EY İLAHİ ADALET NEREDESİN

Ben kundaktaki bebeğim. 
Savaşın ortasında neyleyim,
Ey ilahi adalet neredesin?

Ben mektepte talebeyim.
Kalemim yokken silahı neyleyim,
Ey ilahi adelet neredesin?

Ben yuvamdaki anayım.
Yurdumda gurbeti yaşarken neyleyim,
Ey ilahi adalet neredesin?

Ben hastanede hemşireyim.
Şehrime bombalar yağıyor neyleyim,
Ey insan hakları neredesin?

Ben Kudüs’te imamım.
Yüreğim kan ağlıyor neyleyim,
Ey müslümanlık neredesin?

Ben mektepte muallimim.
Talebem savaşa gitti neyleyim,
Ey insanlık neredesin?

Ben Filistin’de kız çocuğuyum.
Yurdum elden gidiyor neyleyim,
Ey ilahi adalet neredesin?

Ben Gazze’den oğlan çocuğuyum.
Yardım çığlıklarım duyulmuyor neyleyim,
Ey insan hakları neredesin.

Ben;  muallim, talebe, hemşire…
Ben; ana, baba, bebek…
Ben; kızım, erkeğim…

Ben insanım ey insanlık 
Ananım, bacınım, ağabeyinim…
Sen yoksun insanlık, ama ben senim…

HENÜZ 13 YAŞINDAYIM

Ben çocukluğu elinden alınmış bir çocuğum, ben elbiseler yerine kefen giyen bir kızım, ben kardeşine annelik yapan bir ablayım. Ben çocuk bakmak nasıl olur bilmeyen bir anneyim. Ben henüz 13 yaşındayım. Üzerimde bir ailenin, bir bebeğin, bir canın yükümlülüğü var. Ben Filistinliyim, ben Arap’ım, ben insanım. Daha küçücük yaşımda yürümeyi bile öğrenmeden bomba sesleriyle açtım gözümü. Annemin gülüşlerini görmeden, gözyaşlarını gördüm. Babamın elini tutamadan, onun ellerinde silah gördüm.

Ben 13 yaşındayım. Sabahları bombalarla, patlamalarla, bağırış çağırış sesleriyle göz açmak, 13 yaşımda küçük kardeşime annelik yapmak, benim yaşımı alıp götüren öldüren şeylerdir. Bebeklerle oynayacağım yaşta bombalardan kaçıyorum. Kardeşimle parka gideceğim yaşta ona gelen mermiler için kalkan oluyorum. Ailemle piknik yaptığımız bahçelerde onların cesetlerini gömüyorum. Evet ben 13 yaşındayım.

Ne zor şeymiş Arap olmak, Filistinli olmak, müslüman olmak. Tek derdimdi iman etmek, onu korumak. Atılan bombalardan kaçsak açlıkla savaşıyoruz. Açlıktan kaçsak zulme yakalanıyoruz. Göreceğim en acı resimleri gördüm. Ya anne babalar arıyordu çocuğunun vücut parçalarını ya da çocuklar arıyordu anne babalarının vücut parçalarını. Belki bir mezarları olur; rahat yatarlar ümidiyle gördükleri her cesete sarılıyorlardı. Evet ben 13 yaşındayım.

Evet ben 13 yaşındayım, oyuncağımın kaybolmasıydı kabusum. Meğer gerçek kabuslar öyle değilmiş. Evet ben bir ölüyüm. Ve ben tam bir yaşayan ölüyüm.

AKSA'NIN SESLENİŞİ

Mescidi Aksayım ben 
Peygamber durağı o kutsal mabet 
Söylesene yabancı kimsin asıl sen? 
Bin yıldır buradaydım ben elbet 

Bugünlerde gözlerim biraz yaşlı
Derin bir hüzün var içimde
İlk kıblesiydim ben Müslümanların
Yoksa hatırlamaz mı bunu hiç kimse

Şimdilerde kimse hatırlamaz beni
Zalimle baş başa cenk ederim
Sesimi duyunca hatırlayan çıkar belki
Nice peygamberin mezarına sahiplik ederim

Şimdi benden selam olsun tüm inananlara 
Zalim zulmünü bine de katlasa 
Oluk oluk kanlar da aksa 
Elbet özgür kalacaktır Mescidi Aksa
                 
 

FİLİSTİN DRAMI

Gözyaşlarına kıyamadığım oğlumu, 
Bugün ellerimle toprağa verdim.
Yalvardım O'na almasın diye benden onu.
Kurudu gözyaşım, titredi kalbim.
Ben çaresiz bir Filistin annesiyim.

Sırf gülsün diye uğraştığım kızımı,
Yüz çocuk cesedi içinde aradım.
Görünce kurdele takılı, örülü saçlarını;
Gerçek olamaz dedim, hayal sandım
Ben yıkılmış bir Filistin babasıyım.

Annemi enkazdan çıkardı asker abiler,
"Hastaneye götüreceğiz, iyileşecek" dediler.
Ben beklerken annemi, hastaneyi vurmuş füzeler,
Bu acıya nasıl dayanırım, yüreğimi deler.
Ben yapayalnız kalmış bir Filistin çocuğuyum.

Anneler gördüm, gözlerinden kan geliyordu
Babalara sordum ölü bebeği:" Sizin kızınız mı?"
Nasıl anlatılabilirse öyle anlattım çocuğa annesinin öldüğünü,
Acının her hâlini yaşadım.
Ben bir Filistin askeriyim.

