Üç beş ağacı bahane ederek başlatılan ve Taksimi, İstiklal Caddesini ve nihayet önemli birkaç  ilimizi savaş alanına çeviren eylemlerin altında önce YEREL sonra GENEL ve nihayet CUMHURBAŞKANLIĞI seçimi olduğunu ilk günden tespit edenlerdenim. Dahası, Ak Parti’nin “Üç yıl üst üste milletvekili seçilenlerin en az bir dönem ara vermeden bir daha seçilememe” kararına dayalı olarak Erdoğan’ın milletvekili seçilemeyeceğini bildiklerinden, cumhurbaşkanı ve/veya sistem değişirse Başkan olmasını engellemek istedikleri iki kere ikinin dört ettiği kadar kesindir. 
 
Şimdilik, onların tek derdi (korkuları da denilebilirdi) Erdoğan’dır. Erdoğansız seçim istiyorlar, Erdoğansız AK Parti, Erdoğansız hükümet, Erdoğansız Çankaya…
 
Çünkü Erdoğan olmadan partiyi bölüp eritmeyi gözleri kesiyor. Yeniden 2002 öncesinde olduğu gibi devletin her kademesini kontrol etme hayallerinden vazgeçmiş değiller. Çünkü Erdoğansız AK Parti’nin genel başkanı kim olursa olsun seçimlerde onun kadar başarı gösteremeyeceğini ve partiyi de uzun süre birlik beraberlik içinde tutamayacağını da hesaplıyorlar. Buna tecrübesiz ve halka kendini kabul ettirmemiş bir genel başkanla AK Partinin tek başına iktidar olma ihtimalini zayıf gördüklerini; iktidar olsa bile devlet kademelerine şimdiki gibi hâkim olamayacağını; kuracağı hükumetin kısa zamanda 2002 öncesindeki hükümetlere döneceğini ve nihayet hızla erime potasına gireceklerini düşündüklerini de eklemek mümkündür.
 
Kim ne derse desin, derinlere ümit veren, olmadık planları yaptıran ve erişilmez hayalleri kurduran “Üç yıl üst üste milletvekili seçilenin, ara vermeden bir daha seçilememe” şartıdır. Bence bu şart en kısa zamanda kaldırılmalıdır. Seçimlerin sonuna kadar (belki daha da) sürdürmek isteyecekleri yürüyüşlerin, gösterilerin, ortalığı savaş alanına çevirme isteklerinin panzehri budur!
 
Derinlerle yoldaşları ve yandaşları ve candaşları nasıl tahrik olmasın ki; Tayyip Erdoğan dâhil partiyi baştan beri sırtlayıp getiren ve on yılı aşkın süredir her kademede hizmet veren ağır toplarının tamamına yakını önümüzdeki genel seçimde aday bile olamayacaklar.
 
Nasıl tahrik olmasınlar ki, meydan bomboş kalacak! Karanlıklarda beslenmeye, büyümeye çalışan ahtapot; onarmaya çalıştığı kırılan, kesilen ve yontulan kollarını yeniden devletin şurasına burasına dolamanın tek çıkar yolunu burada görmektedir…
 
Erdoğan’ın milletvekili olamayacağı biliyorlar. Bunun yanında Erdoğan’ın Ak Parti’nin istediği Başkanlık veya Yarıbaşkanlık sistemi gerçekleşirse Başkanlığa, gerçekleşmezse Cumhurbaşkanlığına aday olacağını ve ezici bir üstünlükle seçileceğini de biliyorlar. Bu yüzden milletvekilliği gibi cumhurbaşkanlığından da mahrum bırakmanın yollarını aramaktadırlar. Buna rağmen muvaffak olamazlarsa Cumhurbaşkanı olmasını Başkan olmasına tercih edeceklerdir. Çünkü seçilince cumhurbaşkanı partisi ile ilişkisini kesmektedir. Yani bozup talan etmek istedikleri bostanın sahipsiz kalmasını alıcı kuş gibi beklemektedirler…
 
Erdoğan’dan sonrası, rakipleri şöyle dursun, dostları için bile merak ve kaygı konusudur. Gerçekten yerine kim gelecek, kim nasıl ve hangi şartlarda gelebilecek? Gelecek olan şahıs Erdoğan kadar başarılı olabilecek mi; bu mümkün mü?
 
Erdoğan’ın da bunu bildiği ve kesinlikle ‘benden sonrası tufan’ demeyecek biri olduğu, onunda yapıp edeceklerinin bulunduğu göz önüne alınmalı ve beklenmelidir.

Tekrar etmek istiyorum; aylardır hazırlanarak, ülke genelin
de ama en çok da üç büyük şehrimizde organize olarak Gezi Parkı’ndaki üç beş ağacın yer değiştirilmesi bahane ederek başlatılan, sürdürülen ve seçimler bitinceye kadar da sürdürmek istedikleri eylemlerin ve tabii bunların neticesine göre kurdukları nice hayallerinin panzehri, Ak Parti’nin ÜÇ KERE SEÇİLEN MİLLETVEKİLİ ARA VERMEDEN BİR DAHA SEÇİLEMEZ şartının kaldırılmasındadır. Bu sözden dönmek gibi düşünülmemelidir. Yönetim için verilen karardır. Kararı veren uygun gördüğünde geri alabilir. Kaldı ki şahsi menfaatler için değil ülkenin huzuru ve her alanda sağlayacağı kazanç için olacağından icap da eder.