Bir yaprak gibi savruldu saçları,
Rüzgarın tenine bıraktığı ince bir dokunuş,
Göğsünde taşıdı tüm evrenin ağırlığını,
Bir kadın, gözlerinde karanlığı boğan bir ışıkla.
Geceydi, sessizce fısıldadı karanlık:
Bir gül kanar usulca, kimse görmeden,
Bir kuş uçar göğe, kanatları kırık,
O kadın, yıldızlardan bir iz bırakır.
Her damla kan, toprağa düşen bir yıldız,
Her yankı, kaybolan bir hayalin çığlığı,
Bir yürekten bir başka yüreğe,
Sessizliğin içinde yanan bir ateş gibi geçer.
Sokaklar dilsiz, evler sessiz,
Ama gök, onların adını sayıklar,
Her adımda bir ayak izi,
Her köşede bir kayıp çiçek kokusu kalır.
O kadın, bir nehrin akışında kaybolur,
Suları kan kırmızı, ama kimse fark etmez,
Bir masalın sonu gibi hüzünle doludur,
Zaman, onu taşır sonsuz bir uçuruma.
Kırılan aynalardan fırlayan ışıklar,
Bölünmüş umutların yankısıdır,
Bir kadın daha toprağa düştü,
Ama izleri gökyüzünde, yıldızların arasında parıldar.
Şimdi her gece, bir yıldız kayarken bil ki,
O kadınlar göklerde süzülür,
Onlar sustuğunda, dünya sessizliğe boğulmaz,
Onların çığlıkları evrenin damarlarında yankılanır.