Vay anasını ya, meğer bizim millette ne kadar silah varmış!
Düğünlerde silah sıkanları toplayıp hazır Suriye’ye gözdağı verilmek üzereyken, gönderseler oraya, valla yetip de artarmış. ABD’ye, İngiltere’ye, Fransa’ya hiç gerek yok…
Eğer bizim memlekette halkın ne kadar silahı olduğunu anlamak isteyenler bir düğüne, hele de şöyle paralı pullu, zengin ve ünlü, adı sanı olan birinin düğününe gitmesi yeterli; gelin çıkana kadar otursun ve sonra seyretsin gümbürtüyü. Çıkan cayırtıları eski kovboy filmlerinde bile duyamazlardı…
Ne var, ne oluyor beyler?
Düğünse düğün, silahın ne işi var orada? Böyle mutlu bir günde acayip bir şey yapmak gerekiyorsa, mesela niye kazma-kürek götürüp sağı solu, damı duvarı kazmıyorsunuz veya düğün yapılan binanın çatısına çıkıp tepe üstü atlamıyorsunuz da ile silah sıkıyorsunuz? Dua dururken, hayırlama dururken, fakir fukara sevindirmek dururken; şöyle erkek erkeğe halay çekerek, davul zurnayla eğlenmek dururken, niye mermi sıkıyorsunuz? Derdinizin başı ne?
“Benim de silahım var” diye dosta-düşmana ilan mı ediliyorsun, yoksa “Ey polisler, jandarmalar, bakın benim silahım var, şimdiden bellik koyabilirsiniz!..” ahmaklığını mı sergiliyorsunuz?
Aksi halde havaya beş, on, elli, yüz mermi sıkarak, yüzlerce binlerce lirayı boşa savurma ahmaklığı ne yiğitlik ne de mertliktir; hele erkeklik hiç değildir. Çünkü eğer tapanca sıkmak, erkekliği gösterseydi, tabanca sıkan kadınların da o saniyeden sonra ‘erkek’ sayılması gerekirdi (ki sor bakalım kadınlar bunu isterler mi?)
Gerçekten düğünlerde silah sıkanların derdi ne; ne demek istiyorlar; niçin sıkıyorlar? Var mı anlayan?
Allah korusun ille bir kaza mı olmalı? “Hay elim kırılaydı da sıkmasaydım..” demeniz için ille tabancanızdan çıkan kurşun bir masuma, eşinize, dostunuza, arkadaşınıza veya kardeşinize mi değmeli? İlle katil mi olmalısınız; ille hapislere mi girmelisiniz?
Bir ara bizim ellerde düğünlerde silah sıkma âdeti neredeyse bitmeye varmıştı. Nerede oturup bu konuyu konuşsak, millet memnuniyetini dile getiriyordu; ne olduysa son zamanlarda yine arttı ki, sesini duysanız valla üçüncü cihan harbi çıktı sanırsınız…
Şu havai fişeklerin de hali tabancadan hiç de farklı değil…
Kimse düşünmüyor şehrin sakinlerini… Hasta mı var, uyku sıkıntısı çeken mi; bebe mi var, doğum yapan hanım mı; korkan insan mı var, yoksa tabancanın sesinden bile kaçacak delik arayan sabit fikirli insanlar mı, kimse zerre kadar umursamıyor? Utanmıyorlar da…
Hadi tabanca sıkanlar, havai fişek atanlar bunu düşünemeyecek kadar kaba; peki sen niye susuyorsun kardeşim, sen?