Hayat, insanı sürekli sınayan bir yolculuktur. Bu yolculukta kimi zaman koşarız, kimi zaman durur dinleniriz, ama en çok yorulduğumuzda yaslanacak bir duvar ararız. O duvar bize güven vermelidir, yıkılmayacağına inanmalıyız. Peki, hangi duvar gerçekten sağlamdır? Gençlikte bunu düşünmeyiz. Her şey yolunda gibi görünür, düşmeyeceğimizi zannederiz. Ama zaman geçer, hayat bizi sınar ve anlarız ki, her duvar sanıldığı kadar sağlam değildir.
Düşün, çocukken yaslandığın ilk duvar belki de annenin omuzlarıydı. Düştüğünde seni kaldıran, ağladığında seni teselli eden bir sıcaklık. O zaman duvar dediğin şeyin yalnızca fiziksel bir yapı olmadığını öğrenirsin; bir insanın sevgisi, şefkati, sana sunduğu güven de duvardır. Sonra büyürsün, dostların olur. “Dost dediğin her zaman yanında olur” dersin, sırtını yaslarsın. Ama zamanla öğrenirsin ki, her dost aynı değildir. Bazıları yalnızca iyi gün dostudur, zorluklar başladığında sessizce uzaklaşır. İşte o an fark edersin: Dostluk, gerçekten sağlam bir duvar mıdır? Yoksa seni taşıyan o duvar, aslında içindeki dayanma gücünden mi gelir?
Hayatın farklı dönemlerinde birçok duvar deneriz. Bir arkadaş omzunu verir, güvenirsin; ama bazen o güven kırılır. İş yerinde seni koruyacağını sandığın bir sistem, en zor anında seni yalnız bırakabilir. Bir sevdiğin vardır, onun sevgisi dünyayı taşır sanırsın; ama bir gün o sevgi azalırsa, dayanacak yerin kalmaz. Tüm bunlar sana şunu öğretir: Hayatta yaslanacağın her duvarı dikkatle seçmelisin.
Bununla birlikte, bazı duvarlar gerçekten sağlamdır. Mesela yıllar boyunca her şartta yanında olan bir anne-baba. Ya da ne olursa olsun sırtını döndürmeyen bir dost. Bu insanlar, hayatındaki en değerli duvarlardır. Ama unutma ki, o duvarlar bile zamanla yıpranabilir. İnsanlar yaşlanır, güçleri azalır. O yüzden hayatta en sağlam duvarın kendi yüreğinde inşa ettiğin duvar olduğunu öğrenirsin.
Bir örnek düşün: Yaşamı boyunca her şeyini ailesine adayan bir baba. Gün gelir, çocukları büyür, hayat telaşına düşer, o baba yalnız kalır. Onun yaslanabileceği duvar kalmamış gibi görünür. Ama aslında o baba, yıllar boyu çocuklarına kattığı sevgiyle kendi içinde sağlam bir duvar örmüştür. Yalnız kalsa bile, yaptığı fedakarlıklar, kalbindeki huzur onu ayakta tutar. Çünkü en sağlam duvar, insanın kendi vicdanıdır.
Başka bir örnek: Yıllarca dost bildiği insanlara güvenen biri. Zor bir dönemden geçerken çevresindeki pek çok kişi yok olur. O kişi yıkılır gibi olur, ama sonra anlar ki, ona en çok güç veren şey kendi içindeki inançtır. Çünkü dışarıdaki duvarlar yıkılsa bile, içindeki direnç ayakta kalırsa yoluna devam edebilirsin.
Ve son olarak: Sevginin, güvenin, sadakatin olduğu bir aile düşün. Birbirine sımsıkı bağlanan bu insanlar, dünyanın her türlü fırtınasına karşı dimdik ayakta durabilir. Çünkü onların kurduğu duvar, taşlardan değil, kalplerinden yükselmiştir.
Hayat bize şunu öğretir: Yaslanacağın duvarları seçerken dikkatli ol. Her sağlam görünen yapı, seni taşıyacak kadar güçlü değildir. Ama aynı zamanda, unutma ki en güçlü duvarı inşa etmek senin elindedir. Kendi inancın, umudun ve sevginden örülen duvar asla yıkılmaz. Ve o duvar, yalnızca seni değil, sevdiklerini de korur.
Sonuçta hayat, insanı test eder. Zor zamanlar, duvarların gücünü ölçer. Ve o zaman öğrenirsin: Hangi duvar sağlam? Yaslanınca mı, yoksa yaşlanınca mı, işte o zaman anlarsın.