İhtirasların kurbanı…
Yerel seçimler yaklaşıyor. Ortalık renklenmeye başladı. Caddelerde isimler, resimler, küçüklü büyüklü afişler, el ilanları yavaş yavaş piyasaya çıkıyor. Bizi yönetmeye o kadar çok kişi talip oluyor. Belki de bunlardan büyük bir bölümü, küçük işletmeyi dahi yönetecek durumda değil. evini bile yönetecek dirayetini ortaya koyamamışlardır.
 
Hırsla yaklaştığımız konular, bizim için imtihan vesilesi olabilir. Makam, servet hırsı bizim için şer’e dönüşebilir. Farkında olmadan kendimiz için ateşi talep etmiş oluruz. İhtiraslarının farkına varamayan ve onu frenleyemeyen şeytanın oyuncağı konumuna düşer. Neyi ısrarla istiyorsanız onunla imtihan olunursunuz. “Mallarınız ve evlatlarınız sizin için birer fitnedir”. Aynı zamanda bize verilen her şey birer emanettir. Çoğaltılarak da, eksiltilerek de imtihan olunuruz.
 
Kamuda görev almak büyük sorumluluktur. Kamu malının korunması gerekir. Yetim malı gibidir. Yönetenler, kamunun hakkını ne kadar koruyabiliyorlar? Yoksa kendi hırslarının kurbanı mı oluyorlar? Bir insan kendi nefsiyle baş edemezken aleme nizam vermeye başlıyor. Bulunduğu yerden başlayarak ülkeye yön vermeye kalkışıyor. Bulunduğu yerin hakkını veremeyenler, keşke işin bir farkına varabilseler. Servet ve makam bağımlılığı çok tehlikeli bir bağımlılıktır. Bir kısım zenginlerin elinden hayır için beş kuruşunu alamazsınız. Malını değil de canını iste. Onlara vermek o kadar zor gelir. Koltuk hırsıda bağımlılık oluşturuyor. Aynı zararlı madde bağımlılığı gibidir. Koltuk için vermeyecekleri ödün yoktur. Aklını hırslarına köle edenler, gerçekte kaybettiklerini bir bilseler.
 
Elbette birileri yöneten olacak. Allah dilediğini mülkünden zengin kılar. Servet ve makam, binicinin emrinde olursa güzeldir. İnsan malını ve makamını doğru yönetmelidir. Sırtında taşırsa işte o zaman belasını bulur. Malın ve makamın altında ezilir. Kişilik, şahsiyet ayaklar altına düşer. Kamuda yönetici olmayı isteme bir lütuf olarak algılanıyor. Bilgi, basiret, beceri, ahlak, erdem, merhamet ister. Hz. Ömer olmayı ister, ona talip olmayı gerektirir. Hz. Ömer’e hesap soracak Allah (cc) ile bizim yöneticilere hesap soracak olan aynı Allah’tır. Bu işin veballi bir iş olduğu sadece geçmiş zamana ait değildir. İçinde bulunduğumuz ve gelecek zamanı da kuşatmaktadır.
 
Aklı olan herkes yaptıklarından da yapması gerekip yapmadıklarından da hesaba çekilecektir. Bu hakikat hiçbir yanlış için göz ardı edilemez. Kendi nefislerini yenemeyenler, zaaflarını kontrol edemeyenler, bilmeliler ki, siyaset vekalet müessesesidir. Ölçü kaçarsa vekalet zarar görür. Büyük vebaldir. Makam hırsına kapılırsanız, başkalarını terbiye etme, otorite kurmaya kalkışmak durumunda da vay halinize. “benden büyük yok” demiş olursunuz. O zaman kendi elleriyle hem dünyasını hem de ahiretini bitirir. Hâlbuki güç ve servet adalet için kullanılabilmeli. Mazlumlar için, ümmetin yetimleri için harcanmalı. Yöneticilerde herkesi kuşatacak kadar merhamet olmalı. Gece ve gündüz Allah’tan en çok korkan olmalı. İhtiraslarının kurbanı değil. Nefsinin esiri olanlar iktidarını zulme dönüştürürler. Zulüm Allah’ın istemediği bir şeydir. O zaman Allah’ın elinden onu, namazları da, oruçları da kurtaramaz.
Vesselam…