Bir cümlenle susmuşum
Muştu kelamındır beklediğim
Sözünün hecesine
Harfine susamışım
Susarım gece karanlığında
İçimde coşkun çaylar aksa da
Sonsuzluğu andıran gökyüzünde 
Yahut dağların zirvelerinde 
Issız ve kuytu yerlerinde
Umuduna yaslanıp 
Ufuklara daldığım vakit
Güvercinin kapısında yuva yaptığı 
Girişine örümceğin ağını girdiği 
Metruk mağaralarda
Ebediyen yağmur damlasına hasret çöllerde
Kızgın güneşte Ateşlerde kavrulurum
Cananım için

O gönlümde saklı bir niyet
Beklenen esrarlı ayet
Ve ömrüme diyettir
Bir kırlangıç kanadıdır 
Başımın üstünden ansızın geçen 
Aşkın düşüncelerle ibibiktir uçan
Seher yeliyle yarin kokusudur gelen
Kim bilir nerede hangi iklimden sır kalan 
Gözlerindeki bakıştan
Tatlı bir an yakalayan
Gülümseyen yedi renk yapraklar gibiyim
Ve işte o zaman gelince 
Ruhumda gözlerinin rengini gördüm de
Sevinci muştulayan bir güneş ışığı gibi
Ummanlarn en derin yerlerinden 
Uçsuz bucaksız asumana ulaşan
Zümrüdü Anka'ya giderken
Geride kalan ben miyim diye dönüp baktığımda
Oralarda hep kendimi görürüm

Bilki bengisu pınarımsın 
Abı hayatımsın düşlerimde 
Şimdi usulca hazırlık neden
Yoksa bu kadar mı bıktın benden
Oysa uçsuz bucaksız alemlerde sendin hediyem
Şimdi  selamsız 
Ve  elvedasız gidersen
Kime ne derim

Sanki karda kaldım üşüyorum 
Gök kızıla dönmüş ateş saçıyor 
Dolunay beklerken çoşuyorum 
Toprak münbit binbir çiçek açıyor
Orman düşleyerek çölde yaşarım
Ayaklarım bağlı orda koşarım
Bendim de tutsağım inan şaşarım
Bunu gören benlik benden kaçıyor

Yağmurlar toprağa kavuştuğunda
Gönlüme doğarsın sabahın seherinde
Ne  dedim de zulmün  artırdın yine
Hiç merhamet insaf yok mudur sende
Unuturum sanma ah günler geçende
Yadımda  saklısın gizlisin hemde
Bakışın ilaçtır derin yarama
Ona başka yerde merhem arama
Selam salma gayrı say ki ölmüşüm
Eş dost meclisinde adımı sorma
Erken açan güller gibi solmuşsam
Herşeye gücüm yeter gönlüme yetmez
Sen yoksan dünyam beş para etmez
Bil ki sana gönlüm değil ruhum da borçlu...

Cizre, 09 Ocak 2025