1996 yılının Mayıs ayıydı.Afşin Kaymakamlığı 19 Mayıs Atatürk’ü Anma,Gençlik ve Spor Bayramı kapsamında ilçede ‘’Uçurtma Yarışması’’ düzenlemişti. İlçe Kaymakamı, Kadir Koçdemir’di.Kaymakam Bey; deneyimli, disiplinli, yetenekli, çalışkan bir kaymakamdı.Bilgisayar konusunda uzmandı,ilçedeki okul müdürlerine,müdür yardımcılarına,öğretmenlere bilgisayar kullanım kursu vererek bütün okulların klasik daktilodan,bilgisayar yazılımına geçmesini sağladı.Bilgisayar bütün okullarda yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı.Böylece eğitim ve öğretime çok büyük bir katkısı oldu.İlçe Kaymakamlığı adına’’ CEMRE’’ edebiyat dergisini çıkardı.Kendisi de dergide yazıyordu. Ben de Kaymakam Bey’in teşvikiyle dergide hikaye yazmaya başladım.İlçedeki milli bayramlarda,törenlerde sunuculuk yaptığım için Kaymakam Bey’le yakın çalışma imkanı bulmuştum. Ayrıca Eshab-ı Kehf’in tanıtımına katkı sağlamak amacıyla,Afşin Kaymakamlığı olarak herkese açık Eshab-ı Kehf konulu ödüllü bir şiir yarışması düzenledi ve dereceye giren şiirleri bir kitap halinde yayınladı.İlçedeki STK ile yakın ilişkiler kurarak ilçe problemlerinin çözümüne katkı sağladı.
Afşin Anadolu Lisesi’nde Müdür Yardımcısı olarak çalışıyordum.,’’Uçurtma Yarışması’’beni çocukluk anılarıma götürdü.İlk uçurtmamı ilkokul dördüncü sınıftayken yapmıştım.Gazete kağıdından uçurtma yaparken zamk bulamadığım için ,yapıştırıcı olarak anamın yardımıyla cıvık hamur kullanmıştım.Uçurtma yapmak hobim olmuştu. Her yıl ekim ayında, mahallede uçurtma yaparak mahalle arkadaşlarımla birlikte uçuruyorduk. Ortaokul öğrencisiydim ve uçurtma yapmakta artık usta olmuştum.Uçurtma yapmanın bütün inceliklerini öğrenmiştim.Yaptığım uçurtmaları yirmi beş kuruş bedelle mahalledeki çocuklara satmaya başladım.Cumartesi öğleden sonra yirmi beş kuruşa Katiboğlunun(Hacıkelin) sinemasına arkadaşlarımla gidiyorduk. Siyah beyaz filmleri zevkle izliyor ve radyodan müzik dinliyorduk.Şimdiki gibi renkli televizyon kanalları,bilgisayarlar,cep telefonları, ,internet vb. yoktu.Halkın, ilçede tek eğlence yeri sinemaydı.
O yıllarda ilçede ulusal elektrik ağı yoktu.İlçenin elektriği belediyenin sorumlu olduğu büyük bir jeneratörden sağlanıyordu.Devlet dairelerinde ve bazı zengin evlerinde elektrik kullanımı vardı.Halkın büyük çoğunluğu gaz lambasıyla,fenerle evlerini aydınlatıyorlardı.Merkez ana cadde ve sokaklarda elektrik aydınlatması vardı.Akşama doğru jeneratör pat pat pat…. çalışmaya başlıyor,jeneratörün çalışma sesi, ilçede her taraftan duyuluyor;geceleyin daha çok ses çıkarıyordu. On ikiye çeyrek kala misafirler için işaret veriliyordu.Gece on ikide jeneratör kapatılıyor , ilçe karanlığa ve sesszliğe gömülüyordu. Jeneratörün sorumlusu Cemalettin İşbilir’di. Uçurtma uçururken elektrik tellerine takılmalar oluyor, hem tellere zarar veriyor hem de tellerde çirkin bir görüntü oluyordu.Bu sebepten dolayı Cemalettin Abi’den çok korkuyorduk, çünkü elektrik tellerinin olduğu yerlerde uçurtma uçurmamızı yasaklamıştı. Cemalettin Abi’nin elektrik tellerinin olduğu yerlerde uçurtma uçuran çocukların uçurtmalarını kırdığını ve çocukları dövdüğünü arkadaşlarımızdan duyuyorduk. Bundan dolayı ondan çok korkuyorduk.Suçüstü yakalanmamak için, damda uçurtma uçururken arkadaşlarımızdan birini sürekli gözcü koyuyorduk.
