AFŞİN’İN TAHTA DARABALI DÜKKÂNLARI

1540 yılı kanuni döneminde Afşin’de 1942 ev, 479 dükkân, 2 adet Medrese ve 15 fırın, 10 adet Han, 22 deblağhane (Yani deri tabaklama yeri)  bulunmaktadır. Anadolu Çarşıları En eski çarşılarımızın merkezi bir Pir Ali oğlu (ulu )  camisinin çevresinde, meslek ve zanaat işyerlerinin bir sıra ya da karşılıklı sıralandığı arastalardan teşekkül ettiğini bilmeyenimiz yoktur. Afşin şehrimizde birde Selçuklu yapısı Köşkerler çarsısı bulunmaktaydı. Afşin’imizin sevilen insanlarından Köşkerler çarşısında 20 yıl Köşkerlik yapan 90 yaşındaki değerli büyüğümüz Mehmet oğlu Yemliha BAŞPINAR’IN anlattığına göre İlçemiz Afşin’de Selçuklu eserlerinden biri olan Köşkerler hanında tam 20 yıl köşkerlik yaptığını ve daha sonra tarihi yapının bazı mal sahiplerince yıkıldığını anlatmaktadır. Tarihi Hanın yıkılmasından büyük üzüntü duyduğunu anlatan Yemliha BAŞPINAR Afşin ilçesinin geçmişte çok güzel bir şehir olduğunu anlatmaktadır.Yine İlçemizin Sevilen Siması Eski Belediye Başkanı Doğan BOZKURT Afşin'den Kayseri iline aylık 3000 adet yemeni satıldığını anlatmaktadır. Bu tümleşik (bütünleşmiş) sistemin bozulup, parçalanmamış örneklerinden ancak birkaçı 1975’lere ulaşabilmiştir. Eski çarşıların dört taraflı arastalardan örülü dokuları vardı. Şam, Halep, Tebriz, İstanbul gibi başlıca kentlerde merkezi çarşıların sokakları genellikle kârgir örtülü, yollara açılan ana ve koltuk kapıları da demirdendi. Afşin şehrimizin çarşılarıda böyledi. Bu çarşılar eski dönemlerde her sabah erken saatte içeriden açılıp akşam hava kararırken yine içerideki bekçi ve kapıcılarca kapatılıp kilitlenirdi. Merkezindeki bedesten, daha güvenlikli bir yapı olup burada mücevherci, altın gümüş satıcıları, kambiyo, mezat, müzayede işleri yapan zengin esnaf faaliyet gösterirdi. Afşin’imiz Bedesten çarşılarımız çoktu. Afşin  kent yöneticisinin konutuna yakın çarşıların çevresinin mezarlıklarla kuşatılmış olması da tesadüfi değildi. Esnafın çarşıya gelirken, evlerine dönerken ölümü düşünerek hileye, ihtikâra sapmamaları amaçlanıyordu. Çarşılarda işyeri birimi dükkândır. Benzer üretim veya pazarlamaların yapıldığı dükkân ve işyerlerinin karşılıklı sıralandığı çarşı sokaklarına arasta denirdi. Kapalıçarşılarda ve tonozlu arastalarda dükkânlar da tonozlu olur; açılan kepenklerden yukarıdaki gölgelik, aşağıdaki sergi görevi yapardı.Afşin’de Köşkerler çarşısı Selçukular tarafından tonozlu taşlardan yapılmıştı. Üstü açık sokaklarda kâgir, ahşap, kepenkli, pencereli dükkân tipleri görülebilirken, değerli malların satıldığı dükkânlar yangına ve soyguna karşı mutlaka kâgir, kapıları küçük ve demir kanatlı, pencereleri de demir parmaklıklıdır. Eski esnaf ahlakı gereği dükkânların önünde müşteri celp edecek “mostra” bulundurmak ayıp hatta günah sayılırdı. Tabela âdetinin nihayet 150 yıllık bir geçmişinden söz edilebilir. Bedestenler de bir tür arasta olmakla birlikte, kentin en varsıl ve daha çok para ve kıymetli emtia alışverişiyle uğraşan zümrenin kümelendiği, planı ve mimari yapısıyla da kısmen farklıydı.

