Eshab-ı Kehfin Yaşadığı Efsus (Afşin) Şehri

Eshab-ı Kehf'in Yaşadığı Efsus (Afşin) Şehri
İslam âlimlerinden Yakutül-Hamavi yazdığı ansiklopedi mahiyetindeki eşsiz eserler ile İslam aleminde büyük şöhrete sahip olmuş bir alimdir. Bu değerli alim Mucemül Buldan adlı Coğrafya ansiklopedisinde Efsus (Ebsüs) maddesinde aynen şunları yazmaktadır. Efsus (Ebsüs) Anaddu (Er-Rum) da Elbistan yakınlarında Efsus (Afşin) harap bir şehirdir. Eshabül-Kehf'in Efsus (Afşin) Şehrinde olduğunu, Rakininde Efsus'ta bulunduğu söylenir. Dakyanusun şehrinde Efsus (Afşin) olduğu rivayet edilir. Efsus (Ebsus) harap olmakla beraber Efsus (Afşin) şehrinde hayret edilecek eserler vardır. Aynı alim Efsus maddesinde de daha kısa olarak aynı haberin tekrar etmektedir. Bu Efsus (Afşin) şehri Anadduda Elbistan'a yakın bir şehirdir. Dakyanusun şehrinin burası olduğu söyleniyor. Efsus'ta (Afşin'de) fevkalade güzel eski eserler ve yapılar görülür. Bu efsus şehrinin batısında Bencülüs (Beyceğiz) dağının eteğinde bir mağara olup, kuranda ki tasvire tamamıyla Efsus (Afşin'deki) mağara uymaktadır. Daha önce bir mağaradan söz edilmişti. El-Rakıymden de söz edilmiştir. Fakat en doğru olanı Efsus (Afşin'de) olanı bu mağaradır. (Guidedes lieux de pelerinage tercüme ve haşiyelerle yayınlanan s.v Thomine Instıtut Françgisde Damas) (Damas 1957, S.135) El-Herevi Belkadan söz ederken de aynen şunları yazıyor.
Bu bölgede ki mağara (El-Kehf ve Er-Rakıym eski yığıntıları olan Dakyanus'un Şehri olduğu söylenen Ammen şehri civarındadır. Halbu ki biz Anadolu da dikkate değer kalıntılar bulunan ve Elbistan'ın yakınında olan Absüs (Efsus) adlı harap bir şehrin yakınında ki mağarayı ve Er-Rakıym'ı ziyaret ettik. Dakyanus'un Şehrinin burası olduğu söyleniyor. Keza batıda Endülüste, Cinanül-verd denilen bir mevkii vardır. Bu mevkide de mağara ve Er-Rakıym bulunuyor. Anlattıklarına göre bu mağarada vücutları bozulmamış ölüler görünmektedir. Toledoda Dakyanus'un şehridir. Fakat gerçek mağara Anadolu'da (Er-Rum) Rum ülkesinde bulunan Efsus (Afşin) şehrindedir. Yakut Elbistan maddesinde de Efsus'a temas eder. Elbistan Eshabül-Keh'in şehri olan Efsus (Ebsüs'a) yakın bir şehirdir. Yakut Efsus Şehrinin harap bir durumda olduğunu Herevinin sözlerini teyit ediyor. Bu haraplığın Türklerden önceki devir ile ilgisi olması en kuvvetli ihtimaldir. Selçuklular devrinde Elbistan'ın gelişmesi ve yörenin merkezi durumuna yükselmesi şüphesiz Efsus (Afşin) şehrinin haraplığından ileri gelmiştir. Daha önceleri yörenin en büyük vilayeti olan Efsus Romalılara Başkentlik yapmıştır. Yedi defa telafisi mümkün olmayan yer sarsıntısı (deprem) Efsus'u yer ile bir etmiştir.
Efsus şehri Elbistan Kasabasının garbında Yarpuz Efsus namıyla meşhur olan şehri kadiminde Yarpuz Efsus şehrinde Ashab-ı Kehf Radıyallahu (Anhüm) hazeratının makamı-alileri ve Evliyayı Kiram'dan Dedebaba ve Elbistanda Himmetbaba Kuddise Sırrı Hüma Hazeratının merakid-i mübarekleri vardır. Siyanetinin en iyi şahabet ve cihangirhane bir şekilde Maraş sancağı Elbistan kasabasının yanında bulunan Yarpuz-Efsus Kasabasına Hamiyetmenden Al-i Osman gereken Hürmet ve İzzettin gösterilmesi istenilmektedir. Efsus-Yarpuz-Afşin Osmanlı Padişahlarının'da dikkatini çektiğinden Osmanlılar zamanında gereken hassasiyet Eshab-ı Kehf'imize en büyük ilgi gösterilmiştir. Dulkadiroğulları burada bazı binalar meydana getirmiş iseler de bunlar deprem sonucu harap olmuş yıkılıp kaybolmuşlardır. Yıkıntıları halk mağaranın üst tepesinde mevcuttur. Haydin Afşinli hemşehrilerim gün Eshab-ı Kehf'imizi tüm dünyaya tanıtmak için lütfen yazdığım bu yazıları internet sitenize ekleyin internet sitesinde çoğunluk Afşin'in olsun.
Hazırlayan: Mustafa KÖŞ Afşin Kent Konseyi Tarihi Araştırmalar Komisyon Başkanı
Kaynaklar: Prof. Dr. Faruk SÜMER (Eshabül Kehf Yediuyurlardır)
Ali AFŞAROĞLU Eshab-ı Kehf ve Rakıym adlı eser