Güz mevsimiydi.Ekimin ortasıydı.Hava oldukça soğuktu,deli poyraz sert esiyordu.Mahallenin çocuklarıyla toprak damlarda uçurtma uçuruyorduk.Ulu Caminin doğusundaki kerpiçten yapılmış evlerin birçoğu birbirine bitişikti.Evlerin tavanları ardıç merteklerle kaplıydı.Hiçbirinin üzerinde çatı yoktu,bu yüzden toprak damların üzerinde çocuklar uçurtmalarını neşeyle uçuruyorlardı.Bazı kerpiç evler bir katlı,bazıları da iki katlıydı.Çocuklarla damdan dama bağırarak konuşuyorduk ve uçurtmalarımızı da birbirleriyle yarıştırıyorduk.Bazı uçurtmalar dengesini kaybedip düşerken rüzgarın şiddetinden dolayı, bazı uçurtmaların ipleri kırılıyor ,güneyde bulunan toprak kaleye doğru uçuyor ya söğüt ağaçlarına dolaşıyor ya da yere düşüyordu.Uçurtmasının ipi kırılan çocuklar da uçurtmalarını almak için, telaşla damdan inerek uçurtmalarının peşinden koşuyorlardı.Uçurtması gökte olan çocuklar , onlara kahkahalarla gülüyorlardı. Hava soğuk olduğu için, bazı çocuklar kışlıklarını giyerken bazı çocuklar ise soğuktan tir tir titriyorlardı, burunları soğuktan kıpkırmızı olduğu halde damdan aşağı inmiyorlardı.Bazı çocuklar akan burunlarını mendil olmadığı için, koluyla siliyorlardı.Herkesin kafası gökyüzüne bakıyor ,uçurtmaları zevkle izliyorduk.Bazı çocukların anneleri, eve gelmeleri için çağırsa da kimse, uçurtmasını uçurtmaktan vazgeçmiyordu.Bazı uçurtmalar, havada düzgün bir biçimde uçarken bazı uçurtmaların kuyruğu hafif olduğu için, durmadan havada sağ sola geziniyordu.Bazı uçurtmalar terazi hatasından dengesini kaybedip düşüyordu.
Gözcü arkadaşımız, üşüdüğü için evine gitmiş ama kimseye haber vermemiş. Hepimiz ,Cemalettin Abi’nin sesiyle korkuyla irkildik. Cemalettin Abi, kaçacağımız merdiven yönünden gelmişti;ikinci kattan da aşağı atlamamız mümkün olmadığından hepimiz yakalanmıştık. Korkuyla başımızı öne eğdik. Cemalettin Abi, sert ve öfkeli bir sesle konuşmaya başladı:
---Çocuklar!. .Ben,elektrik tellerinin olduğu yerde uçurtma uçurtmanın yasak olduğunu söylemedim mi?.Bu seferlik sizi dövmüyorum ama bir daha sizi, elektrik tellerinin olduğu yerde uçurtma uçururken yakalarsam döverim!..Elektrik tellerinin olmadığı tarlalarda uçurabilirsiniz…Şimdi, uçurtmaları yavaş yavaş yere indirin…
Uçurtmaları aşağıya indirdik. Uçurtmaları tek tek topladı ve önce uçurtmaların kağıt kaplamalarını yırttı,sonra da çıtlarını kırdı, öfkeyle yere attı..Hiçbirimizin sesi çıkmıyordu, çünkü dayak yemediğimiz için seviniyorduk.Uçurtma iplerini de alarak yanımızdan ayrıldı.Moralimiz bozulmuştu,hepimiz gözcü arkadaşımıza kızıyorduk ama gözcü haber verse bile Cemalettin Abi’nin elinden kurtulamazdık,çünkü atletik yapılıydı ;hepimizden atik ve hızlıydı.
