Afşin’li Hanımlardan Bir Ağıt Bir Şiir
Afşin Elbistan yöresinin pehlivanlığı kadar şairleri ve ağıtçılarıyla da ünlü olduğu söz konusu edilmelidir. Yöremizde pek çok şair olup bunların bir bazıları şiirlerini kitaplaştırdı, bazılarının şiirleri ise yakınlarının ilgisizliği nedeniyle yazıldıkları defterlerin yapraklarında mürekkepleri solmaktadır. Eli tutan, aklı eren kişiler yakınlarının defterlerini kitaplaştırabilirlerse aliyül alâ olur. Bunu yapamazlarsa hiç olmazsa bunları, Bilgisayar ortamına aktararak koruyabilirler. Bunu da yapamıyorlarsa fotokopisini çektirip Belediyenin Kültür Müdürlüğüne kaydettirebilirler. Belediyemiz de böylelikle ilçenin kültürüne önemli bir katkı yapmış olur. Çalışmalarım içerisinde bulunan Afşin’li iki hanımdan, biri ağıt diğeri şiir olan iki edebi parçayı köşemde hemşerilerimle paylaşmak istedim.
Afşin Ağıtları’na alınmadığından, yazılı literatüre geçmediğinden ve ölüm ağıdı olmayışıyla da türünün ilki olacağı düşüncesiyle bu küçük ağıt’ı çalışmama aldım. Horalı Nene isimli ağıtçımız, Afşin’in Gerger Köyünden çiftlik sahibi Kelhacıoğlu Hüseyin’in eşi Fadime Hanımdır. Kendisi Emirli Melekler sülalesindendir. “Babam Kelhacıoğlu Mevlüt’ün anasıdır. Dedem Kelhacıoğlu Hüseyin Elbistan asıllıdır. Çocukları Durdu, Mevlüt Ahmet, Osman, Arif, M. Ali ve Hayri’dir”. (Sakine Demir),
“Gerger Köyünde çiftliği olan dedem Kelhacıoğlu Hüseyin savaş yıllarının darlık günlerinde çiftliği ortağa verip ektirmek istemiş. Bunu istemeyen hanımı Horalı Nene, ben çocuklarla eker biçerim, ortakçıya verme demiş. Dedem, biberleri ot talarsa nasıl ayıklarsın, bak günlükçü falan tutamam ona göre demiş. Horalı Nene de nasıl olsa çocuklarla işi hallederiz demiş. Çiftliği ev halkıyla ekmişler. Ancak gün gelip biber tarlasını ot bürüdüğünde günlükçü çalıştıramadıkları için kızları yardıma gitmiş. Ama çiftlik ağasının kızlarının biber tarlasında sıcağın altında, tozun toprağın içinde ot yolması, zoruna gittiği için bir deyişet söylemiş, şiiri ben bilmem ama Sebiha Abla bilir. (Sakine Demir) (2007 Şubat’ında Ankara’da hemşerilerle yaptığım görüşme notlarından)
‘Ot talama’, ‘ot boğma’, ‘ot bürüme’ deyimleri, yöremizde bostancılıkta otların bostanın boyunu geçerek onları gölgede bırakması ve suyunu çekip gücünü alması anlamında kullanılır.
Horalının Ağıdı
Biber biter söbe söbe
Naima kız daha körpe
Sana diyom Mevlüt Ahmet
Nolur ağan işçi tutsa.
Söbe: Yöremizde elips (oval) için bu sözcük olarak kullanılır.
Mevlüt Ahmet: Horalı Nene (Fadime Hanımın oğlu).
Çıkmaz soğukluğun özü
Yakıyor ateşi közü
Şu Çerkez’in Hatiç kızı
İmdada gelmiyor bize.
Soğukluk: Semizotu
Hatiç: Komşu kızı Hatice
Kele Nazik, kele Nazik
Ellerin pamuktu, nazik
Git bize getir azık
Ağan etti bize yazık, demiş. (Sebiha Kolukısa Öztürk), Öğretmen Ali Öztürk’ün hanımı).
