“Perşembenin gelişi Çarşambadan belli olur” derler ya!.. 16 Eylül 2019 Pazartesi günü Basın mensubu Ömer Kösebalaban’ın vefatını teessürle öğrendim.
44 yaşındaydı. Onun çalışmasını cevvaliyetini biliyordum. 17 Eylül sabahında hazırlandım, Ömer’in; cenaze namazını kılmaya gidecektim ki, hemen akabinde, Hacı Hasan Tahiroğlu dostumun ölüm salası ile irkildim.
Sandalyede oturup kaldım. Çünkü, Tahiroğlu ile dört yıl bir ve beraber görev yapmıştım. K. Maraş Elbistan Çarşı camii imam-Hatibi idi. Bir grup oluşturmuş, şen, şakrak hizmet ediyorduk.
Vaiz Ali Gözübüyük hoca, Hasan Tahiroğlu, Emin Kılıç, Ökkeç Gökce ve benzeri dostlarım.. Vaiz Ali Gözübüyük Ezher mezunu ve tefsir ilmini okumuştu. Emin Kılıç, Hasan Tahiroğlu din Görevlisi, Ökkeş kardeşim Müftülük Memuru idi.
Vaiz Ali, Ökkeş kardeş ve Hacı Hasan bu gün hayatta yokturlar. Ebedi aleme göçmüş olan dostlarım.. Ben Afşin Müftülüğüne geldim ama, onlardan kopmadan göreve devam ettim.
Emin Kılıç kurum değiştirdi. Kültür Müdürlüğü görevine giderken, Ökkeş Gökçe İstanbul Zeytinburnu Müftülüğüne gönderildi, Ben; Hollanda’ya yolcu olur iken yine aynı dostlarla hiç olmazsa bir ve beraberdim.
Onun içindir ki, 17 Eylül günü önce Ömer Kösebalabanan’ın cenazesini kılayım, sonra da Hacı Hasan Tahiroğlu için Çobanbeyli mahallesinde hoca efendinin cenaze merasimine katılayım dedim.
Afşin Ulu camiinde öğle namazını müteakip, tesbih çekmeden dışarı çıktım ve Ömer’in cenazesinin başına gittim. Keşke!.. Cenazeye yakın bir yerde olmasaydım. Çünkü, Ömer’in, mini minnacık çocukları “Babamız!” diye ağlıyorlardı.
Yaratılıştan olsa gerek!.. Çocukların ağlamasına dayanamam. Bende, hüzün. teessür. keder hasıl eder!.. Hasılı, Ömer’den sonra, Afşin Çobanbeyli’ye hareket ettim. Orada, Ramazan hocayı dinledim. Çünkü, olgun, sabırlı ve kendini kaybetmeyen bir yapıya sahiptir.
İkindi namazından sonra, Hoca Hasan’ın da cenaze namazını kılarak, onuda köyünün mezarlığına yolcu ettik. Kalabalık insan kitlesi bulunuyordu.
Netice olarak;
17 Eylül’ü unutmayacağım. Ömer kardeşin ” Yeşil Afşin Gazetesi” nde yazı yazmam, Hoca Tahiroğlu ile, acı, tatlı günlerim.. Hep tarihi birer anı olarak belleğimde yer almaya devam edecektir.
Hoca kardeşin, up uzun sakalı, heybetli yürüyüşü, Osmanlıca okur gibi konuşmaları halende hoşuma gitmektedir.. Mahmut Efendi tarikatına bağlı olması, zaman zaman onu bu yönden sinirlendirmem, unutulacak hususlar değildir.
Onun içindir ki, 17 Eylül benim için bir hüzün ve keder günü olmuştur. Vefat eden bu iki dosta rahmet diliyor. mekan ve makamlarının cennet olmasını niyaz ediyor. yakınlarına baş sağlığı diliyorum.
Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir