Maalesef; ülke ve millet olarak, trafik konusunda, bir keşmekeşliğin, kuralsızlığın, kural tanımamanın içerisinde en önde giden bir milletiz!. Direksiyon başına geçmiş genelde tüm şoförlerimiz; adeta kral kesilmiş, elde sigara, kulakta telefon, ayak gazda dünyaya meydan okurcasına hareket edilmektedir.
Sahi; yaya geçitleri niçin vardır veya yapılmıştır? Caddelerin süsü mü, yoksa yaya insanları tuzağa düşürüp, insan katline sebep olan mahaller mi?
Bayramlar; kutlama günleri olacak iken, ne acı ki, yas, matem, mezarlık, ağıt, inilti, feryat günleri olmaktadır!..Bayramların gelmesini millet olarak, bu felaketlerden dolayı , sanki gelmesini istememekteyiz.
Bayram tatilleri başlar başlamaz daha ilk günden günlük ölü sayısını saymaya, " Bu gün kaç kişi", " yarın ne kadar kaza olacak" hesaplarını yapıyoruz. Oysa, ölen insandır, insanımızdır, evi barkı vardır, ailesi ve çocukları bulunmaktadır, kaza kurbanları dünyaya yaşamak için gelmişler, kör yola canhıraş demir yığınlarının arasında parçalanmak için gelmemişlerdir.
Vah zavallı kazazede vah!..
Direksiyonlar, bir çeşit " ölüm makinesi"ne dönüşmüştür. Demir aksanlarını keser gibi insan biçmekte, tahta biçer gibi insanlar hurdahaş olmaktadır. Bir, iki, üç, dört ve beş!..
Direksiyonda nice berduş, avare, ağzı sigaralı, elinde telefonlu, insan canına kasteden hödükler görmekteyiz ki, Vallahi!.. Onları gördükçe, kendi insanlığımızdan utanıyoruz.
Galiba bir yanlışlık vardır!..
Batı ülkelerinde milyonlarca araba yollardadır. Ama, gelin görün ki, araba kullanmaya ehil, gerekli eğitimini almışlar, bilinç sahibi, arabaları düzenli kontrolden geçirilerek yola çıkmışlardır.
Adam, çöpe atılacak araba ile " Drift" yapmaktadır. Gelin konvoyları başlı başına bela ve musibet, kontrol yok, "dur" diyecek bir mekanizma hiç bulunmamaktadır. Adamın belinde silahı ile düğün konvoyunda, çevredeki, yanındaki kadınlara, kızlara fors atmaktadır. Bre aptal adam!.. Sen dünyaya bir kere geldin, bir daha gelmeyeceksin. bunu niçin düşünmüyor musun?
Trafik polislerinin; bilgisiz, görgüsüz araç sürücülerine, yol kenarlarında, müsait yerlerde şeker ikram etmesinin, lokum sunmasının bir anlamı yoktur. Bizim insanımız, trafik polisinden çekinirse, korkarsa daha dikkatli olmaktadır.
Bazen yolculuk yapıyorum! "İleri noktalarda polis var" diye, karşıdan gelen sürücüler, "dikkatli olun", "kemer bağlayın", "hız limitiniz az olsun" diye, lamba yakarak karşı yönden gelen sürücüleri ikaz etmektedirler. Tabii ki, daha trafik noktasını daha geçer geçmez, şoförün ilk işi, ipinden kopan tosun gibi kemerini çözmesi olmaktadır.
Hasılı, trafik mevzuunda perişanız!.. Hal ve hareketlerimiz hırpani, insanlara saygımız, hürmetimiz hiç yoktur. Bir kere, kendi hayatımıza saygımız yoktur. Yayalara, yolda yürüyenlere, yaşlılara, çocuklara, hamile insanlara bile duyarlılığımız yoktur.
Netice olarak;
Bendeniz bu konuda ümitsizim.. Trafik kurallarının, hız limitinin uygulanacağından ümitsizim. Bir kere, ehliyet verirken, şoförleri eğitir iken, sıkı bir disiplinden, Batı standartlarından geçirmek gerekir.
Yoksa, hatır için, hatırlıdan selam getirmekle ehliyet verilir ise, bu kaosun bitmesi mümkün olmayacaktır. Hak, adalet, yetişkin, bilfiil trafik kurallarını bilerek şoför yetiştirir isek, yollardaki ızdırap bitecek, yol, yolculuk asude, sükunet dolu hal alacak, hiç bir kimsenin göz yaşı Ceyhun olmayacaktır.
İnsan mükerrerdir, insan hayatı o kadar da ucuz değildir Her yıl trafik kazalarında vermiş olduğumuz kurbanlar, Kıbrıs harekatından eksik değil, Kore harbinden daha yukarıdadır.
Tüm şoförlerimizden istirhamımız, önce kendi hayatlarının mukaddes olduğunu bilmeleri, sonra da başkalarının hayat haklarına saygı göstermeleridir. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir