Bir aydır devam eden protesto olayları, yakarak, yıkarak, tahrip ederek, yürüyerek, durarak devam ediyor. Her çeşidini deniyorlar. Protestonun ateşi düşse de henüz tamamıyla bitmiş değil. yaptıklarının faturası çok ağır. Ama fitne devam ediyor. Fitne lobisi uyumuyor. Şer odakları dışarıdan ve içeriden taarruzunu sürdürüyor.
Gün geçtikçe, kimin hangi mahfillerin elinde oyuncak olduğu ortaya çıkıyor. Oynanan oyunlar su yüzüne çıktıkça gayri insani yol ve yöntemlerin kullanıldığına şahit oluyoruz. olayları nasıl tersyüz edilerek sunulduğunu görebiliyoruz. Kavramların çarpıtıldığını izleyebiliyoruz. İhanetin izleri Siyonizm’in merkezine kadar uzanıyor. İşin içinde arzı fesada verenlerin ellerinin, hem de kanlı ellerinin izlerini görmek hiçte zor değil.
Sayıları çok azda olsa muhafazakar ve dini kisvesi var olduğu sanılanların bu işin içinde olmaları düşündürücü. Gündüz gözlerini kapatarak sadece kendilerine karanlık oluşturuyor. Olayları amuda kalkarak yorumluyor. Kendi çarpık eylemlerine nasıl da mazlumluk kılıfı giydiriyor. Hâlbuki bu eylemcilere mazlumluk birkaç numara bol geliyor. Bunlardan biride bir meal yazarı olan İhsan Eliaçık. Bir açık oturuma telefonla bağlanıyor ve şuandaki iktidarın zalim olduğunu, göstericilerin mazlumluğunu savunuyor. Acaba bu mazlumların(!) okuma hakları mı ellerinden alındı? Hastanelerden mi faydalanamıyorlar? Resmi kurumlara mı giremiyorlar? İşleri mi ellerinden alındı? Özel mülkiyetleri mi yağmalandı? Toplu araç taşıma hizmetlerinden mi faydalanamıyorlar? Durup dururken tutuklanarak hak ve özgürlüklerimi kısıtlandı? Tecrit edilerek bir yerlere mi sürüldüler? Vs. Eliaçık, bu yakıp yıkanların yanında yer alıyor ve mazlum olduklarını söylüyor. Bu ve bunun gibi olaylara yorum getirenler, adeta amuda kalkmış olaylara öyle bakıyor. Değerlendirmelerini de tersinden yapıyor. Buna ne denir? Meal yazmış birinin, olaylara bırak şaşı bakmayı, gözlerine katarakt inmiş, gönül güzü de göremez olmuştur. İhsan Eliaçık, bir yerleri açık duruma düşmüştür. Ainesi iştir kişinin, yazdığı meale bakılmaz. Diyesi geliyor.
Eski gazetecilerden Ahmet Emin Yalman, Türk basınının, ecnebilerin destekleriyle ayakta durduğunu hatıralarında kaydediyor. Bu destek yeni değil elbette. İçimizde yuvalanmış yabancı ülkelerin vakıf ve dernekleri, adının dışında her türlü şer odaklarını oluşturuyor. İçeride en büyük desteği de bu besleme basından görüyor. Misyoner faaliyetleri, kışkırtma çalışmaları, ayrılık tohumları, en sinsi planlarla bizi yıkmaya, bölmeye çalışıyorlar. Teröre en büyük desteği bunlar veriyor. Her zaman kaos ortamının oluşmasını istiyorlar. Çok satan gazeteler, TV kanalları, Twiter vs. kimin emrinde ve kimlerin hizmetinde olduğu açık seçik bir daha görüldü.
Zalimler, çılgınlar, bozguncular şunu bilmeli ki bu ülkenin gerçek mazlumları, okullarda okutulmayanlardır. El ele tutuştu diye hapse atılan kız çocukları ve yakınlarıdır. Onlara destek verdi diye üniversiteden atılan hocalarıdır. Başörtüsünden dolayı hala avukatlık yapamayanlardır. Resmi kurumlardan tecrit edilenlerdir. İran ve Sudi Arabistan’a gitmesi istenenlerdir. Güvenlik güçlerini öldürmek kastıyla kaldırım taşı ve Molotof atanlar hangi özgürlükten mahrumsunuz? Neyin mazlumusunuz?
Vesselam…