Aradan yaklaşık on gün geçmişti,ekimin sonuydu.Damlarda yine mahalle çocuklarıyla uçurtma uçuruyorduk.Sert bir poyraz esiyordu.Uçurtmaların hepsi havada uçuyordu.Uçurtması olmayan çocuklar ,uçurtmalara gıptayla bakıyorlardı.Büyük çocuklar ,küçük kardeşlerine uçurtmanın nasıl uçurulacağını öğretiyorlardı.Kimi çocuklar hem uçurtma uçuruyor hem de kuru üzüm,ceviz yiyorlardı.Bir başka çocuk patates kömbesini iştahla aşırıyordu.İki kardeş, peynir dürümünü paylaşarak neşeyle yiyorlardı.Herkesin keyfi yerindeydi.Komşu damdan bir çocuk:
---Döller!.. Kaçın, kaçın!…Cemalettin Abi, Cemalettin Abi geliyor!.. diye yüksek sesle korkuyla bağırınca, çocukların hepsi ellerindeki uçurtma iplerini bırakarak sağ sola uygun yerlere saklanmak için kaçıştılar, çil yavrusu gibi dağıldılar...Uçurtmalar toprak kaleye doğru,havada yalpalar yaparak düşerken bir kısmı değirmen argındaki söğüt ağaçlarına takıldılar,çok yüksekte olanlar, toprak kaleyi de geçerek bazı evlerin üzerine düştüler.Çocuklar,saklandıkları yerlerden, korktukların için çıkamadılar.Bir süre beklediler,baktılar ki ses seda yok… Cemalettin Abi de yok…Bunun, arkadaşlarının bir eşek şakası olduğunu anladıklarında iş işten geçmişti…Yapacak bir şey yoktu,bütün uçurtmalar heba olmuştu.Şaka yapan arkadaşlarına kızdılar ama birbirlerine bakarak tongaya düştükleri için de uzun süre gülüştüler…
Yıllar sonra Afşin Lisesi’nde Müdür Yardımcısıydım.Cemalettin Abi öğrenci velimizdi.Çocuklarını okutuyorduk.Çocukları zeki ve çalışkandı.Benim de derslerine girdiğim ve sevdiğim öğrencilerimdi.Okula geldiğinde, kendisiyle sohbet ederken uçurtma hatıralarımızı anlatır,kendisinden ne kadar korktuğumuzu anlatır; eski günleri yad ederdik…
Kaymakamlığın düzenlediği’’Uçurtma Yarışması’’ ilkokul,ortaokul,lise öğrencileri ve öğretmenlerinin yanında ,halka da açıktı.Yani yaş sınırlaması yoktu.Dereceye girenlere para ödülü verilecekti.Birinciye beş yüz bin lira,bugünkü parayla beş yüz lira ödül verilecekti.25 Mayıs 1996 Cumartesi günü ,saat:15.00’da YİBO’nun karşısında Atlas Tepesi’nin eteğinde saat:15.00’da yapılacaktı.Kaymakamın Başkanlığında ilkokul müdürlerinden oluşan üç kişilik jüri tarafından değerlendirilecekti.Değerlendirme yapılırken uçurtmanın çıktığı yükseklik,havada kalış süresi, uçurtmanın kompozisyonu,dizayni, uçurtmada kullanılan sembollerin anlamları ve süslemeler değerlendirmede göz önünde tutulacak hususlardı.
Anadolu Lisesi’ndeki öğrencilerime,uçurtma yarışması hakkında bilgi verdim ve öğrencileri teşvik düşüncesiyle yarışmaya ‘’Ben de katılacağım.’’ dedim..Eve dönünce’’ Uçurtma Yarışmasını’’ eşime ve çocuklarıma anlattım.Yıllar sonra çocukluğumu yaşamak istiyordum.Eşim de çocuklarım da bana destek verdiler.Ben de yarışmada dereceye girersem para ödülünü kendilerine vereceğimi söyledim..Yarışmaya iki hafta vardı.Hafta sonunda iki uçurtma yapacak kadar marangozdan çıta, kırtasiye dükkanından yapıştırıcı,şeffaf ciltler,Atatürk fotoğrafı,Türk Bayrakları,yeni kurulan Türk Cumhuriyetlerinin bayraklarını aldım.Ayrıca naylon uçurtma ipliği aldım.