BAŞKA Bİ KAYNAKTAN

İslam'da Ashab-ı Kehf 
Mağara Halkı manasına gelen, Ashab-ı Kehf okunuşu ile Kur'an da yer alan hikaye, 18. sure olan Kehf (Mağara) suresinin 9 ile 21. ayetleri arasında bahsi geçer. 

18:9Mağaradakilerin ve onlarla ilgili rakamların ilginç kanıtlarımızdan başka bir şey olduğunu mu sandın?[1] 
Kur'an'a göre bu insanlar Allah'ın birliğine inanıyorlardı. 

18:10Gençler mağaraya sığındıklarında, "Rabbimiz bize merhametini yağdır ve bu durumdan bize bir kurtuluş yolu göster," demişlerdi.[1] 
Fakat dini inançlarına karşı baskıyla karşılaşınca yurtlarından göçerek bir mağaraya saklanmışlardır. Söz konusu mağaranın neresi olduğu hakkında çeşitli iddialar olsa da Kur'an da bu detay net olarak verilmez. Sadece mağara 17. ayette tasvir edilir. 

18:17Tan ağardığında, onlar mağara boşluğunda iken, mağaralarının üzerinden Güneşin sağa doğru hareket ettiğini, battığı zaman da onları yalayıp sola doğru kaydığını görürdün. Bu, ALLAH'ın işaretlerindendir. ALLAH kime yol gösterirse o kişi doğruyu bulmuştur; kimi de saptırırsa onun için aydınlatıcı bir dost bulamazsın.[2] 
Yedi kişi olduklarına ve yanlarında bir köpekleri olduğu inanışı hakim olsa da Kehf Suresi 22. ayeti, bu inanışın aleyhindedir. Keza yedi kişi oldukları ve köpekleri dahil toplam sekiz kişi oldukları inancı 22. ayette reddedilir. 

