12.Afşin’i fetheden Emir Buldacı
Afşin-Elbistan Yöresi 1085’te Emir Buldacı tarafından fethedilmişti. Ancak Haçlıların gelişi ile Maraş ve Afşin-Elbistan Yöresi, 1098 yılında Bizans’a tekrar teslim edildi. Bu tarihten itibaren Ermeni asıllı Bizans valileri idaresinde Maraş’a yerleşen Ermeniler, bir süre sonra Rumkale ve Hısn-ı Mansur (Adıyaman) şehirlerini ele geçirdiler. Elbistan, Efsus (Afşin) ve Göksun şehirleri ise kısa bir Türk hakimiyetini müteakip 1103 yılında yeniden Haçlıların eline düştü; fakat Kılıç Arslan tarafından geri alınarak Vezir Ziyaeddin Muhammed’e ikta edildi. (M. Halil Yinanç ve Osman Turan) İkta sistemi, devlete ait arazilerden elde edilen vergi ve diğer gelirlerin devlet görevlilerine yaptıkları hizmet karşılığında verilmesidir.
13.Şarklı şehzade mağlup ettiği imparatorun rehinesi oluyor
Abbasi Halifesi Mu’tasım (833-842) iktidarı döneminde 838 yılında Afşin b. Kâvus tarafından ilk kez fethedilen Amurriye (Emirdağ) 1068’de takriben iki buçuk asır sonra, Emir Afşin tarafından fethedilip Türk vatanı yapılmıştır. Afşin’in bu seferi aslında Alp Arslan’a karşı isyan eden Selçuklu şehzadesi El-basan (veya Er-basgan) ı ve onunla birlikte Anadolu’ya çekilen Yabgulu Türkmenlerini tenkil etmek (Örnek olması için cezalandırma, tepeleme) maksadıyla vuku bulmuştu.
Bu sıralarda, Ravendî ve anonim Selçuknâme Selçuk’un torunu ve Yunus’un oğlu olarak kaydettiği Sultan Alp Arslan’a isyan ederek kaçmakta olan eniştesi (kız kardeşi Gevher Hatun’un kocası) Erbasan (Erbasgan) çok kalabalık bir Na-vekiyye (Yabgulu) Türkmen kitlesinin başında olarak Kızılırmak kıyılarına gelmiştir. Onun isyanına kızan Sultan Alp Arslan, Afşin Bey’i Erbasan’ı yakalayıp kendisine getirmekle görevlendirdi. Öte yandan Erbasan, Sivas yörelerinde, kendisinin yolunu kesmeye çalışan Bizans generali (118’de imparator olmuştur) Manuel Komnenos’u bozguna uğrattı, hatta onu, beraberindeki Nikephoros Melisenus ve daha bazı Bizans generalleri ile tutsak aldı. Fakat Erbasan’ın Afşin tarafından izlenmekte olduğunu öğrenen Manuel, onun Bizans’a sığınması için ısrar edip ikna etti. Bunun üzerine Erbasan, Manuel ve diğer tutsak generalleri serbest bıraktı ve Sultan Alp Arslan’ın gazabından aşırı korkusu sebebi ile ailesi ve bazı yakınları ile birlikte Constantinepolis’e gitti. İmparator IV. Romenos Diogenes onu, sanki bir müttefik devlet başkanı gibi çok görkemli bir törenle karşılayıp kabul etti. Böylece tarihte ilk kez, bir Selçuklu Başbuğu Bizans’a sığınmış oluyordu. Öte yandan Erbasan’ı izlemekte olan Afşin Bey, Sivas-Kayseri arasındaki Bizans topraklarını bir yıldırım hızıyla istila ettikten sonra Afyon, Uşak, Denizli üzerinden Marmara Denizi kıyılarından Üsküdar'a gelip burada çadırlarını kurdu. (Osman Turan)
14.Bizans’ta savaşacak erkek yok