Üç çubuklu ,altıgen,iki uçurtma yapmaya karar verdim.Orta çubuk biraz kısa olacaktı. Yaklaşık seken santim büyüklüğünde uçurtmalar yapacaktım. Yardımcılarım; ortaokul birinci sınıf öğrencisi kızım ile ilkokul dördüncü sınıf öğrencisi oğlumdu.Uçurtmanın biri, az rüzgarda uçması için hafif çıtalı olacak;diğeri sert esen rüzgara dayanması için çıtaları kalın olacaktı.Bundan dolayı çıtaları ince ve kalın olarak ayarladım..Çıtaları kalın olan uçurtmada,en üst bölümde Atatürk fotoğrafı,orta çubukta kırmızı harflerle Mehmetçik yazısını,gerdanlığı Türk bayraklarıyla süsledim.Hafif olan uçurtmada ise uçurtmanın merkezine Türk Bayrağını,altıgene de altı Türk Cumhuriyetinin Bayraklarını yerleştirdim.Çünkü Türk Cumhuriyetleri ,Sovyetler Birliğinin dağılmasından birkaç yıl sonra ilan edilmişti.Milli duygular zirvedeydi.(Azerbaycan,Türkmenistan,Özbekistan,Kırgızistan,Kazakistan,Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti).Orta çubuğa iki püskül yaptım. Hafif uçurtmanın kuyruğunu kırmızı-beyaz Türk bayrağı rengiyle yaptım.Kuyrukları uzun yaptım;hafif rüzgarda kuyruğu kısaltacaktım.Evimizin yanındaki boş tarlada kızım ve oğlumun yardımıyla provalar yaptık.Çocuklardan biri, uçurtmayı havada tutacak;diğeri kuyruğu tutacak ,ben de koşarak uçurtmayı uçuracaktım .Uçurtmaların terazisi düzgündü ,dengeli uçuyordu.Yarışma gününü heyecanla beklemeye başladık.
Yarışma günü gelmişti.Hava açıktı ve güneşliydi ama uçurtma uçuracak şiddette rüzgar esmiyordu.Bu nedenle, uçurtma yarışmasına hafif olan uçurtmayla gitmeye karar verdim.Toros arabamın bağacına uçurtmayı özenle yerleştirdim.Kızım ve oğlumu alarak yarışmanın başlama saatinden bir saat önce Atlas Tepesi’nin eteğine vardık.Bizim gibi erken gelen öğretmenler,öğrenciler,veliler meydanı doldurmuştu.Herkesin elinde değişik renkte ,değişik büyüklükte rengarenk uçurtmalar vardı.Atatürk ve Türk bayraklı , kırmızı-beyaz Milli takım renkli uçurtmaların yanında; Galatasaray,Fenerbahçe,Beşiktaş,Trabzon Sporun renklerinden oluşan çeşit çeşit uçurtmalar…Meydanda değişik boyutta ve farklı şekillerde birçok uçurtmalar...Yarışmacılar, uçurtmaları ile prova yapıyorlardı.Herkes birbirinin uçurtmasını inceliyordu..
.Öğrencilerin giyiminde de bir renk cümbüşü...Bahar mevsimi olduğu için her taraf yemyeşil otlarla kaplıydı..Atlas Tepesi’nin orta kısmında koyun sürüleri otluyor,koyunların çan sesleri duyuluyordu.Çoban köpekleri arada sırada havlıyordu.Arabalar yol kenarına ve Atlas Sürücü Kursu pistine park etmişti.Kuzeyde YİBO’nun okul binası,lojmanları ve belediyenin yaptırdığı yeşil evler, sıra sıra görünüyordu.Daha uzakta A Termik Santrali’nin uzaktan görülen dört bacası siyah dumanla ovayı zehirliyordu.Kömür kokusu yirmi kilometre uzaktan hissediliyordu.