İSRAİL VE İSLAM ÜLKELERİ ARASINDAKİ GERGİNLİK

Bugün yönümüzü nereye dönsek her yer savaş, katliam, acı ve gözyaşı ile çevrelenmiş. Savaş demek kan demek, acı demek, öfke demek, üzüntü demektir. Normal olmayan bir yoldur. Merhamet duygusundan yoksun insanlar gözleri dönünce saldırgan olup her şeyi yapabilir. Anlaşmak, insani bir şekilde geçinmek yerine karşı tarafa bir anda saldırırlar. İnsanlara ne olabileceğini ne gibi etkiler bırakacağını düşünmezler. Ellerini kana bulamaktan çekinmezler. Dünyaya kendilerini kapatmışlardır, düşünemezler. O an önlerine çıkan her şeyi yok edip geçerler.

İsrail, savaş dendiğinde gözü hiçbir şey görmeyen ülkelerin başında geliyor. Savaş denince yaşlı, genç, çocuk, hayvan demeden ne koşulda olursa olsun herkesi öldürebilecek kadar merhametsiz bir ülke.  Bir zamanlar kendilerine gönderilen peygamberleri bile katleden, Müslümanlar için çok özel bir olay olan miraç hadisesinin gerçekleştiği Mescid-i Aksa’yı yakan ve bunun gibi daha bir sürü zalimlik yapan Yahudiler, hala masum insanlara zulmetmeye, işkence yapmaya devam ediyor. Binlerce insanı sevdiklerinden, hayallerinden ayırıyorlar. Gün geçtikçe yapılan bu zulümler ,katliamlar daha da artmaya devam ediyor. Daha okul heyecanı bile yaşayamamış çocuklar, yeni doğmuş bebekler savaş yüzünden can veriyor. Savaşı yaşayan çocuklarda ise kin, nefret gibi etkilere sebep olarak ilerideki yaşamlarında önemli bir rol oynuyor.

Ve şu anda Filistin’i almak için saldırılar düzenliyorlar. Bunlar daha da artmadan artık dur demek zorundayız. Çünkü böyle devam ederse İsrail şu anki hedefi olan Filistin’i aldıktan sonra diğer İslam ülkelerine yönelecek. Bu yüzden İslam ülkeleri arasında bir savunma anlaşması yapılmalı. İslam ülkelerinden birine saldırı olduğunda diğer İslam ülkeleri saldırı altındaki ülkeye destek vermeli. Bu savaşın önüne ancak böyle geçilebilir.

FİLİSTİN’İN SOLMAYAN ÇİÇEKLERİNE

Nice cesur yürekler var orada yanında ailesi yok. Nice bedenler var burada, içinde vicdanları yok... Evet, sözlerime bu bilindik kalıpla başlamak istiyorum. Son zamanlarda gündemimize sıkça gelen ve gelmesi gereken bir sorun var: Gözünü toprak hırsı bürümüş insanî varlıkların küçücük çocukları katlettiği bir sorun. Henüz anne karnındayken yaşama gözlerini yuman minik meleklerin olduğu bir sorun. Neler yaşadığına anlam veremeyip korkudan titreyen, en son anında gelen ambulansa sonsuz teşekkürler eden, kendi aralarında oynadıkları “Şehitçilik” adını verdikleri oyunu oynayan, “Hiçbir yere gitmiyoruz, bizi korkutup kaçırmak istiyorlar” diyen, hastanede gözlerini açıp, şehit oldum mu diye soran çocukların olduğu sorun...

Sadece bir savaştan ibaret gördüğümüz ama aslında birçok çocuğu anne babasız bırakan bu sorunu genel olarak ele alırsak tek kelime ile soykırım diyebiliriz çünkü başka hiçbir izahı yok. Bizler her ne kadar bu duruma üzülsek de belli bir noktadan sonra normalleşmeye başlıyoruz. Nedir acaba normalleştirdiğimiz? Oradaki kardeşlerimizin doğduğu yerden mütevellit kederine mahkum olması gerektiği mi? Yoksa üzülüyoruz, ama elimizden bir şey gelmiyor cümleleri mi? İkisi de değilse nedir normalleştirdiğimiz? Yüreğimiz parçalanıyor artık. Her haber kanallarını açtığımızda aynı görüntülerle karşılaşmak içimizi yakıyor. Yediğimiz yemekten, uyuduğumuz yataktan, bizi ısıtan yorganımızdan utanır olduk. Analar evlatlarını sevmekten, çocuklar anne demekten utanır oldu... Tek bir iyi sayılabilecek neticesi oldu ki; şükretmeyi bilmeyi öğrendik. “Bendeki de sorun mu, insanların hayatta kalmaya çalıştığı bir dünyada” demeyi...

Bu mesele sadece Filistin halkını alakadar eden bir mesele değildir. Bu mesele Müslümanlığın meselesidir! Aksa’mız işgal edilirken susmak hiçbir Müslüman’a yakışmaz. Yapılan bu hayasızca saldırıdan etkilenmek için Müslüman olmak da gerekmez. İnsan olalım yeter. Ama az kaldı... Sonu gelen zalimin zulmü artarmış. Kudüs’ün özgürlüğü yakındır... Kudüs İslam’ındır. İslam’ın kalacaktır!