18:22 Tahminde bulunanların bazıları, "Onlar üçtür, dördüncüleri köpekleridir," derken diğerleri de, "Beştir, altıncıları köpekleridir," diyecekler. Başkaları ise, "Yedidir, sekizincileri köpekleridir," diyecekler. De ki, "Onların sayısını en iyi bilen Rabbimdir." Onları bilen azdır. Onlarla yüzeysel olması hariç tartışmaya girme ve onlardan hiç kimseye de bu konuyu danışma.[3] 
Aslında Kur'an'daki Kehf suresinde kaç kişi oldukları net olarak belirtilmez. Ayette yalnızca Allah dışında çok az kişinin bildiği belirtilir. Fakat Kur'an mağara hakının yanından bir de köpek olduğu ve bu köpeğinde onlarla beraber uykuda oldukları söylenir. 

18:18Uykuda olmalarına rağmen onları uyanık sanırsın. Onları sağa ve sola doğru çeviririz. Köpekleri de kollarını eşikte uzatmıştır. Onlara baksaydın onlardan dönüp kaçardın ve onlardan dolayı korkuyla dolardın.[2] 
Yine de genel görüş 7 kişi olduklarıdır. Hristiyan betimlerinde de 7 kişi olarak tasvir edilmiştir.[4] Hikayeleri İslam dininin kutsal kitabı olan Kur'an'da geçmektedir. Kehf suresinde mağara halkının Tanrı'ya seslenişleri ve duaları detaylıca anlatılır. 

Mağara halkının, mağarada ne kadar süre ile kaldıkları 25. ayette açıklanır. Devamın olan 26. ayette ise üzerinde çelişkilerin olduğu bu sürenin yalnızca Allah tarafından bilinebileceği belirtilir. 

18:25Mağaralarında üç yüz yıl kalıp dokuz arttırdılar. [5] 
18:26"Onların orada ne kadar kaldıklarını ALLAH daha iyi bilir," de. Göklerin ve yerin tüm gizemleri O'nundur. O ne güzel Görendir! O ne güzel İşitendir! Onların O'ndan başka bir yardımcısı yoktur. O, hükmüne kimseyi ortak etmez.[5] 
Fakat 25. ayette "300 yıl kalıp 9 yıl arttırdılar" cümlesini farklı yorumlara sebep olmuştur. 300 yıl güneş yılı olarak nitlendirimiş ve arttırılan 9 yılın ise 300 güneş yılının denki olan ay takvimine göre 309 yılına gönderme olarak belirtildiği iddia edilmiştir.[6] 
300güneş yılı=309ay yılı 

Ashab-ı Kehf’in Hikâyesi 
Geleneksel anlamda hikayeye göre Ashab-ı Kehf denilen gençler, Efsûs şehrinde yaşıyorlardı. Efsus şehrinin yeri konusunda rivayetler muhteliftir. Türkiye sınırları içerisinde Efes/İzmir, Tarsus/Mersin ve Afşin/Kahramanmaraş'ta olduğu iddaa edilir. Dünyada da yine Efsus olduğu raveyet edilen şehirler vardır. ) Bunlardan altısı sarayda görevli, hükümdara yakın kimselerdi ve hükümdarın müşavere heyetindeydiler. Onun sağında ve solunda bulunurlardı. Sağındakiler Yemliha, Mekselina ve Mislina idi. Bunlara “Ashab-ı yemin” denmiştir. Hükümdarın solunda bulunanlar ise, Mernuş, Debernuş ve Şazenuş’tur. Bunlara da “Ashab-ı yesar” denmiştir. 

Hükümdarın Roma imparatorlarından Dimityanus veya Dokyanus olduğu düşünülmektedir. Kesin olan şey imparatorun putperest olduğudur. Putperestliği kabul etmeyen az sayıdaki insanları yakalatıp öldürtmüştü. Hükümdar bir ihbar üzerine saraydaki putperest olmayan gençlerin durumlarını öğrendi. Onları çağırıp tehdit etti, onlar inançlarından ayrılmak istemediler, aksine Dokyanus’u inançlarına davet ettiler. Hükümdar onların eski günlerine dönmeleri için zaman tanıdı. Gençlerde inançlarını korumak için şehre yakın bir dağ yönüne gittiler. Yolda giderken Kefeştetayyuş ismindeki bir çoban onların inancına katıldı ve yedincileri oldu. Çobanın köpeği Kıtmir de onlara katılıp, arkalarından takip etti. Dağa yaklaştıklarında çobanın gösterdiği bir mağaraya girdiler. Mağarada dua ederek merhamet dilediler. (İslam dininin kutsal kitabı Kur'an'daki Kehf suresinin 13. ayetinde bu kişilerin duaları belirtilir.) 

