Günümüz tarih yazımcılığı işinde fotoğraf önemli bir arşiv belgesi haline gelmiştir. Zaman kişilerin, yapıların, hatta topoğrafyaların bile unutulmasına neden olmaktadır. Hafızalar, yıpranıyor, hatta yaşlılığın ya da alınan bir darbe ya da yakalanılan bir hastalık nedeniyle tümden siliniyor. Ancak iyi korunursa fotoğraflar zamanın yıpratıcılığına dayanmaktadır. Hele de günümüzde dijital ortama atılan fotoğrafların kalıcılığı dikkatleri çekmektedir. Günümüzde bir kişinin yaptıklarına ya da bir hadiseye tanıklık eden bir fotoğraf karesi varsa elli yıl sonrasında tarihi bir belge olarak o döneme tanıklık etmekte, unutulmuş hadiseleri ve şahsiyetleri yeniden gündemimize getirmektedir. Bu nedenle fotoğrafın önemini yıllar önce kavrayan hemşehrilerimize teşekkür borçluyuz.
Hemşehrilerime ve Afşin dostlarına bir tatlı bir tahassür (nostalji) yaşatabilir miyim duygusuyla köşemdeki bu yazımı da Fotoğrafların Diliyle Afşin’in Şirin Çarşısı’na tahsis ettim. Bu arada ilk üç fotoğrafı albümünden aldığım hemşehrim, amcazadem Kenan Demir’i de rahmetle anıyorum.
Afşin’de 1936 Yılında Yapılan Şadırvanın fotoğrafı ve düşündürdükleri
Hemşehrimiz Süllü Mahmut Ustanın oğlu Emekli Fen Bilgisi Öğretmeni Kenan Demir’in albümünden alınan bu fotoğraf 1936 yılına aittir.
Fotoğrafta ilk dikkatimi çeken Ulu Camii’nin bahçe duvarının adeta iki adam boyu yüksekliğinde olması ve duvarın dibinde bir çeşmenin bulunmasıdır.
Yine fotoğrafta dönemin CHP’li Belediye Başkanı İbrahim Özdemir tarafından yaptırılan ve Afşin’in Çarşısında 1940-1970 yılları arasında bir asar-ı atika görünümündeki Şadırvanının inşaat halindeki durumu görülmektedir. Fotoğraftaki kişileri tanıyan çıkmadı. Ancak tarihi kayıtlara göre hiç olmazsa bunlardan üçü 1936-1938 yılları arasında Efsus’ta Nahiye Müdürlüğü yapan Naci Bey, Belediye Başkanı İbrahim Özdemir ve Karakol Komutanlığı yapan Kara lakaplı İzzet Çavuş olmalıdır. Efsus’un Karakol Komutanları, Türksevin Mahallesinden 1337/1921doğumlu Mehmet Canpolat’ın tanıklığı.
Fotoğraftaki metruk yapıların yıkılmış duvarlarını, bir ucu damda, bir ucu yerde yatan hezenleri hemen fark ederiz. Çarşının içinde böyle bir yıkımın açıklamasını sadece fotoğraftan çıkarmak mümkün değildi. Ancak 1916 yılına ait bir Osmanlı Arşiv belgesi ve bir hemşerimizin tanıklık ifadesi bu görüntüyü açıklamada zihnimde bir fikir doğumuna neden oldu. “Elbistan kazasında Efsus Nahiyesi Çarşısı'nda çıkan yangında dört dükkânın yandığı bir şahsın yaralandığı ve yangın hakkında tahkikatın yapıldığından söz edilmektedir. (DH.EUM.EMN. 73 19 1332 c 23 1) İsmail Yanar’a bu yangına ilişkin büyüklerinden duyduğun bir bilgi geldi mi diye sordum. O da “Tarihini bilmediğim Efsus Çarşısı yangınından kalma harabe dükkânlar, 1934-35’li yıllarda Ulu Camii’nin kıblesinde/güneyinde Gökahmetlerin ve İmamların dükkân yerleriydi”, dedi.
Fotoğrafta da metruk yerler Ulu Camii’nin güneyinde/kıblesindedir. 1916’dan 1936’ya yani yirmi yıl yurttaşların taş üzerine taş koyamayışı ülkede yokluk ve kıtlığın ne denli şiddetli yaşandığını hissettiriyor.
Afşin Ulu Caminin fotoğrafı.
Yine Kenan Demir’in albümünden aldığımız 1951 yılında Şadırvan’ın dışından çekilen Afşin Ulu Camii’nin fotoğrafında gölgeli de çıksa sağ tarafta yıkık dükkânların yerinde yenilerinin yapıldığı görülmektedir. Fotoğrafta hemşehrilerden sadece ortadaki siyah elbiseli, kravatlı kişi Kenan Demir’dir. Diğer hemşehrileri tanıyan çıkmadı.
Kenan Demir’in albümünden aldığımız 3. fotoğraf, 1951 yılında Orta Okulun önünden Şadırvan’a doğru çekilen Afşin’in hafif yokuşlu, parke taş döşeli, kaldırımlı şirin çarşısı.
Tahminen 1960’lı yılların başında Cevlanların bir ara hapishane olarak kullanılan evinin önünden Şadırvan’a doğru çekilmiş fotoğrafta, Şadırvan, sinema kartelası, sol tarafta Köşker Çarşısı ve günümüzde Badi Yaşar’ın dükkânının bulunduğu köşede Karakol Komutanlığının merdiveni ve nöbet tutan bir asker görünmektedir. Caddede boydan boya çekilen flamabir Konser İlanıdır.
Günümüzde Belediyenin yerindeki Çayırlıktan Atatürk Büstü, Orta Okul ve Çarşısının 1970’li yıllarda çekilmiş bir fotoğrafı.