Gazze’de zulüm hala devam ediyor. Her şeye alışabilen yapımız yavaş yavaş bu zulme de alıştı ve ilk zamanlardaki vermiş olduğumuz tepkilerimiz kaybolmaya başladı.

            Geçen zaman çerisinde neler yapabildik? Pek te bir şeyler yapmadık veya yapamadık.  Kişisel çabalardan öteye geçemedik. Bu süre içerisinde İsrail her gün bombalamaya, ABD ve Almanya gibi birçok devletler sürekli olarak İsrail’e silah taşımaya, bazı halkı Müslüman devletler de kınamaya devam ettiler.

            Halk bazında asıl tepkiyi ise Müslüman halklardan ziyade Batıda yaşayan halklar verdi ve vermeye de devam ediyorlar. Çoğu Müslüman ülkelerin halklarından ciddi manada tepki gelmezken Batı da tam aksi bir durum yaşandı. Halklar sokaklara dökülerek “Yaşasın Bağımsız Filistin” sloganları ile İsrail zulmünü protesto ettiler. Biz Filistin’e destek adına hala sofralarımızdan Cola’yı dahi kaldıramazken Batı’da milyonlarca insan ellerinde Filistin bayrakları ile Gazze halkının yaşadıkları zulme engel olmaya çalıştılar ve çalışıyorlar.

            İslam dünyası sessizliğini korurken Batı’dan hakikati haykıran seslerin yükselmesi ilginç bir durumdu. Birçok batılı halklar bir taraftan Gazze’deki zulme dikkat çekerlerken diğer taraftan da İslam’ı seçiyorlardı. Gazze’deki şehitlerin kanları bir taraftan toprağı sularken diğer taraftan da gayr-i Müslim olan birçok kimsenin kalbine iman tohumunun atılmasına vesile oluyordu. Bir Gazzeli ölürken yüzlercesi doğuyordu.

           Gazze’de yaşanan hadiseleri ve bunun Batı dünyasına yansımalarına bakıldığında “Güneş Batı’dan mı doğuyor?” diye bir düşünce insanın zihnine geliyor. “Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki Allah öyle bir kavim getirecektir ki Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler; müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı vakarlıdırlar; Allah yolunda cihad ederler ve hiç kimsenin kınamasından korkmazlar.” (Mâide: 54) ayet-i kerimesinde buyrulduğu gibi İslam dünyasındaki halk, İslam’dan uzaklaşırken Allah onların yerine başka bir topluluk mu oluşturuyordu?

Sa’sa bin Naciye, Cahiliye döneminde yaşamış ve kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesine karşı çıkan zengin bir kimse idi. Ailesi tarafından gömülmek istenen kızları (büyüyüp evlenene kadar kendi yanlarında kalmaları karşılığında) parası ile satın alır, onların bütün masraflarını karşılar ve gömdürmezdi. Bu şekilde 96-400 civarında kız çocuğunun gömülmesine mani olduğu rivayet edilir. Daha sonra Müslüman olmuş ve Hz. Peygamber (sas)’e: “Ya Resulallah! Ben bunları yaptığımda Müslüman değildim. Ama şimdi Müslüman oldum. Ben bunların karşılığını görecek miyim? Onlardan dolayı bir ücret alacak mıyım? ”diye sorar. Hz. Peygamber (sas) de: “Sen onun karşılığını görmüşsün” buyurur. Yani o iyiliklerinden dolayı Allah sana hidayeti nasip etmiş ve Müslüman olmuşsun.

Sa’sa bin Naciye’nin hidayetine, cahiliye dönemi zulmüne karşı çıkması vesile olduğu gibi İsrail zulmüne karşı çıkan binlerce kimselerin hidayetine de bu onurlu duruşları vesile olabilir mi? İsrail zulmüne karşı dik duruşları, onları engellemeye çalışmaları kalplerine hidayet güneşinin doğmasına sebep olabilir.

Batı dünyasındaki bu tepkileri ve onların arasından binlerce kimselerin İslam’ı seçmelerini duyduğumuzda: “Acaba Allah, vicdanı kirlenmemiş bu kimselerden, zulmün karşısında duracak ve kendi dininin bayrağını yüceltecek yeni bir toplum mu var ediyor?” şeklinde bir soru sormaktan kendimizi alamıyoruz.