Bizans imparatoru IV. Romanos Diogenes’in bir elçisi gelerek Alp Arslan’a şunları bildirdi: “Şayet siz, Mabbug (Suriye’nin batısında bir Bizans kenti) ’u almak için buraya kadar geldiyseniz biz Argis ve Minazgerd (Doğu Anadolu’daki) ’in iadesi mukabilinde Mabbug’u size vermeye hazırız. Üstelik mutat olan yıllık vergiyi de vermeye devam ederiz. Sultan bu teklifi kabul ederek buralarını iade ve Halat (Ahlat) havalisine kadar bölgeleri tahliye edince Afşin ona haber gönderdi ve ‘Ben Roma diyarını istila edip büyük ganimetlerle döndüm. Roma’lılar arasında bize karşı harb edebilecek kabiliyette bir kimse yoktur’, dedi. Bu sözler sultana cesaret verdi, o da Roma diyarına karşı o derece sür’at ve sevinç içinde hareket etti ki, mallarını taşıyan develerin birçoğu sür’at yüzünden yolda helak oldu. (Osman Turan, Abu’l Farac)
Alp Arslan ve Beylerinin Anadoluya akınlar yaptığı (1064-1071) yıllarında Bizans devlet yönetimi olarak uzun ca bir süre hem iç çekişmeler hem de dış saldırılar yüzünden yorgun ve bitkin haldeydi. Ortodoksların Ermenilere mezheplerini değiştirmeleri yönünde yaptıkları baskı ve sindirneler, Doğu Anadolu’dan Müslüman akınlarına karşı önce Ermeniler maruz kalsınlar düşünceyiyle zorla tehcir ettirilerek Müslümanların Anadolu’ya giriş kapıları olan Avasım ve Süğür bölgeleri olan Urfa, Antep, Adana, Maraş ve Kayseri’ye iskan ettirmeleri onları Bizans’a karşı fena halde kinlenmelerine sebep olmuştu. Bu yüzden o yıllarda Ermeniler Türk akıncılarına Anadolu’ya giriş yollarını göstermişlerdir.
15. Elbistan’da Yanmışlar Mescidi
I. İzzeddin Keykvus (1211-1220), Müslümanların sefer ve ticaret yolarını vurup yağmalara katılan Ermenileri tedib etmek için Eyyubilerden yardım talebinde bulunmuş ama karşılık görmemişti. Bu yüzden Kilikya yol emniyetini sağladıktan ve Ermenileri kendisine metbu yaptıktan sonra Eyubiler üzerine bir sefer düzenlemek istiyordu. 1218 yılında Halep hükümdarı Melikü’z-Zahir’in ölümü üzerine yerine üç yaşındaki oğlu Melikü’l Aziz geçirilip iktidar sahibi olarak bu çocuğun atabeyliğine getirilen Şihabeddin Tuğrul’a muhalif olan Eyyubi komutanların bazıları I. İzzedddin Keykâvus’a başvurarak Halep’e davet ediyorlardı. Dımaşk Eyyübi hükümdarı Melikü’l-Eşref ve diğer Eyyübi melikleri de Halep’i ele geçirmek istiyorlardı. I. İzzeddin Keykvus da fırsatı değerlendirmek üzere bu şehir üzerine sefere çıkmaya karar verir. Maraş Emiri Nusretüddin Hasan Bey, I. İzzeddin Keykvus’un l2l8’de düzenlediği Halep seferine de katılır. Başlangıçta tüm şartlar sultanın lehine cereyan ediyorudu. Anadolu Selçuklu Sultanı ordusunu Elbistan’da toplayıp Haleb üzerine büyük bir ordu ile yürüdü. Maraş Emiri Nusretüddin Hasan Bey’i de kendisi o bölgeye gelinceye kadar, tüm askeri techizatı ve başta mancınıklar olmak üzere kale kuşatma araçlarını tedarik etmesini emretti. Bu arada diplomatik bir manevra da yaparak Halep ve kuzeyindeki şehirler alındığı takdirde ona verileceği konusunda Selahaddin Eyyübi’nin oğlu Samsat hükümdarı Melik’ül-Efdal ile ittifak yaptı. Urfa ve Harran bölgesi de Selçuklulara bırakılacaktı. (M. Halil Yinanç)
