Aylardan beri şahsıma sitemkâr mahiyette; "Neden gazeteci hüviyetinizle feveranımızı gündeme getirmiyorsunuz" diye soruyorlar.
Kolektif beyanlarına göre, site yönetiminin keyfîlik ve umursamazlık içeren davranışlarından fevkalâde rahatsızlar. Kurdukları whatsap grubundan günlük şikâyet paylaşımları da keza aynı minval üzeredir. Ayrıca, seslerini ilgili mercilere duyuramamanın sıkıntısı içerisindeler.
İstemleri ve infialleri manidardır hakikaten.
Derler ki; "Devletimiz ve mevcut hükümetimiz sağ olsun bizleri konutlarımıza kavuşturdu, amma velâkin sevincimiz kursağımızda kaldı. Ev sahibi miyiz, yoksa burada durmadan diyet ödemeye mecbur ve mahkûm edilen biri miyiz çözemedik hâsılı.
Nasıl tayin edildiklerini bilemediğimiz site yönetimi, adeta bizlere kızgın sac üzerinde dans talimi veriyorlar.
Onaylamadığımız ve asla kabullenmediğimiz 630 Tl. gibi uçuk bir aidat rakamını kendilerince az bulmuş olacaklar ki 800 ve 850 Tl'ye çıkarttılar. Bunu yaparken, bizlerle ne bir istişareleri ne bir bilgi aktarımları ve ne de nereye harcadıklarının ayrıntısı söz konusudur.
Oysa binaların panolarına gelir ve gider skalasının periyodik biçimde asılması yasal bir zorunluluktur. Yönetim ise metezorik bir anlayışla 'biz yaptık oldu' mantığına dayanmaktadır.
Ayrıca bu yönetim, çözüm yerine çözümsüzlük üretmektedir.
Mesela, sürekli girişlere ve koridorlara görüntü kirliliğine sebep teşkil edecek harici eşyalar koymayınız anonsunu yaparlarken; herkese fazlasıyla yetecek kadar zemin katlardaki odaları boş tutuyorlar. Peki, ne yapsın bu insanlar? Nereye koysunlar kışlık erzaklarını ve kullanım dışı malzemelerini? Ateşe verip yaksınlar mı?"...
Uzayıp giden şikâyetlerinde, yerden göğe haklıdır vatandaşlarımız. Gerçek anlamda bir vurdumduymazlık ve bir hantallık var site yönetiminde. Hele de birincil derecede bir muhatap bulamadıklarından ve sekreteryayı aşamadıklarından dolayı çok ama çok muzdarip konumdalar.
Bizatihi benim de tanık olduğum konulardır çoğu. Çözümsüzlük ve hep çözümsüzlük... İş bitirme değil de sanki işin önünü tıkama gibi bir pozisyon sergilenmektedir.
Geçen ay vakî şikâyetlerden dolayı boş odaların aylık denetimli şekilde hizmete açılmasını söylediğimde olumsuz yanıt aldım. Ancak bırakılan belirli eşyaların lüzumu halinde günlük kendilerine telefon edilmesiyle iadesinin mümkün olacağını söylediler ki gülünç bir ifade biçimidir bu. Evet, sanki konut alanı değil de, bir temerküz kampı burası.
Söz gelimi, sâkinlerden bazılarına mesai dışında bir aparat lazım oldu. O saatte nerede ve nasıl bulacaklar ilgili zevatları? Gidecekleri yere gidemeyecekler mi, ya da yarını mı bekleyecekler?
Veyahut da öğleyin menüdeki çoban pilavının yanına turşu lüzum görüldü. Sofrada hazine anahtarlarıyla (!) odaların açılmasını mı bekleyecekler? Nasıl bir işkencedir bu? Neden bunca boş odaları, ihtiyaç sahiplerine tahsis etmezler ki?
Neymiş efendim, savaş halinde oralar sığınma merkeziymiş…
Anadolu’da bir darbımesel var bilirsiniz. Böylesi absürtlük içeren konularda; “Gelin geldi de kele kele dememiz kaldı” derler.
Yahu Allah göstermesin de, savaş vukuunda eşyanın yüzüne kim bakar, kim oraları boşaltmaktan imtina eder. Anlık bir reflekse bağlıdır hepsi. Hem ayrıca ihtimali bir olay için ilanihậye odaların boş durması reva mı şimdi?
Kemikleşmiş ve kangrene dönüşmüş sorunlar bunlarla sınırlı değildir elbette. Binalarda oturanların ve oturmayanların doğalgaz pay ölçerlerinin gelişigüzel okunduğu ya da hiç okunmadığı...
Bir başka ifadeyle pay ölçerlerin devre dışı bırakılarak yakan ve yakmayanları kaale almaksızın merkezi sistemdeki sarfiyat çıkışının herkese eşit biçimde fatura edildiği…
Yine oturmayanların sarfa yönelik pay dağılımında (mevzuat belliyken) ödeme kriterlerinin hâlâ vuzuha kavuşamadığı...
Petekleri sürekli yakanlarla tasarruflu yakanların arasında fiyatlandırma farkı gözetilmediği...
Pek rağbet görmeyen giriş/koridor peteklerinin devamlı yanmasına itirazların nazarı dikkate alınmadığı için kabarık faturalara yol açıldığı...
Vakî şikâyetlerin her seferinde; “Bu ay yanlışlık oldu, gelecek aya düzeltiriz” denildiği halde, pek değişen bir şeyin olmadığı…
Haricen, yüklü miktarda alınan aidatlara rağmen istenilen ölçüde temizlik yapılmadığı ve hâlâ binaların etrafı inşaat atıklarıyla dolu olduğu sıkça vurgulanmaktadır.
Ezcümle TOKİ sakinlerinin infiali büyüktür ve acilen ilgili makamlardan dertlerine çözüm bulunmasını istemektedirler.
"Ya da bıraksınlar, yöneticilerimizi biz seçelim" diyorlar.