Emirli Mahallesinden Mustafa ve Zeynep çiftinin altıncı çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Mustafa Dayı da yörenin iyi pehlivanlarındandı. Annesi Zeynep Hatun’da güreşi çok seviyor, oğlan çocuklarının da güreşmesi için destek veriyordu. Hatta oğlanlarından güreşte yıkılan oldu mu yemeği hak etmediniz, diye yemek vermiyordu.
Ali küçüklükten itibaren Topal Ali olarak anıldı. Aslında fiziksel bir kusuru yoktu, yani topal değildi. Babası topal olduğu için Topal Ali dendi.
Ali’nin ağabeyleri Hasan, Hüseyin, Cuma, Halil ve Mehmet’ti. Hepsi de iyi pehlivanlardı. Ağabeylerinden Halil Yüce, Çapar Eşe’nin Durdu’yu yenen bir pehlivandı. Hem de Durdu’nun en iyi arkadaşıydı.
Ali ergenlik dönemiyle birlikte güreşi ilerletti. Köy düğünlerinde, festivallerde şampiyonluklar kazanmaya başladı. Afşin’de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı güreşlerinde Elbistan’da, Göksun’da birincilikler aldı. Köyde hayvancılıkla uğraşıyordu. Özellikle koyun, kuzu beslemeyi, onları yetiştirmeyi çok seviyordu. Diğer zamanlarda ormana gidiyor, lata biçiyorlardı. Büyük el testeresiyle lata biçmekten vücudun üst kısmı, kolları, pazıları çok güçleniyordu. Ormanı ve katırlarını çok seviyordu. Bu gücünü güreşirken çok iyi kullanıyordu.
Asker çağı geldiğinde bekâr olarak askere gitti. Askeri birlikte güreş seçmelerinde birinci olunca Ankara’da ordu milli takımına seçildi. Ankara’da ordu milli takımında o zamanın meşhur şampiyonlarıyla, Mahmut Atalay, Mazahir Sille, Mustafa Dağıstan’lıyla birlikte güreş yaptı. Yapılan bir güreş müsabakasında Mahmut Atalay’ı yeniyor. Ordu milli takımının hocası o tarihlerde Dünya Şampiyonu Yaşar Doğu’dur. Bir gün Yaşar Doğu Ali’ye soruyor:
-Pehlivan, sen sivil hayatta ne yapıyorsun?
Oda cevap veriyor:
-Ben, koyun, kuzu yayarım. Hayvancılıkla uğraşıyorum. Ayrıca büyük el testeresiyle ormanda tomruklardan lata biçerim.
Yaşar Doğu:
-Vücudunun üst kısmının neden çok güçlü ve gelişmiş olduğu anlaşıldı, diyor.
Yaşar Doğu, Ali’nin terhis olduktan sonra, Ankara’da bir güreş kulübünde kalması için çok ısrar ediyor ama Ali, teklifi kabul etmiyor.
-Ben köyümü, koyunları, kuzuları çok özledim. Gölükleri, gölüklerin yem torbasını başının altına koyup uyumayı çok özledim, diyor.
Askerden terhis olduktan sonra Gaziantep ve Maraş’ta bir süre güreş hocalığı yapıyor ama köyüne dönmeye, köyde yaşamaya karar veriyor.
Daha sonra amcasının kızı, Fadime Hatun’la evleniyor. Bu evlilikten altı çocuğu oluyor. (Rıfat, İhsan ve Nevrez ikiz, Ferit, İsmet ve Metin ikiz)
Bugünkü Afşin Belediyesi’nin olduğu yer çayırlıktı. Bu çayırlıkta güreş festivali yapılırdı. Yine bir güreş festivalinin final güreşi yapılacaktı. Finale iki Ali kalmıştı. Göksunlu Ali Çetin, lakabı Topal Ali’ydi ve gerçekten topallayarak yürüyordu. Diğer finalist ise Topal Ali’ydi, topal değildi ama lakabı Topal Ali’ydi. Güreşlerden bir gün önce Topal Ali rüyasında camız yeniyor, yanındakilere diyor ki;
-Ben rüyamda ne zaman camız görsem, bana güç veriyor, uğurlu geliyor, rakiplerimi yeniyorum.
Final güreşi başlıyor, Afşinli Topal Ali, hiç zorlanmadan Göksunlu Topal Ali’yi yenerek şampiyon oluyor.
Topal Ali ve kardeşleri zaman zaman kendi aralarında güreş yapıyorlardı. Halil Yüce yapılan bütün güreşlerde kardeşlerini yeniyordu.
Topal Ali, Emirli’ye bir ev yaptırıyor. Evin kaba inşaatı bitiyor. Evin kapı ve pencereleri yok. Kapı ve pencere yaptıracak tahtası da parası da yok. Ağabeyi Halil Yüce ile birlikte Göksun tarafına lata temin etmek için üç gölükle yola çıkıyor.
Göksun’un Yeniyapan köyüne yaklaştıklarında davul sesi duyuyorlar. Köye vardıklarında tam velime yemeği veriliyordu. Gölüklerini ağaçlara bağlayıp yemek davetine icabet ettiler. Bir güzel karınlarını doyurdular.