 BedestenOsmanlı çarşı yapılarından biri. Tüccarların işyerlerinin bulunduğu üstü örtülü, güvenli ticari merkez. Değerli malların depolandığı ve satışının yapıldığı yer. Bedesten Osmanlı döneminde borsa ve banka işlevini de üstlenmişti. Büyük kervanların hazırlıkları da bedestenlerde yapılırdı. Bundan dolayı çok sıkı korunan bir çarşı yapısıdır. Her sabah dualarla açılır, her akşam dualarla kapatılırdı. Afşin’imiz dede birçok bedesten çarşılar bulunmaktaydı.Gitgide, damlar betonlaştı, kapılar demirleşti. Hey be,ben   çocukluğumun bakkal dükkanlarını hatırladım birden. Onların darabaları tahtadandı, sonra demir darabaların yaygınlaştığını gördüm. Evimizin bulunduğu mahalleden çarşının içindeki  tahta darabalı bakkal dükkanını gözümün önüne getiriyorum. Hemen karşıma Bakkal Ahmet Turan KANAT , Süleyman KÖŞ , Hüseyin KÖKER, Mustafa COŞKUN  Amca çıkıyor. Tahta darabayı sabah erken açardı, ya kısmet derdi. Asık yüzlüydü ama, kimbilir ne derdi vardı. Bıçakçı Bahri BOLAT ve Niyazi KİRACI meşhur Afşin’e özgü sustalı bıçak yapan Amcalar, süper marketlerin, hiper marketlerin, (adını bile zor telafuz ettiğimiz) gross marketlerin pıtrak gibi çoğaldığını gören amcalar, asık suratı bin bir kere katlanırdı adamcağızın. Bundan yaklaşık yirmibeş yıl öncesine kadar Afşin Atatürk caddesinde Yusuf KÖŞ amcamın çalıştığı berber dükkânı vardı. Sağında sırasıyla iki bakırcı, bir demirci, solunda semerci, bakkal, karşısında hurdacı, sobacı, demirci ve civarda buna benzer çoğu sizin fotoğrafınızdaki gibi tahta darabalı zanaatkar dükkanları. O ritimli çekiç sesleriyle konserlerini dinlediğim rahmetli Karaca Yusuf ÜNAL, Hacelilerin Mahmut, Hacı Hasan GÖNEN, Hafız Gönen  amcaları, keçelerinin üzerinde uyuduğum rahmetli semerci Duran HAMİŞ amcayı, amcam Yusuf KÖŞ ‘ün usturasını bileylediği duvardaki deri kayışın çıkardığı sesi , atların otoparkı olan gecelenilen kocaman kapılı hanı hiç unutamıyorum.Aslında düşündükçe daha çok şey hatırlıyorum o günlere dair, çok güzel şeyler.(Dükkan sahibileri yenilerini yapmak için dükkanları yıktığında herşey bitti.Hepsi dağıldı bir daha da o amcaları neşeli göremedim)(sanırım kendimi kaptırırsam sayfalar dolusu yazacağım).Bana niye anlatıyorsunuz bunları, fotoğraf hakkında ne düşünüyorsunuz diyebilirsiniz Hasan hocam. Bana çok özel anılarımı hatırlatan bu fotoğrafı nasıl nankörlük edip beğenmem.Gazeteciliğin duayenlerinden Afşin'de Yeşil Afşin Gazetesini kurup halkımıza Afşin'in haberlerini okutan Nur içinde yatsın Rahmetli Abdullah KÖSEBALABALAN ile Afşin'in Sesi Gazetesini kuran Hüseyin DALKILINÇ amca ileri görüşlü aydın  insanlar olarak Afşin'imizi aydınlatmışlardır. Ulu caminin önünde fotoğraf çeken rahmetli Celal GÜNEŞ amcayı ve Kardeşi Berber Mustafa GÜNEŞ amcaları unutamıyorum. Afşin Atatürk caddesinde fırıncılık yapan bir gecede 4 kurt, 9 tavşan, 5 tilki vuran Abidin KÖŞ amcayı unutamıyorum. Kalede, değirmen başında, Emirlide, Ebe salonun bahçesinde ve  Göz suyunun üzerinde kurulu su değirmenlerini unutamıyorum. Göz deresi gölünü, Emirli çobanpınarını, Atlas suyunu, kızlar pınarını, Emirli Zelebeyi  unutmak mümkünmü.Fütüvvetname denen ve Ahiliğe göre bütün esnaf kesimlerinin uymaları gereken kuralları içeren kitaptan: “… Kalfalığın bir şartı ve kuralı da üstatlarına daima hizmet etmektir. Kalfasına harçlık vermek ve onu namerde muhtaç etmemek de ustasının görevidir. Kalfa ve usta birbirlerine daima tatlı dil ile hitap etmelidir…” , “… Nalbantlık ilmini (zanaatını) Cebrail peygambere, peygamber Hz. Ali’ye öğretmiş, Hz. Ali de bu mesleği mesleğin piri olan Ebu Kasım Simani’ye öğretmiştir. İşte o zamandan beri ustadan ustaya devam ede gelmektedir.