Sultan Halep’e ordusuyla tahminlere göre Elbistan-Akçaderbend-Hades yolunu takip ederek Halep Eyyübilerine bağlı Merzuban (yavuzeli)’a ulaşıp hemen teslim alır. Ardından Raban’ı düşürür. Burası önce ittifak gereği Samsat hükümdarı Melikü’l-Efdal’e verildiyse de daha sonra onun Selçuklu ittifakından ayrılması üzerine Maraş emiri Nusretüddin Hasan Bey’in adını bilmediğimiz bir damadına verilir. Derbsak Kalesi komutanı Alamaddin Kayşar az-Zahiri’ye de Elbistan Valiliği tevcih edildi. Elbistan’daki Alem Bey Köyü bu emirin adını almıştır. (M. Halil Yinanç)
I. İzzeddin Keykâvus kendisine katılan Melikü’l-Efdal ile birlikte Halep Eyyübilerinin elinde bulunan Tell-beşir kalesine gelerek kuşattı. Kale komutanı ve halk ise savunmaya geçmişti. Buna sinirlenen sultan kale etrafındaki bütün bağ ve bahçelerin tahrip edilmesi ve ağaçları kesilmesini emredince, kale halkının temsilcileri sultana gelerek aman dileyince çaresizlik içinde kaleyi sultana teslim eden kale komutanı Bedreddin Dilderim İbn Bahaeddin Yaruk’u ödüllendirilip kendisine Huni vilayeti (Arıtaş) ikta olarak verildiği söz konusu edilmiş. Fethedilen Tell-başir kalesini komutanlığına ise Nusretüddin Hasan Bey’in adı bildirilmeyen bir kardeşi getirildi. Onun yanına asker ve muhafızlardan başka, emin ve seçkin sipahiler de verildi. Claude Cahen, Sultan I. İzzeddin Keykvus’un Suriye’nin kuzeyindeki bu başarılarını Maraş Emiri Nusretüddin Hasan Bey’in askerlerine borçlu olduğunu ifade eder. M. Halil Yinanç)
I. İzzeddin Keykâvus, Halep’e doğru yaklaştığında Selçuklulara karşı bir komplonun hazırlanmış olduğunu öğrendi. Başta Samsat hükümdarı Efdal olmak üzere kendisini Haleb üzerine sefere çağıran Eyubi melikleri Selçuklulara karşı birleştiler. Eyubi melikleri bir yapay mektup diplomasisiyle siyasi manevra yaparak sultanla komutanlarının arasını açtılar. (M. Halil Yinanç). Abu’l Faraç, I. İzzeddin Keykâvus’un Melik’ül-Efdal ile ittifakının neden bozulduğunu şöyle açıklamaktadır. Selçuklu ve Melik Efdal’in ittifak güçleri önce Ayıntab’ı alıp anlaşma gereği Melik Efdal’a teslim edildi. Tell-beşir de alındı ama sultan burayı Melik Efdal’a teslim etmeyince o da içinden bir pazarlıkla sultanı Halep üzerine değil de orası ele geçirilince Haleb’in kolaylıkla alınacak olan Mabuğ yönüne sefere yöneltti. Gizlice adamlarından birini de kız kardeşinin çocuğu olan Haleb Emiri’ne yardım etmesi için Dımaşk Meliki Eşref’e haberci gönderdi. Eşref hiddetlenerek Selçuklu ordusunu Mabuğ’da bozdu. Sultan bu durum karşısında Elbistan’a çekilip savaşın bir muhasebesini yaparak hem Tell-beşir’i Eşref’e çarpışmadan eslim eden komutanları hem de kendileri adına yazılan Eyubi meliklerinin mektupları için sorguya çekti. Öyle hiddetlendi ki, tarihte az görülür cinsten bir ceza ile söz konusu suçsuz komutanların hepsini bir eve tıkayıp yaktırdı. Sonra bu olaydan o kadar ıstırap duydu ki pişmanlık içinde yakılan evin yerine bir mescit yaptırdı. Yanmışlar Mescidi (Mescid-i Sühtegn) olarak bilinen bu mekan uzun yıllar Elbistan halkının hafızalarında yer etmiştir. (M. Halil Yinanç)