Afşinli Hanım Şair Türkan Kılıç’ın Özgeçmişi
1954 yılında Afşin’de doğdu. İlkokulu Namık Kemal İlkokulunda okudu. Babası, Kunduracılardan Mehmet, annesi Gamolardan Mehmet’in kızı Hatice. İstanbul’da ikamet ediyor. Ev hanımı ve üç çocuk annesi olup, Sakarömerlerin Hacının oğlu Emin Kılıç’ın hanımıdır. Uzun yıllar ikamet ettiği Afşin’in Yeşilyurt (Kuzbahçe) Mahallesinden işsizlik nedeniyle İstanbul’a gelip yerleşmişlerdir. Kuzbahçe’deki tanıdıkları ve komşularını unutamamış, İstanbul’dan Afşin’e imkânsızlıklar nedeniyle gidemediği için onlara olan özlemini şiire dökmüştür. (2007 Şubat’ında İstanbul’da hemşerilerle yaptığım görüşme sırasında Yeğenim Öğretmen Hacize Kiracı’nın söz konusu etmesiyle tanıdığım hanım şairimizden aşağıdaki şiiri kaleme almıştım).
Afşin’e Özlem
I
Hele bir Bahçeye varsam
Cafeer teyzeyi görsem
Betül’ü önlüklü sorsam
Bökeleri unutmadım.
Cafeer: Köy Bakkaliyesi sahibi Ahmet Duran Kanat’ın annesi.
Betül: Bahçe komşusu, Kertmenlerden Hüseyin Avcının kardeşinin hanımı.
Yurdagül, elinde saası
Bünyamin’in gönül bağsı
Nasrullah çeltik ağası
Sülemen’i unutmadım.
Yurdagül: komşusu.
Saası: Ateş küreği.
Bünyamin: Yurdagül’ün kocası.
Sülemen: Nasrullah’ın engelli oğlu.
Gamo Emine’nin kapısı
Ne de güzeldir yapısı
Toplanıyor mu hepisi
Pakize’yi unutmadım.
Pakize: Kuzbahçe’de oturan bir hanım hemşerimiz.
Cihat’ın da kara gözü
Arif’e benziyor yüzü
Süllülerin Feleknazı
Naciye’yi unutmadım.
Nüfus’çu Mehmet İpek’in oğlu.
Arif: Şairimizin oğlu.
Süllülerin Feleknaz: Terzi Sabahattin Demir’in hanımı.
Naciye: Hikmet Özcan Hocanın hanımı.
Alandarlı’nın yabası
Güzel tüterdi zobası
Kiracının da babası
Yahya’yı da unutmadım.
Buralarda yağmur çamur
Gönül ister ekmek-hamur
Süllülerin Osman Demir
Seydi’yi de unutmadım.
Seydi: Mezarcı hemşerimiz.
Mezarlığın yolu uzun
Gezin Eyüpler gezin
Gelirim inşallah güzün
Zihni’yi de unutmadım.
Zihni: Komşusu.
İnip gitsem Toraman’a
Mehmet gitmiş Karaman’a
Suluklu Meleği görsem
Müzeyyen’i unutmadım.
Toraman: Soyadı; Kundakçı olan Ayakkabı tamircisi hemşerimiz.
Müzeyyen: Hozalının Hafız Ataç’ın kızı.
Çıksam gurbeti satmaya
Bir gün gelirim yatmaya
Hasan Ali’yle Fatma’ya
Remzi’yeyi unutmadım.
Hasan Ali: Topal Nuri’nin oğlu.
Fatma: Hasan Ali’nin hanımı.
Remziye: Hasan Ali’nin annesi.
Gezsem İstanbul ilini
Tutamıyom ben dilimi
Yusuf’un gonca Gül’ünü
Maraşlı’yı da unutmadım.
Yusuf: Sülüceklerin Yusuf.
Gonca Gül: Yusuf Ertekin’in hanımı, Hacı Uyan’ın kızı.
Hüseyin’in asık yüzünü
Nazik çekmiyor nazını
Hasan’ın ezan sesini
Iraz’ da unutmadım.
Hüseyin: Kertmenlerin Hüseyin, Nazik’in kocası.
Hasan: Kuzbahçe Camisinin imamı.
Iraz: Nazik’in eltisi.
II
Gidip gelirim bir tek Döne’m
Hangi dertlerime yanam
Gidiyorum bu bahçeden
Hani kızlar hani anam.
Döne: Nazik’in eltisi.
Zor idi gurbet acısı
Hüsne, Ümüs’ün bacısı
Zor mu idi Sultan abla
Sen gördün evlat acısı.
Hüsne: Komşusu, Ördekli Ali’nin hanımı.
Sultan: Almanya’da genç yaşındaki oğlunu kaybeden Süllü İsmail’in hanımı.
Görünüyor yolun ucu
Amanın bu nasıl acı
Bir senede iki bacı
Dayan deli gönül dayan.
Türkan Kılıç