklerinden biri

Adı çıkmak: namus lekesi almak

Anası ayran, babası çökelek: isimsiz bir aileden gelmek

Anası soğan, babası sarımsak:   “                 “           “

Aarıyıp incimemek: Memnun/hoşnut olmak.

Baltayı sen vur da ıhını ben söyleyim: iş yapanı teşvik etmek

Çiğnine almak: omuza çocuk ya da yük almak

Bir avuç biberi var, her yerden haberi var: kıt imkânlar içinde bile çevreden haberli olmak

Kaşıkla verip çomça ile alıp,: az vermeyi çok almak için yapmak

Dıdısının dıdısı: Çok uzak akraba üyeleri, ‘hani akrabam diyordun, meğer dıdısının dıdısıymış.

Düzüm düzüm: Sıra sıra

Ekmedim bostan, yemedim karpuz: bu dünyada bir gün bile iyi gün -saltanat- görmemek

Eke-toka: İşini bilir, ‘eke toka her şeyi beceriyor’

Enikten cücaa: küçüğünden büyüğüne kadar. ‘Nasıl baş ediim Hasan, adamlar eniğinden cücane kadar karşıma çıktı’

Gadasını almak: derdini, belasını almak

Gara, gura görmek: ürperti veren, anlamsız, ipe sapa gelmez rüya görmek.

Geberip yatmak: Gece yarısında uyumayan çocuklara mecburen verilen yemek.

İte et, ata ot vermek: herkese niteliği ve doğasına uygun şeyi vermek.

İt tüyünden aba olmaz: kalitesiz malzemeden giysi dikilmez.

Kaşıkla verip sapıyla gözünü çıkarmak: iyilik yapayım derken kötülüğe neden olmak

Keçeyi suya atıp, çıkan yerine taş at­mak: işi boş vermek, dünyayı iplememek.

Kendi başını bağlamadan Hunu'ya baş bağlamaya gitmek: Bekâr kişinin başkalarını evlenmesinde rol almaya çalışması

Kıran girmek: topluca ölmek (kümes hayvanları için)

Kim kime, dumduma: kuralsızlık (anomi), başıboşluk ve başıbozukluk durumu

Kirinden kit demek (Kirin kumaşı çürütüp kırılır hale getirmesi)

Lafın eyasine (kaburga kemiği) vurmak: konuşmaların koyulaşması, kıvama gelmesi hali.

Ölüp gitmek fakat kuyruğu dik tutmak: servet ve iktidarı kaybettiği halde eski hükmünü sürdürmeğe çalışmak

Macca olmak: çaresiz kalmak, rezil olmak, yaşamaktan bıkmak

Para bizde pul idi, babamı belediye kaldırdı: eskiden zengin olanın züğürt düşmesi durumu

Sıtkını sıyırmak: bir insanın kişilerden, yer ve durumundan umudunu kesmek

Sohum sohum sokranmak: Kendi kendine çevresinden ve içinde bulunduğu durumdan şikâyet etmek.

Sümsüğü düşük: her gördüğünü canı çeken

Şafağı dağıtmak: alnı parçalamak, ‘kele edeem şafamızı dağıtıyordun’

Tavuk görse benim diye sahip çıkar: el ayak ve yüz kirliliğini vurgulamak

Tengilterezi: derli toplu

Zöhürde sahallanmak: Zihin yaşı takvim yaşının üzerinde olan zeki çocukları tanımlamak için kullanılır.