Herkes hata yapabilir. Mutlak mükemmelliği yaratılmışlar arasında bulamayız. Bunu ancak yaratma eylemini gerçekleştiren Kadir’i Mutlak güç sahibinde bulabiliriz. Çünkü onun varlığı kendisi dışında hiç bir şeyi zorunlu tutmayacak mükemmelliktedir.
İnsanı değerli kılan şey hakikate ulaşma noktasında gösterdiği gayrettir. Bundan bin yıl hatta iki bin yıl önce yaşamış Farabi, İbn Sina, Aristo gibi alimlere bugün bile değer atfetmemizin sebebi budur.
Dünyada üç insan sınıfı kendilerinden sonra hatırlanmaya değerdir. Bunlardan ilki ilmiyle mücehhez, hakikat namına söz söylemiş gerçek alimler, diğerleri adaletiyle nam salmış devlet adamları ve vatan müdafaası için canını ortaya koymuş şehitlerdir.
Bunlar toplumsal hafızalarımıza kaydedilir ve yüzlerce hatta binlerce yıl sonra bile hatırlanırlar.
Yazıya zemin oluşturacak birkaç hususa dikkatinizi çektikten sonra asıl konumuza dönebiliriz.
Aziz okur, şimdiye kadar bizi hakikate kavuşturacak bir dizi kavramı inceledik: Adalet, dilsiz şeytanlık, haddini bilme, ikna edilebilirlik, bedevilik, ahlak vs.
Ancak, ahlaktan bahsederken hatayı değerlendirme ahlakından bahsetmeden ilerleyemeyeceğiz. Yani pişman olma ahlakından. Zira insan eksik yaratıldığına göre hataları da olacaktır. İnsanın doğasına uygun olan da budur.
O halde insan olmaklığımız ve hata yapma noksanlığımız pişmanlık ahlakını bilmemizi gerektirir.
İşte hakikat talebesi bunun farkında olan kişidir. Unutmayalım kendi eksiklerini, yaptığı hataları değerlendirebilen kişi aynı zamanda irfan sahibidir.
O halde pişman olma ahlakına geçmeden önce hata kavramı üzerinde durmak gerekmektedir.
Hata “istemeden ya da bilmeden yapılan yanlış” anlamına gelmektedir. Demek ki bile isteye yapılan ‘şey’ hata değil, cürümdür, kasıttır hatta ihanettir.
Hatayı da suçu sınıflandırdığımız gibi yaratıcıya karşı, kendimize karşı ve diğerlerine karşı işlediklerimiz şeklinde sınıflandırabiliriz. Diğerlerine karşı işlediklerimiz ise insanlara, canlılara ve eşyaya karşı yaptığımız kusurlarımızdır.
Burada esas olan şey neyin hata olduğunu neyin olmadığını doğru teşhis edebilmektedir. Zira eğer bunu tespit edemezsek yaptığımız işlerin doğruluğunu isabetli bir şekilde kavramamız mümkün olmayacaktır.
Peki doğru davranış nedir? Burada tüm insanların üzerinde anlaşabileceği doğru davranış tanımının olabileceğini düşünmüyorum. Bize göre doğru olan şey bir başkasına göre yanlış olabilir veya bize göre yanlış olan şey bir başkasına göre doğru olabilir. Bu biraz kültürle, biraz inançla ve biraz da başka şeylerle ilgilidir.
O halde doğru dediğimiz şey bireysel ve/veya toplumsal olmakla beraber hakikat dediğimiz şey ise insandan bağımsız ve onun dışında olan bir kavramdır. Buna göre birçok doğrularımızın birleştiği insanlarla aynı kültürün ve medeniyetin bileşenlerini oluşturuyoruz.
Elbette insanlık ailesinin birer parçasını oluşturan farklı kültürlerdeki toplumların da insan olmaklıklarıyla ortaklaşabilecekleri hatta ortaklaşabilmeleri gereken değerler ve doğru davranış kalıpları da bulunmaktadır.
Kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Bâki selam ederim.