Merhaba sevgili okurlar.

Hepimiz birer savaşçı olarak dünyaya geliriz. Bir yerlerde tıkanıp kaldığımızda, soluk almak güçleştiğinde, yüreğimiz susup, mantığımız sürüklemeye başladığında ayaklarımızı, tam da ne yapmak gerektiğini bilmediğimiz noktada yeni patikalar, yeni yollar seçer, yeni keşifler yaparız.

Hayatımızda çıkan sorunlarla nereye gideceğimizi ve ne yapacağımızı bilmediğimiz anda, çaresizliği iliklerimize kadar hissederiz. Ama insanız ya, bir bakarız ki çoktan o sorunlarla savaşıyor, emin adımlarla ilerlemeye çalışırız hayatımıza. Çünkü her birimiz birer savaşçı doğarız aslında. Sadece hepimiz farklı tecrübelerle bunu anlarız.

Evet, bir önceki yazımdan da hatırlarsanız ben bir kanser savaşçısıyım. Yaşadığım yerde kanserle mücadele eden birçok insandan biri de benim. Tedavim Kahramanmaraş Necip Fazıl Şehir Hastanesinde olduğu için Onkoloji Servisinde kimi sorsam Afşinli, Elbistanlı çıkıyor çünkü.  ‘Coğrafya kaderdir’ diye okuduğum bir cümlenin vücut bulmuş en iyi örneğiyim.

İnsan zamanla anlıyor ki sağlığını kaybedip, ölümü damarlarında taşımadan da değerli olabilmeli hayat. İlla büyük acılar çekmemeli, küçük mutlulukları fark etmek için. Başkasının yerine koyabilmeli kendini, ağlayan birine "gül", inleyen birine "sus" dememeli. Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmeli. Bir çocuğun ilk adımlarındaki umudu, bir gencin düşlerindeki geleceği,  bir yaşlının hatıralarında ise geçmişi görebilmeli. Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden mutlu olmayı beklememeli. 

Benim gibi savaşçı doğan insanların silahı her zaman hafızası olmalı. Hiç değilse, aynı hataları, aynı bahanelerle tekrarlamaması için. Soruları olmalı, yanıtları bulmak için. Ömrümüzün sonuna kadar durmadan aramalıyız. Ama küçük, ama büyük, her hayal kırıklığı, her acı, bir fırsat. Yaşamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için kaçırmamalı bazı şeyleri. Çünkü hiç düşmemişsen, el vermezsin kimseye kalkması için, hiç çaresiz kalmamışsan, dermanı olamazsın o yaranın. Ağlamayı bilmiyorsan, neşesizdir kahkahaların. Her şeyden önce herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi. Çiçeğe, böceğe, kediye veya bir dosta. Çünkü hakkını verebilsin sevdiklerinin, zaman bulabilsin, bir teşekkür veya bir elveda için.

Benden bu kadar sevgili okurlar. Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle…