Çok çabuk sinirlenen bir toplumuz. Hemen kızgınlık alameti gösteriliyor. Devreye hisler giriyor. Olaylar karşısında akıl devre dışı bırakılıyor. Yumruklar sıkılıyor, palalar çekiliyor. Patlamaya hazır bir canlı bomba gibi, sokakları ve caddeleri dolduran insanlar. Hemen herkes barut fıçısı gibi. Mutedil olma yolu hiç denenmiyor.
Bunca yıldır trafik kazalarında hissi hareket ediliyor. Kurallara uyulmuyor. Trafik kazalarında dünyada birinciyiz. Hiçbir ülkeye de kazalarda birinciliği kaptırmak istemiyoruz. Bu kafayla uzun yıllar birincilik bizde kalır. Trafik kurallarına, yayalar ve sürücüler uymamaya gayret gösteriyorlar. Kurallara uymamak için sanki çaba harcanıyor. Kazaları azaltmak ya da önlemek için dizi dizi tedbirler alınıyor. Caydırıcı para cezaları veriliyor. Mahkûmiyetler getiriliyor. Yollar genişletiliyor, duble yollar yapılıyor. Trafik levhaları artırılıyor. TV ekranlarından kamu spotları aktarılıyor. Orta dereceli okullarda trafik dersi veriliyor. Bu yapılanlara rağmen kazalar eksilmiyor, azalmıyor. Artarak devem ediyor. önlenemiyor. Bir türlü kazaların önüne geçilemiyor. Trafik kazalarının büyük bir kısmı, insan kaynaklı kazalar. Teknik hatadan dolayı çok az kaza meydana geliyor. Her gün onlarca cana mal oluyor. Ekonomik kayıpların faturası da çok ağır. Günde kaç can dul, yetim ve öksüz kalıyor.
Yukarıda anılan, toplumun inatlaştığı ve değişmek istemediği konulardan sadece biri. Kendini değişime, dönüşüme kapattığı bir alan. Daha bunun gibi kaç alan söz konusu. Değişmemek için direniyor toplum. Kendini geliştirmemeye söz vermiş gibi duruyor.
Değişimin çok kabullenildiği, dönüşüme hızla geçilen alanlardan bir kaçını sayabiliriz. Henüz çocuk yaştakilerin sabahın erken saatlerinde maden suyu yudumlarken görürsünüz ya da teneke kola yudumlayanlara sık sık rastlarsınız. Cadde ve sokaklarda yürüyenlerin ellerinde lüks telefonlar görürsünüz. Bunların birçoğu asgari ücretle çalışanlardan olduğu halinden belli. Adı para cüzdanı olan cüzdanı, banka kartı ve kredi kartı cüzdanına dönüştürenler yaya alanlarını dolduruyor. Giysileriyle, tıraşlarıyla, hippiliğin her modelini ülkemize taşıyanlar ne çabuk da etkileniyorlar. Hemen değişip dönüşebiliyorlar.
Eğitimin, öğretimin, değişim ve dönüşümün olması gereken alanlara kapalı bir toplum. Gelişimin üretkenliğin, aklı kullanmanın, insanlara faydalı olmanın yolunu bulamayan bir kalabalık. Bireyci, çıkarcı, günü kurtarma peşinde koşan, köşesi ve duruşu olmayan bir nesil oluştu. Belki de oluşturuldu.
Bizi kimliksiz hale dönüştürdüler. Bu bizim kimliğimiz olamaz, olmamalı. Olsa olsa bu kimliksizliğin kimliği. Bizi gerçek kimliğimize ulaştıracak yolu bulmalıyız. O zaman ne yapıp yapmayacağımızın farkında oluruz. İyiyi ve kötüyü ayırt edecek melekelerin üzerindeki tozları temizleriz. Bize faydası ve zararı olan birçok şeyin farkına varırız.
Vesselam…