Yarışmaya katılan birçok öğretmen, Afşin Lisesi’nden eski öğrencimdi.Birçok okul müdürü yakın arkadaşımdı.Jüri üyesi üç ilkokul müdürü de yaşça benden büyük sevdiğim kişilerdi.Bayram kutlamalarında,törenlerde sunuculuk yaptığım için öğretmenler,öğrenciler,veliler tarafından tanınıyordum.Herkesle konuşuyor,hal hatır soruyordum.Uçurtmamı arabanın bağajından dikkatlice çıkardım.Çevremdeki kişiler,uçurtmayı dikkatlice incelmeye başladılar.Uçurtmamın kompozisyonu dikkat çekiciydi.Türk Bayrağı uçurtmanın göbeğinde , çevresindeki Türk Cumhuriyetlerinin bayrakları kompozisyon olarak çok beğenilmişti.Orta çubuğun, yan çubuklardan biraz kısa olması uçurtmaya ayrı bir güzellik katıyordu.Kuyruk kırmızı-beyaz ince,uzun kağıtlardan yapıldığı için çok güzel görünüyordu.Kısacası uçurtmam, yarışmacılar ve seyirciler tarafından beğenilmişti.
Yarışma saati geçmişti.Jüri hazırdı,yarışmacılar hazırdı ama uçurtma uçuracak kadar rüzgar esmiyordu.Hafif bir rüzgar esiyordu.Jüri yarışmaya katılacak yarışmacıları davat etti.Rüzgar çok hafif estiği için,uçurtmamın üç metre olan kuyruğundan bir metresini kestim.Böylece uçurtma rahatça havalanacaktı.Jüri tarafından yarışmaya katılacak isimler tek tek not edildi.Kurallar açıklandı. Yaklaşık otuz uçurtma yarışmaya katılıyordu.Birer metre arayla yarışmacılar dizildi.Uçurtmayı tutacaklar ve koşucular yerlerini aldılar.Seyirciler heyecan içinde neticeyi bekliyordu. Provada yaptığımız gibi, kızım uçurtmayı, oğlum da uçurtmanın kuyruğunu tutacaktı.Koşucular,uçurtma iplerini açmaya başladılar.Kimi on beş,kimi yirmi ,kimi otuz metre,kimileri daha kısa ve uzun açmıştı.Ben hepsinden daha uzun –yetmiş metre kadar-açmıştım.Jürinin yerini almasından sonra,düdükle yarışma başladı.Bazı uçurtmalar, tutucuları hatalarından dolayı otlara dolaştı,bazıları yanlamasına yere çakıldı.Birçoğu koşucularla birlikte havalandı.Ben de olanca gücümle koşmaya başladım.Yaklaşık yüz metre koşmuştum.İpim uzun olduğu için uçurtmam çok güzel havalanmış ve en yükseğe çıkmıştı.Jüri üyeleri, havada yüksekte olan uçurtmaları dikkatli bir şekilde tespit ediyorlardı.Rüzgar sert esmediği için yaklaşık beş dakika içerisinde uçurtmalar yere indi.Benim uçurtmam yüksekte olduğu için yere geç inen uçurtmalar arsındaydı.Cumhuriyet İlkokulunun Müdürü Mehmet Karabulut yüksek bir sesle:
---En iyi uçan uçurtma, Harun Bey’in uçurtması…Büyüklüğü,biçimi çok güzel..Hem en yükseğe çıktı hem de diğer uçurtmalardan daha fazla havada kaldı…Ayrıca uçurtmanın kompozisyonu ;ortada Türk Bayrağı,çevresinde Türk Cumhuriyetlerinin bayrakları ile çok anlamlı olmuş.Birinciliği hak ediyor…
Mehmet Bey’in konuşmasını destekleyenler olduğu gibi karşı çıkanlar da oldu.Gerçekten de çok güzel başka uçurtmalar vardı. Jüri üyeleri, sekiz uçurtmayı Kaymakam Bey’le değerlendirmek üzere yanlarına aldılar.Yarışma neticeleri pazartesi günü açıklanacaktı.Ben,dereceye gireceğimizi tahmin ediyordum.Çocuklarla eve gittik.Pazartesini heyecanla beklemeye başladık.Pazartesi öğleden sonra beklenen haberi telefonla aldım:’’ Uçurtma Yarışması’’nın birincisi, yani ‘’ŞAMPİYONU’’ ben olmuştum. Çocuklar gibi mutluydum. Çünkü nostalji olarak çocukluğumu yaşamıştım…
Hey gidi günler hey!..