Hikayenin devamına göre hükümdar, Efsûs’a gelip, onları sorar. Kaçtıklarını haber alıp saklandıkları mağrayı öğrenince adamlarıyla mağaraya gider ve mağaranın ağzını onları öldürmek maksadıyla kapattırır. İnanca göre gençler ölmez, yüzyıllar boyunca uyumaya devam ederler. Sonunda ise ilahi bir şekilde uyandırırlar. Ne kadar süre kaldıkları tam olarak bilinmemekle birlikte Kehf suresinde bu süreyi 309 sene olarak belirtir. 

Ashab-ı Kehf uyandıklarında geçmiş olan zamanında farkında olmadıkları belirtilir. Uykudan kalkmaları, birbirleriyle konuşmaları ve içlerinden birini şehre göndermeleri Kur'an'da geçer. Bunlar şehre gidip yiyecek getirecek kimsenin (Yemliha’nın) elbise değiştirerek halini kimseye bildirmeden gidip gelmesini uygun görürler. Yemliha, bunu kabul edip şehre geldiğinde çok değişmiş bir şehir bulur. Farklı yorumları mevcut olan bir hadiseyle bu kişi geçen zamanın farkına varır ve o zamanın hükümdarının yanına götürülür. İnanca göre bu hükümdar gençlerin dinindendir. Başlarından geçenleri hükümdara anlatır. Daha sonra gidip arkadaşlarına haber verir. Daha sonra tekrar hepsi uykuya dalarlar. 

Bazıları sahabelerden Ali'nin, Ashab-ı Kehf’e gittiklerini ve Ashab-ı Kehf'in uykudan uyanıp onları gördüklerini ileri sürmüştür. Ayrıca bu söylenceye İslam dininin son peygamberi Muhammed’e iman ettiklerini bildirip ve selâm gönderip dua istedikleri de eklenir. Bunların dışında bazı kişiler Ashab-ı Kehf'in Mehdi geldiğinde uyanıp ona katılacağını ileri sürmüştür. Yine de bu iddiaların, veya hikâyede genelde geçen isim, yer, zaman ve bazı olayların gerçek temelleri tartışmalıdır. Kur'an'da ise bu yorumlara dair hiçbir şey yoktur. 


Hristiyanlık'ta Yedi Uyurlar 
Bu efsane Hristiyanlık'ta "yeniden dirilme" inancının kanıtı olarak gösterilmektedir. 


Efsane 
Efsane'ye göre 250 yılları civarında Dakyus (Dakyanus veya Decius) adlı bir kral'ın yönettiği putperest bir ülkede 7 genç Hristiyalık'la suçlanır. İnançlarını değiştirmeleri için bir süre verilir fakat, onlar dünyevi eşyalarını bırakıp dağa ibadet etmeye giderler. Putperestliğe karşı bu tavrı gören kral öldürülmelerini emreder. Gençler ve köpekleri mağaraya sığınırlar. Kral mağaranın girişine duvar örülmesini emreder. Yedi Uyurlar yıllarca burada kalırlar. 

Yıllar sonra, (genelde 379-390 yılları) ağıl yapmak isteyen bir çiftçi mağara girişini açar ve Yedi Uyurlar'la karşılaşır. Şehir'de haçlı bir sürü bina görüp hayrete düşerler. Dakyus zamanında kalan altınları harcamaya çalıştıkları zaman Psikopos'un karşısına çıkarılırlar. Hikayelerini dinleyen psikopos bunun bir mucize olduğunu söyler. 

