" Allah'ın rahmeti sayesinde sen onlara yumuşak davrandın. Ama eğer onlara karşı katı yürekli davransaydın, kesinlikle senden uzaklaşırlardı. Şu halde onları affet, affedilmeleri için de dua et ve yönetim işinde onlarla istişareye ( devam) et! Artık kararını verdiğin zaman da, Allah'a güven! Çünkü Allah kendisine güvenenleri sever." ( Âl-i İmrân sûresi, âyet 159 )
" Yine onlar Rablerinin ( davetine) koşarlar, namazı hakkını vererek eda ederler, toplumsal işlerini aralarında danışma yoluyla görürler ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden harcarlar." ( Şûrâ sûresi, âyet 38 )
Ayetin yorumu şöyledir:
" Şûrâ kelimesi arının bal yapma süreciyle ilgilidir. Şevru'l-'asel, " bal toplamak", el-meşar, " petek" anlamındadır. Arıların iş birliği ve dayanışmasını ifade eder. Şûrâ, kolektif bir çabayla akıl çiçeklerinden toplanan özün bir petekte bala dönüşmesidir.
" Toplumsal iş" bağlamında " danışma" prensibine yapıcı muhalefeti de ilave eden bir âyet için ( bknz. 24: 62, not 2). Namazla yan yana anılan şûrâ, akılların saf tutması, bir bakıma akılların cemaatle namaz kılmasıdır. Ortak akla Allah cemaat sevabı verir. Sonuçta mevcudun kat kat üstünde bir bereket hasıl olur." ( K. Meal ve tefsiri, M. İslamoğlu, sayfa 964)
Alemi İslam, ne zaman Şura sistemini kaybetmiştir?
Elbette ki, insanlığın ibretle, gıbtayla bilmiş olduğu, tanıdığı " Asr- Saadet " dönemi, sadece 30 yıl sürmüş, Şura sistemine dayalı olarak, insanların parmaklarını ısırdığı o kutlu ve mutlu dönem, Muaviye'nin, hile ve hurdasıyla son bulmuştur.
Mızrakların uçlarına takılarak, " Sıffîn" savaşı , " Hakem olayı" tamamen birer kandırma, aldatma, Müslümanları hile ve nurda ile krallıkla, saltanatla, veliahtlıkla yönetme biçimidir!..
Söz konusu bu tarihlerde, Emeviyye'nin hitamına kadar, "Ehl-i Beyit" nesilleri, zulme, kötülüğe, zorbalığa, her türlü akıl almaz vahşiliklere maruz kalmışlar, Emeviyye'nin 83 yıllık zalim idareleri boyunca devam etmiştir.
Krallık, diktatörlük, zalimlik, insan haklarını gasp, Emeviyye ile bitmemiş, ondan sonraki devam eden krallar, sultanlar tarafında da aynen devam ettirilmiştir.
İşte, en son tüm insanlığın, modern dünyanın gözleri önünde işlenen " Cemal Kaşıkçı" cinayeti de bunlara gösterilecek en bariz bir misaldir.
Yezid soyu ve artıkları katiller, bir başka memleket topraklarına girerek, 80 milyon Türk insanının gözleri önünde " Cemal Kaşıkçı"yı hunharca, despotça, zalimce, korkmadan, ürkmeden katletmişlerdir. Halbu ki;
Burası, Suudi Arabistan'ın; insanların katledildiği, " sözde şeriat mahkemesi" kararı diye, şehrin en görkemli meydanında insanların öldürüldüğü, boğazlandığı yer değildir..
Diğer taraftan, günümüz Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ne Şerif Hüseyin'lerin isyan dönemi, nede İngiliz casuslarının fink attığı bir ülke değildir.
Bir kere, Cemal Kaşıkçı, suçlu, suç işlemiş olabilir. Ama, böylesi bir katliam, vahşilik, Kâbe'ye sahiplik yapanlara yakışmamıştır. Böylesi bir vak'a, ancak mel'un Yezid tarafından icra edilmiş, bir de Prens Selman cüret etmiştir.
Diğer taraftan, Türkiye'nin; böylesi bir katliamı ört bas etmediği halde, Pkk'ya, sair Deaş'a falan göz kırpılması, silah vermesi, silahlandırması, yine kendi aleyhlerine olacak, binmiş oldukları dalı kendi elleriyle kesmiş olacaklardır.
Sonuç olarak;
Türkiye Cumhuriyeti, hiç bir yönüyle, Suudi prenslerine muhtaç, el açan bir ülke ve millet değildir. Eğer, milletimizi hac ve umre ziyaretleri için köşeye sıkıştırmak istiyorlarsa, vallahi, kendileri zararlı çıkacak, Müslümanların helal paralarından kendileri mahrum kalacaktır!..
Sen, prens Selman!.. Ne iş yaparsın, ne işe yararsın, hangi Müslümanın derdine deva, yarasına merhem oldun ki? Olamazsın ve olamayacaksın!.. Çünkü, çapın ve kapasiten böylesi hayrı yollara müsait değildir!..
Sen git; İspanya sahillerinde, Miami plajlarında vesair seks yuvalarında ömrünü geçir, suçsuz. günahsız insanların tertemiz kanları ile sen, kirli, pis ellerini kana bulaştırma!..
Yezid mel'unu da, bir dönem, kan döktü, kan akıttı, mazlumların ahlarını vahlarını aldı da ne oldu?.. Türkmen reisi Timurlenk, mezarını bile kaldırtıp yerinden atmıştır!..
Prens Selman; korkarım ki, senin akibetin de aynısı olacak gibidir!. Çünkü, kaşınıyorsun, kaşınman da suçsuz, masum insanları vahşi şekilde öldürmekle geçmeyecektir!.. Selam ve dua ile..