İMAMIN OĞLU EKREM

Vaktiyle sihirli eller tarafından; (ileride değerlendirme düşüncesiyle) müthiş hazırlanmış, hormonal biçimde müthiş büyütülmüş, sentetik işlemle müthiş parlatılmış, bir şehzade edasıyla müthiş kollanmış ve de hava basıncıyla müthiş derecede şişirilmiş devasa bir balon mahiyetindeki sığ kişiden bahsediyorum.

Ne şans varmış adamda... Tam da dışkısında boncuk bulunan tiplerden... Hayat basamaklarını çift çift tırmanmış adeta. Hem de hiç bir zorlukla karşılaşmadan, hiç bir çalıya, çarşafa dolaşmadan... Arkasındaki güçlü rüzgâr, istenilen yere alıp götürmüş şehzademizi.

2016 Yılında, diplomasındaki şaibeyi kamuoyuna duyuran ilk gazeteci Talat Çabuk, baba Hasan İmamoğlu marifetiyle önce tehdit ediliyor ve sonra çok geçmeden öldürülüyor faili meçhul(!)lerce... Dosyada kapanıyor böylece.

2014'te CHP'den Beylikdüzü Belediye Başkanlığı, 2019'da Fetö'nün yayın organı Samanyolu TV'de spor yorumculuğu falan derken; birden ve beklenilmedik anda İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığında açıyor gözlerini.

Tabii bu arada şöhretin yanında, dudakları uçuklatacak cinsten gani servetinde sahipliğini üstleniyor.

Buna "İstanbul dukalığı“da denilebilir rahatlıkla…

Keza uluslararası boyutta şirketler, ihaleler, komisyonlar, para transferleri, artık sıradanlaşıyor, iş bilir (!) Ekrem Beğimizin becerisi sâyesinde. Öyle ki gölgesinin düştüğü yerler, çimleniyor anında. "Kent Uzlaşısı" adı altında, kabarık sayıdaki tescilli teröristleri İBB bünyesine yerleştiriyor. Terör örgütlerinin elebaşlarıyla bağlantıları ise cabası…

Hele medenî cesareti...

Devletin valisine sözüm ona, "it" demeler, Bakanlara ve bürokratlara meydan okumalar, hâkim ve savcılara tehdit savurmalar, Cumhurbaşkanına kafa tutmalar gırla gidiyor hâsılı.

Ya alaycı tavırları... Ya hesabını veremediği ve altından kalkamadığı soruları (güya küçümseyerek) o bildik uslûbuyla geçiştirmeleri... Ya pişkinliği, vurdumduymazlığı, umursamazlığı...

Kendisiyle ilgili kabak gibi ortaya çıkmış, inkârı gayr-ı kabil olayları bile Kafdağı’nın ardından izlemesi yok mu… Adamın her tarafı sanki delme takma, çakma, çıkma parçalardan müteşekkil modifiye tasviri...

Tebessümü dahi yapmacık, gülmesi dahi sahici değil. İcraat derseniz zaten sıfır. Elle tutulan gözle görülen hiç bir eseri yok ortada. Tam bir Fetö misyonunu ve manifestosunu çağrıştıyor serapa.

Aslında usulsüz ve illegal yollarla aldığı diploma da, Fetö yöntemiyle bire bir örtüşüyor.

Her başlangıcın bir sonu olduğu gibi, İmamoğlu Ekrem'in de sonu çok kötü olacağa benziyor.

Bahusus, aleniyete döktüğü ukalalıklar, aymazlıklar, dalga dubaralar; herhalde buraya kadarmış. Kanun önünde, isnat edilen yığınlarca suçlardan ya aklanacaktır (ki işte bu çok zor), ya da damı boylayacaktır vaziyet.

Öyle sanıldığınca söz konusu suçlar ve suçlamalar; Ak Parti bünyesinden servise sokulmuyor, bizatihi kendi partisi CHP'nin bünyesinden servis ediliyor yargıya. Hem de çorap söküğü şeklinde.

Akla ve havsalaya sığmayacak derecede yapılan yolsuzluklarla usulsüzlüklerle ilgili şu an 304 kişinin itirafçılığı gündemde. Tamı tamına 560 milyar lira buharlanmış İBB bünyesinden. Pandemi döneminde sokağa çıkma yasağı uygulandığında bile 1388 defa konser verildi gösterilerek, çuvallarla paralar iç edilmiş.

İmdiii... Buraya kadar tamam da... Ayyuka çıkan sayısız suç dosyasına rağmen, CHP'nin sokak çağrıları ve profakasyona yönelik dil kullanması ne anlama geliyor?

Suçluluk psikozundan mı kaynaklanıyor, yoksa heybedeki turpun büyüklüğünden mi korkuluyor?

Bekleyip göreceğiz.

21.03.2025

Ahmet Süreyya DURNA