Erdoğan’a yakın görünen sanatçılara baskı yapan bir çevre var.
Kendilerine “İlerici, aydın, demokrat, çağdaş, insan hak ve özgürlüklerine saygılı” gibi cazip etiketleri yapıştıran bir çevre bu.
Aslında kendilerinin kendilerine değil, başkalarının kendilerine o etiketleri yapıştırması önemlidir. Zaten pek ilgileri de yok. Yapıp ettiklerine bakılırsa yapıştırdıklarından çok kendilerine yakıştırdıkları anlaşılıyor.
Öte yandan bu çevrenin başıboş olduğuna da inanmıyorum. Düğmelerine mutlaka bir basan var.
Hangi sanatçı Erdoğan’ın davetine veya bir etkinliğine katılmışsa hele de onunla fotoğraf karesine girmişse ille bu çevrenin hışmına uğradı.
Sezen Aksu’dan Ali Poyrazoğlu’na, Halil Ergün’den Ajda Pekkan’a kadar onlarca sanatçı bu cendereye mahkûm edildi. İbrahim Tatlıses’e pek dişlerini geçiremediler ama en azından salladılar.
Bu dışlanmaya çalışılan sanatçıların bir kısmı ‘kem küm’ ederek savunmaya çalıştı, bir kısmı hiç umursamadı. Kimi sessiz kaldı, kimi bir daha Erdoğan’ın yanında görünmedi ve destek mahiyetinde tek laf etmedi.
Son olarak Yavuz Bingöl’e takmış görünüyorlar.
Çok demokrat, çok insancıllar ya, ellerinden gelse düşman safına ittikleri sanatçıların ekmeğini suyunu kesecekler, anasından doğduğuna pişman edecekler. “Sen misin bizim arkamızdan gelmeyen?!”
Bu taarruza maruz kalanların başında Sezen Aksu vardı. Neler ettiler neler…
E sanatçı bu, tanınması gerek, verdiği konserlerde dinleyicinin çok olması gerek, albümlerinin daha çok satılması gerek. En önemlisi çizmeye çalıştığı imajının zarar görmemesi gerek.
Belki bunları düşünerek, belki de o kendilerine “Çağdaş, ilerici, aydın…” etiketlerini yakıştıranlara şirin görünmek, ‘dışlanmamak’ gibi sebeplerle Sezen Aksu’nun beyaz bayrak çektiğine şahit olduk.
Çeker çeker, kimsenin karışmaya hakkı yok da çekerken mevziinden başını uzatıp “Bizi örteceğinize kendi nefsinizi terbiye edin öküzler” demesi yakışmamış.
Kimse kimseyi (hele de sizi) örtmüyor Sayın Aksu, gittikçe çığ gibi yayılan açıklıktan öte açık giyenlere bile kimse karışmıyor. Mesela Roma’da genç kızların kısacık şortla gezmesi yasak ama Türkiye’nin her yerinde serbesttir.
“Nefsine hakim olamayan öküzler” varsa, tatmin olmak için açık mı bulamıyorlar?
Türbandan hareketle söylendiyse; zıddı olan açıklar, daha açıklar, çok açıklar, çok çok açıklar, kapalı yerinden açık yeri çok açıklar, mayolu, bikinili daha bilmem ne haltkini açıklar ve ana üryan açıklar onlarca milyon.