" Gerçekten Allah kendi nefislerinde olanı değiştirip bozuncaya kadar bir toplulukta olanı değiştirip bozmaz," ( Ra'd suresi, ayet 11)
" Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan seni Allah'ın yolundan şaşırtıp saptırırlar, Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak zan ve tahminle yalan söylerler," ( En'am suresi, ayet 116 )
Konumuz ciddi ve ehemmi mühimdir. Çünkü annesini katleden, babasını yerlerde sürükleyen, sokak ortalarında eşini hunharca öldüren gözü dönmüşlerin vicdanını hangi kıstaslarla ölçeceğiz?
" İslam beldelerinde yaşayan insanların kılıçları kardeşlerinin kanları ile boyanıp da milyonlarca insan buna seyirci kalıyorsa hangi maşeri vicdandan söz edilebilir ki?
Yangın yerine dönen koca coğrafya ve orada zillete mahkum edilen milyonlarca insan... Şam, Bağdat, Kudüs, Musul, Kahire... Elimizden alınan nesiller... Kaybedilen topraklar... Sokaklarında cıvıl cıvıl koşan çocukların yankılanan tatlı sesleri hani?
Harabelerin arasında insanlığı arayan çocuklar bize ne anlatır? Duyarlı olması gereken vicdanlar nerede?
Ya Müslümanlar? Nüfus olarak iki milyara yaklaştıklarını övünerek söyleyenler, onlar nerede? Hani kendilerinin başına gelmesini istemedikleri şeylerin başkalarının başına gelmesi halinde bundan acı duyacaklardı? Müslümanların çağın vicdanı olması gerekmez miydi? " ( Nida, A. M. Ünal, sayı 185, sayfa 15-16)
İslam beldeleri; sil baştan vicdani durumlarını sorgulamak, yaptıkları işin vahametini sorgulamak durumundadır. Kendi yurtlarından, vatanlarından göç eden insanların acıklı halleri, bebelerin, yaşlıların soğuk denizlerde boğulmaları birer vicdani meseleden ziyade Kurani sorgulamadır.
Ülkemiz sokaklarında, caddelerinde, meydanlarında vurulan, dövülen, darp edilen hanımların halleri içler acısıdır. Göz dönmüş, canavarlaşmış bireyler, okumamış kitleler ellerinde silahlarla, yaralayıcı aletlerle fink atmaktadırlar. Yani,
" Masumlara, mazlumlara, yokluğun ve yoksulluğun her çeşidiyle hayatı parça parça olmuş güçsüzlere, zayıflara, engellilere, çocuklara yönelmiş onca merhametsizlik ve zulüm karşısında küçücük bir itiraz yoksa bunda bir terslik yok mudur?
Budist çeteler tarafından saldırıya uğrayan ve evleri yakılan Arakanlı Müslümanların dramı, bir iz bıraktı mı Müslümanlarda?
Dünyadaki yoksul halkların zengin ülkelere gitmek için Akdeniz'i bir ölüm denizine çevirmesi ne kadar etkiledi Müslümanları? Ölüme alışmak mıdır bunun adı? Binlerce ceset karşısında kimsenin kılı neden kıpırdamaz?
Boğulup kıyıya vurmuş çocuğun cesedi karşısındaki suskunluk, Müslüman olduklarını ileri sürenlerin vicdanının boğulduğunu göstermez mi?
Merhamet gibi bir hazine, ürperen bir yürek ve yaşaran bir göz olmadığı sürece bu hep böyle devam edecektir kuşkusuz. İlkeli davrananlar ancak erdem sahibi olabilirler. Hiç bir şeyi değerli görmeyenlerin ilkeli davranış sergilemeleri mümkün değildir.
Haksızlık karşısında susmak, seyirci kalmak... Seyirci kalmak yetmezmiş gibi bir de zulmü alkışlamak... " Vur abalıya" dercesine... Empati yapmamak... " Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!" anlayışıyla, Taş kesilircesine...
Hele de merhamet edilmesi gerekenler kendilerinden biri değilse... Kendi sokaklarından, cemaatlerinden, partilerinden, derneklerinden, vakıflarından, ekiplerinden..." ( a. g. d. sayfa 16)
Netice olarak;
Kur'an'ın okunmadığı, okundu ise anlaşılmadığı, emirlerinin hayata hakim kılınmadığı toplumlar sınıfta kalmış, vicdanlarının sesini duymayan toplumlardır.
Zaten, vicdanları olsaydı, vicdanlarını Kuran'ın emrine verir, onun yüce buyruklarını dinler, vicdanlarına Kuran'ın önünde takla attırırlardı. Ama, görünen ve yaşanan odur ki, Müslümanlar; ne vicdanlarına takla attırmakta, nede Kuran'ı vicdanlara kıstas olarak, öncü olarak dizayn ettirmektedir,
Kirlenen vicdanlara çözüm yolu ve çaresi olarak, aziz Kuran'ı salık vermekte ve tavsiye etmekteyiz. Yoksa, bu gidişatın sonu daha çıkmaza çıkacak, toplumlar, kitleler, insanlar gittikçe daha çok canavarlaşıp, sırtlanlar gibi birbirlerini yiyeceklerdir.
Acıma, merhamet, insaf, yardım, el atma, düşkünün elinden tutma işlerinde örnek alınacak kitle, Asr-ı Saadet dönemidir. Başta, Resul'un (sav) ve sevgili arkadaşlarının yaşamları, Kuran'a uygun hareket etmeleridir. Rabbim!.. Milletimize güzel günler, Kurani çözümler lütfeylesin. Selam ve dua ile...
Şerafettin Özdemir