Geçenlerde Efsus –Afşin şehrini bir araştırmacı olarak gezdim dolaştım Afşin’imizde yıkılmak üzere 6 adet Tahta darabalı dükkân ile ayakta kalmış bir adet semerci, bir adet kalaycı ile 3 adet demirci olmak üzere 7 adet köşker kardeşlerimiz kalmış. Bu kardeşlerimde baba sanatlarını yaşatmak isteyen baba dede sanatının son ustalarıdır. Bu soğukluk ve mekaniklik sanırım demirden ve betondan kaynaklanıyor. Her ikisi de ne kadar sevimsiz, ne kadar ürkütücü ve soğuk. Şehirleri soğuk ve sevimsiz yapanın demir ve beton olduğunu anlarım da, şehirde yaşayanlara ne oldu da, onlar da soğuk ve sevinçsiz oldular? Yoksa, beton ve demiri mi örnek aldılar? Örnek almasalar da, baka baka onlar gibi mi oldular? Üzüm üzüme baka kararır derler, insan da demire-betona baka baka soğudu, sevinçsiz oldu. Kısacası ahbâb, hem şehir hem de şehirde yaşayanlar demirin ve betonun ağırlığı altında ezildi. Eskiden şehirdeki evlerin damları topraktan, kapıları tahtadandı; tabak, çanakları da öyle. Gitgide, damlar betonlaştı, kapılar demirleşti. Hey be, çocukluğumun bakkal dükkânlarını hatırladım birden. Onların dara baları tahtadandı, sonra demir dara baların yaygınlaştığını gördüm. Afşin’imizde bulunan tarihi yapılar tek tek yıkıldı, bağlar bahçeler harap oldu. Koruyamadık, kıymetini bilemedik. Atalarımızın mirasına sahip çıkamadık.
Atalarımızın her karışını kanlarıyla canlarıyla korudukları cennet vatanımıza sahip çıkmak hepimizin görevidir. Değerli Afşinli Hemşerilerim bir araştırmacı olarak Afşin’imizdeki tahta dara balı dükkânları kaleme almaya çalıştım.  Siz biz kavgasını bırakarak birlik beraberlik içerisinde insanca, kardeşçe bir yaşam diliyorum
.

 

ARAŞTIRMACI YAZAR

MUSTAFA KÖŞ