Öğleden sonra köyün meydanında düğün güreşi yapılacaktı. Köylüler çayırlıkta geniş bir halka oluşturdular. Güreşler başladı ve bütün heyecanı ile devam ediyordu. Büyüklerde aba güreşi başlamıştı. Meydana çam yarması gibi bir pehlivan çıktı. Taşı sıksa suyu çıkaracak derede güçlü bir pehlivandı. Meydanda peşrev çekiyor, ara sıra burma bıyıklarını sıvazlıyordu. Karşısına çıkan rakiplerini yendikten sonra meydanda peşrev çekip herkese meydan okuyor, aba altında rakibini bekliyordu.
Güreş kıspeti meydana atılıyor, kimse kıspeti alıp da güreşmek için pehlivanın karşısına çıkamıyordu. Topal Ali ve Halil Yüce güreşi seyrediyordu. Kıspeti alıp güreşmek istiyordu. İçinde hiçbir korku, endişe yoktu. Yanındaki ihtiyara dedi ki,
-Emmi, şu kıspeti bana getirsene…
Yaşlı adam Topal Ali’ye bakıp acıklı bir sesle:
-Evladım, sen aklını mı kaçırdın? Bir yerin kırılır, sakatlanırsın, vazgeç!
Topal Ali:
-Emmi kurbanım sana! Şu kıspeti bana getir. Gerisine sen karışma.
Topal Ali kıspeti aldı. Köylülerde acıyarak Topal Ali’ye baktı. Hepsi ihtiyar gibi düşünüyordu. Ağabeyi Halil Yüce’nin yardımıyla kıspeti giydi. Aba altında rakibini bekleyen pehlivanın karşısına dikildi. Topal Ali diğer pehlivana göre küçük cüsseliydi ama vücudunun üst kısmının çok kuvvetli olduğu belli oluyordu.
Davulcu güreş havası çalmaya başladı. İki pehlivanda peşrev yaparak ahaliyi selamladı. Bu arada göz ucuyla birbirlerini izliyorlardı. Birden davul sustu. Herkesi bir merak sardı. İki pehlivan meydandaydı. Ortalıkta bir sessizlik oldu, çıt çıkmıyordu. Davulu çalan abdal Topal Ali’yi tanımıştı. Birçok festivalde birinci olduğunu biliyordu. Topal Ali’nin yanına vardı. Onu hürmetle selamladı yüksek bir sesle:
-Ey ahali, ey güreş severler! Bu gördüğünüz pehlivan Afşin’in meşhur pehlivanlarından Topal Ali’dir. Birçok şampiyonluğuna ben şahidim, dedi.
Abdal’ın Topal Ali’yi tanıtmasıyla birlikte herkesin gözü diğer pehlivana döndü. Çam yarması gibi olan pehlivanın yüzünün rengi değişti. Kısa bir süre önüne baktı. O an hiç kimsenin beklemediği bir şey oldu. Pehlivan meydanı terk edip gitti. Halk şaşkına döndü.
Topal Ali, aba altında rakibini beklemeye başladı. Kimse kıspeti alıp Topal Ali’nin karşısına çıkamadı. Düğün sahibi Reme Ahmet dedi ki:
-Kim Topal Ali’yi güreşte yenerse ödül olan tosun onundur. Eğer rakip çıkmazsa tosun, Topal Ali’nindir.
Topal Ali, davulla peşrev yaptı. Seyircileri selamladı. Aba altında bekledi. Kimse cesaret edip karşısına çıkamadı. Topal Ali tosunu aldı.
Düğün sahibi Reme Ahmet dedi ki:
-Afşin nere, bura nere? Buraya neden geldiniz? Güreşi kimden haber aldınız?
Topal Ali,
-Ben Afşin’in Emirli köyündenim. Yanımdaki de ağabeyim Halil Yüce’dir. Köye ev yaptım ama kapısı, penceresi yok. Ormandan tahta temin etmek için geldik. Davulun sesini duyunca da köye indik.
Reme Ahmet oğullarından birini çağırdı.
-Pehlivanları bizim depoya götürün, istedikleri kadar tahta alsınlar.
Topal Ali ve Halil Yüce üç gölükle ihtiyaçları kadar tahta yüklediler. Tosunun yularını gölüğün birinin semerine bağlayıp Afşin’in yolunu tuttular.
Topal Ali çiftçilik yaptı, küçükbaş hayvan besledi. Yaylaya sürü çıkardı. Çocuklarının geçimini sağladı. Bulgur pilavı ile salatayı çok severdi. Her gün olsun yerim, derdi. Hiç kimseyle kavga etmezdi. Özellikle küs olanları barıştırmayı çok severdi. Birinci hanımı vefat ettikten sonra ikinci evliliğini yaptı. Ondan da Duran ve Fadime isimli iki çocuğu oldu.
Hayatı boyunca alkol alamdı, sigara içmedi. Yakalandığı bir hastalıktan dolayı alt atmış üç yaşında vefat etti. Allah rahmet eylesin.