Bunlar Hristiyanlıkta malta, Malchus, Martinianus, Dionysius, Joannes, Serapion, ve Constantinus adındaki azizlerdir. Başka kaynaklar başka isimler verir. 

Efsanenin bu sürümü ise Kuran'da ki Kehf suresinde(19. sure) anlatılanlara benzemektedir. Bahsi geçen kişiler Philedelphia (Bugün Ürdün'deki Amman şehri) şehrinin soylularıdır. Liderleri Maximillian (Yemliha), o sırada şehri ziyaret eden Roma İmparatoru "Haderanius" (Hadrian)'a başkaldırır ve put tanrıları inkar ederek sadece Nuh'un, Musa'nun, İbrahim'in ve İsa'nın Tanrı'sının tapılamaya değer olduğunu söyler. İmparator idam edilmelerini emreder. 

Kapatıldıkları zindandan kaçarlar ve sığınacakları bir mağara bulurlar. Yedisi ve bir köpek (Kitmir veya Kıtmir) mağarada uyuya kalırlar. Bu mağaraya gelen askerler şaşırmış ve isteri için de geri dönerler. Bunun üzerine komutanları mağara girişinin taş ve harç kapatılmasını emreder. Yedi kafir'in buarada ölüme terkedildiklerini anlatan bir levha bırakarak giderler. 

300 yıl kadar sonra uynadıklarında, Maximillian'ı şehre yiyecek almak üzere göderirler. 300 sene önceki paradan şüphelen fırıncı onun bir hazine bulduğunu zanneder ve bunu kendisiyle paylaşmazsa onu ele vereceğini söyler. Askerler gelir Maximillian'ı yetkililere götürürler. Yetkililer ilk önce ona inanmasalarda daha sonra ikna olurlar ve bunu bir mucize sayarlar. 

Efsanenin birkaç değişik sürümü bulunmaktadır. Bunlardan birinde kaçan beş genç vardır, yolda bir çoban ve çobanın Kitmir adındaki köpeği de bu beş gence katılır. Çoban onları saklanmak üzere bu mağara götürür. Başka bir sürümde ise çoban bu yedi genç ve köpeğin bulunduğu mağaranın yerini kralın askerlerine göstermiştir. 


Mağara 
Hristiyanlar tarafından kabul edilen sürümdeki mağara bugünkü Efes şehrinin yakınlarında Panayır Dağı eteklerinde bulunmakatadır.[7] Yedi Uyurlar mağarasının üstüne bir kilise yapılmış hali 1927-1928 yılları arasındaki bir kazıda ortaya çıkarıldı. Kazı sonucunda 5 ve 6. yüzyıla ait olan mezarlar bulunmuştur. Yedi Uyurlar'a ithaf edilmiş yazıtlar hem mezarlarda hem de kilise duvarlarında bulunmaktadır. 

Ashab'ül Kehf ile ilgili mağaranın ise sınırları içinde olduğunu iddia eden 33 kent vardır. Bunlardan dördü Türkiye'dedir; Afşin, Tarsus , Efes ve Lice olduğu söylense de bunlardan Kuran-ı Kerimin bahsettiği ve Kuran-ı Kerime uyan mağara Afşin –Efsus İlçesindeki mağaradır.Osmanlı Arşiv Kayıtlarından çıkan Belgeler ve Osmanlı Padişahlarının Efsus-Afşin şehrimizde bulunan Eshab-ı Kehf Külliyesi ve Eshab-ı Kehf Medresesine atanan Müderrislere ait Osmanlı Padişahlarımızın Fermanları ve ayrıca Osmanlı İmparatorluğunda tutalan divan kayıtları İlçemiz Afşin'de özenle saklanmaktadır.