Cumhuriyetin ilk yılları Başkent Ankara bir bozkırın ortası ağaç yok denecek kadar az, M.Kemal Atatürk zamanın orman bakanına şimdiki Atatürk orman çiftliğinin bulunduğu arazinin ağaçlandırılması emrini verir orman bakanı Atatürk’e burası bir bozkır burada ağaç yetişmez/olmaz diyemez konuyu tarım bakanı ile istişare ederek Atatürk’ün emrini söyler tarım bakanı da bu bozkırın ortasında ağaçlandırmanın olmayacağını düşünmektedir iki bakan bu bölgede ağaç yetişmesinin imkansızlığını bir raporla Atatürk’e sunarlar raporu okuyan Atatürk dosyanın üzerine; ‘’Vatan toprağı kutsaldır kaderine terk edilemez !’’ notunu yazarak dosyayı iade eder dosyayı alan bakanlar çalışma başlatarak ağaçlandırmaya başlarlar ve bugünkü Atatürk Orman Çiftliği bu şekilde doğmuş olur.
Vatan toprakları her anlamda kutsaldır gerek tarımsal üretim ve topraklarımızın gelecek kuşaklara aktarılması gerekse toprağı ‘’vatan’’yapan milli hassasiyetlerimiz açısından toprağımıza sahip çıkmalı toprak bütünlüğünün bağımsızlık açısından önemli olduğu gerçeğini her zaman göz önünde tutmalıyız.
Güncel olarak, Filistin’de İsrail’de yaşanan hadiseler ve o bölgenin yüz-yüz elli yıllık tarihi geçmişi tüm mazlum ve bağımsız ülkelere ders niteliğindedir. Filistin toprakları 28 milyon dekardır. 1948’de İsrail devleti kurulduğunda burada yahudilerin sahip oldukları arazi miktarı 2 milyon dekardır. Yani tüm Filistin topraklarının % 7’si kadar. Bugün dünya üzerinde 8,5 milyon Filistinlinin 5 milyonu yurtdışında yaşamaktadır. Filistin’in dışındakilerin tamamına yakını, Filistin’in içindekilerin de yarıya yakın bir kısmı mülteci durumundadır. Yani tehcire tabi tutulmuş, göçe zorlanmışlardır. Yerlerine 4,5 milyon Yahudi getirilip yerleştirilmiştir. Lobiler Amerika’da: “Filistin boş bir araziydi, bir çölden ibaretti. Biz girdik ihya ettik dolayısıyla orası bize aittir” İslam âlemine yönelik olarak ise: “Filistinliler kendi topraklarını kendi elleriyle sattılar, biz de büyük paralar verip satın aldık” diye propaganda yapmaktadırlar, tarihi süreçte bu durumun böyle olmadığı ilk başlarda yüksek paralarla toprak satan Filistinlilerin olmasına rağmen daha sonra israilin farklı(herkesin bildiği)bir takım yöntemlerle Filistin topraklarını sahiplendiği ve yüzölçümünü her geçen gün artırdığı gözlenmektedir. Bu durum daha öncede olduğu gibi insan hakları,hak,hukuk adaletin kimsenin umurunda olmadığı uluslararası arenada haklı olan değil güçlü olanın söz sahibi olduğu gerçeğini bir defa daha gözler önüne sermektedir.
O halde Bizde,ülkemiz toprak bütünlüğünü ve nüfusumuzun demografik yapısını korumak için toprak satışına son vermeli,bir taraftan ülkeye döviz kazandırma çabası bir taraftan da ümmet aşkıyla gelişen merhamet duygusuyla ensar olma çabası sonucu kendi ülkemizde yabancı olma tehlikesini her zaman göz önünde bulundurmalıyız. Bugün gelinen noktada Türkiye'de kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı, 2023 yılı başı itibarıyla, resmî rakamlara göre toplam 5 milyon civarı Ancak ! gayri resmî sayının bu rakamın iki-üç katı olduğu söylenmektedir. Hatta Gaziantep, Şanlıurfa,Hatay,Adana, Mersin ve Kilis'te yerli nüfusa yakın Suriyeli olduğu Hatay ve Gaziantep’in bazı ilçelerinde Suriyeli sayısının Türk vatandaşlarının sayısını geçtiği orada bulunan yerel yöneticiler tarafından yerel yönetime Suriyelilerin talip olması durumunda belediye başkanlığını kazanma olasılıklarının bulunduğu söylenmektedir.
Çevre, Şehircilik Ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü verilerine göre Ocak 2010–Temmuz 2020 tarihleri arasında,yabancı uyruklu gerçek kişiler tarafından satış vb. yollarla 11 bin 595 adet ve 21 milyon 284 bin 892 metrekare ana taşınmaz edinilirken, sadece 2022 yılında 5 milyon 219 bin 309 metrekare tarım arazisinin yabancılara satıldığı belirtilmiştir. Geçen yıl içinde en fazla taşınmaz alan ilk 3 ülke Ürdün, Filistin ve İsrail; En fazla arazi satışının yapıldığı ilk üç il ise Konya, İstanbul ve Bilecik olmuştur.
Etrafımızda yaşanan hadiseleri izledikçe ve konuyla ilgili uzmanları dinledikçe gerek mülteci/ sığınmacı politikası, gerekse yabancılara toprak satılması ve vatandaşlık verilmesi konusunun ülkeyi yönetenler tarafından bir kez daha gözden geçirilmesi gerçeği gün gibi açıktır.
Cumhuriyetimizin kuruluşunun yüzüncü yılında; ülke topraklarının yabancılara satışının durdurulması ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının yabancılara para karşılığı verilmesi uygulamasının sonlandırılmasının gerekliliği her açıdan önem arzetmektedir. Unutulmamalıdır ki.! Tarih milletlerin tarlasıdır,bu tarlaya ne ekilirse onun biçileceği aşikardır.