Benim cebim…
Benim cebim beni ilgilendirir. Bende olmayan cep benim değildir. Ya başkasının cebi, hiç benim değildir. İşte sıkıntı da burada. Bir başkasının cebini, benim diye görmem bir algı bozukluğudur. Toplumun birçok noktada algı bozukluğu yaşadığını, fesada gittiğini görmek mümkün. Bunun için acil önlem alınmalıdır. Toplumun inşa süreci başlatılmalıdır. Bu inşa sürecinin en başında eğitim gelir. Bu eğitim, bütün hatlarıyla uygulamaya konulmalıdır. Toplumu uçurumun kenarından kurtarmaya çalışmanın ana umdesidir eğitim.
 
Toplum içinde yaşamaya devam eden bir birey olarak görülebiliyor ki, insanımız birçok alanda kendinin olmayan bir şeye aşırı hücum ediyor. Hak sahibi olduğunu sanıyor. Kimden, nereden, ne şekilde götürürsem o benimdir diye olaya yaklaşıyor. Ve hemen kaşla göz arasında gücünün yetebileceğini cebine, kasasına, evine indirebiliyor. Bu bireysel bir hak, ya da kurumsal bir hak, fark etmiyor. Buralara nereden gelindi? Nasıl gelindi? Neden gelindi? Sorularının tez elden cevabı bulunmalı ve çözüm yolları geliştirilmeli. Bu toplumu uçurumdan kurtaracak çare davranışlar ortaya konulmalı. Önüne geçilmez bir bozulmanın, kokuşmanın içinde hızla kaybolan bir tolum görüntüsü var ortada.
 
“ Her ümmetin bir fesat noktası var, bu ümmetin fesat noktası da maldır.” Mealindeki nebevi sözün tam da muhatabı konumuna gelindi. Fesadın çarşı pazar kol gezdiği bir zamanda manevi eğitime ciddi ihtiyaç duyulmaktadır. Asıl eksen kayması budur. Yanlış anlamaların, bozuk algıların yerini saf, diri, canlı bir Allah inancı ile donatacak bir inşa hareketine acil ihtiyaç vardır. Bunu bize en müşahhas biçimde alemlerin efendisi göstermiştir. Ütopik bir şey değildir. Yaşanmış, yaşanabilir, yaşanılabilir bir dindir. Dini Allah’a has kılarak yaşamaya çalışmak isteyen bir toplum oluşturmak için azami gayret içinde olmak durumundayız. Eksen kayması ancak o zaman düzelir. Elden çıkan, yoldan çıkan bir toplum felah bulmaz. İflah da olmaz.
 
Ekonomik kalkınma, maddi kalkınma hızla devam ederken manevi alanda çok gerilere düşen bir toplum görüntüsü vakıa. Arı, duru bir inanç toplumundan söz ediyorum. İnanç turizmi, ya da nostaljik dini yaklaşımlı bir bakıştan bahsetmiyorum. “Elinden ve dilinden salim olunan” birey ve tolumu kastediyorum. Eğer bunu ortaya koyabilirsek hem huzur ve barış ortamı hasıl olur. Hem de yargının yükü biraz azalır.
Selam ve dua ile…