" İnmemiştir hele Kur'an şunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için." ( Akif)
Yeryüzünde hayat sanki felç gibidir. İnsanlık; ne yaptığını ne yapacağını, nereye gideceğini nerede duracağını bilememektedir. İster Batı alemi olsun. ister ABD. olsun, isterse Ortadoğu ülkeleri olsun, İster Rusya. ister Çin-Maçin veya Japonya olsun. bunalımın, bunaklığın. serkeşliğin. sarhoşluğun, akılsızlığın içerisinde boca olmuş, bir o yana, bir bu yana savrulup durmaktadır.
Acaba insanlık hiç düşünmüş müdür, kurtuluşun, huzurun, rahatın ve mutluluğun nerede olduğunu? Maalesef, ülkemiz de dahil, bu kötü gidişattan, menfur girdaptan kurtuluşun yollarını aramamaktadır.
Sokaklar rezil, karı-koca hayatı mefluç, çocuklar her türlü ahlaksızlığın, içkinin, bonzainin, esrarın ve afyonun vermiş olduğu sarhoşlukla kendi annesini, kendi babasını bile tanımamaktadır. Oysa, insanlık azıcık kafasını, aklını, mantığını çalıştırmış olsa, kurtuluş, refah ve huzur hemen elinin altındadır. Nedir o reçete? Kuran'ı Kerim'dir.
" Kuran-ı Kerim'in insanlığa kazandırdığı değerleri yaşama ve yeryüzüne taşıma görevini Allah'ın Resulü, Veda Haccı'nda bizlere şöyle ifade buyurmuştur: " Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapmayacaksınız: Allah'ın Kitabı ve Resulü'nün sünneti. '
Kur'an'ı Kerim, insanı ve inanan toplulukları yücelten bir kitaptır. Allah nice kavimleri, nice milletleri bu kitapla yüceltmiştir. O kitabı dikkate almayan, onun hayat veren ilkelerine karşı olan topluluklar da nice talihsizliklere, nice aşağılıklara duçar olmuştur.
Milletimizin büyük medeniyetler kurmasında, zor zamanlardan çıkmasında, istiklal mücadelesi dönemlerinde en büyük imkanı ve motivasyonu, inandığı kitabı Kuran'ı Kerim olmuştur." ( Diyanet Haber bülteni, sayı 333, sayfa 7)
Sayın Diyanet İşleri Başkanımız bu güzel ifadeleri bir merasim anında dile getirmiştir. Hem de hafızlık merasiminde. Lakin, başında bulunduğu, merasimini yapmış olduğu Hafız olan öğrencilerin kaçta kaçı, Kuran'ı anlayarak okumakta, kaçta kaçı aziz Kuran'ı belleklerine yerleştirmiş durumdadır?
Çünkü, camiadan gelen biri olarak kesinkes ifade ediyorum ki, binlerce Kuran Kursumuzda verilen eğitim ve öğretim Kuran'ın istediği şekilde değildir. Bin bir emekle, yüz suyu dökerek, camii önlerinde toplanan üç-beş kuruşla biriken paralar, dökülen yüz suları bana göre heba olmakta, Kurslarda verilen tedrisat Kuran'ın ve sayın Başkanın anlattıklarına uygun değildir. Başkanımızın güzel sözlerine devam edelim:
" Hamdolsun Rabbimize ki, biz kitabını her şeyden aziz bilen bir milletiz, Edebiyatımızdan örfümüze, maddi varlıklarımızdan kalbimizin derinliklerine her şeyimizde, Kuran'ın özel ve müstesna bir yeri vardır.
Bugün de, devasa sorunlarla boğuşan dünyamızın hangi meselesini çözmek istersek, mutlaka Kuran'ın mesajlarını gündeme almak zorundayız. Çünkü Kuran bir hidayet rehberidir ve en doğru yola iletir. Herkesin Kuran'ı Kerim'e hizmeti kadar ondan istifade edeceğini , Kuran'ı Kerim'e ne kadar değer verirsek Allah katında değerimiz o kadar artacaktır.
Biz Kuran'ı Kerim'e kalbimizi, aklımızı ne kadar açarsak o, bizlere bereketini, hakikatini, şefaatini o kadar açacaktır. Eğer biz Kitabımıza karşı sorumluluklarımızı hakkıyla ifa edersek , o da bize dünyada izzet, itibar ve kudret kazandıracak, ahrette bizi bahtiyar olanlardan kılacaktır." ( a. g. d.)
Sayın Başkanımızın; Ramazan aylarında camileri kontrol etmesini, anlamsız, anlamadan okunan hatim kıratlarını bir görmesini arzu ediyoruz. Türkçesini aktarmadan okunan hatimler, mukabele merasimleri, bin yıldan bu yana maalesef, aziz milletimizi bir yere taşımamış, sadece " ölü ruhları" düşünülerek okunmaya devam edilmiştir.
Netice olarak;
Sayın Başkanım, sizler, aydın, profesör olmuş Kuran Müslüman'ısınız. Gayretli, fedakar, toplantıdan toplantıya koşan bir lidersiniz. Ama, din görevlileri olarak, verilen mesajları sadece dinlemekle, satırlarda kalmakla anlıyoruz.
Gönlümüz, kafamız, beynimiz, aklımız öyle arzu ediyor ki, tez elden bir inkılap, Kuran okumalarımız da bir değişiklik olsun, okuyan her hoca efendi bilgi yüklü bulunsun, okuduğunu, hatimleri bir bir cemaatlerine anlatsın. Yoksa, tecvit kaideleri ile, harfleri çekmekle, çökmekle yetinmesin. Çünkü,
Anlaşılan odur ki, bu hizmeti, bu aziz millet evlatlarından başkası yapamayacaktır. Bunu gördük, bunu müşahede ediyoruz. Ne Arap ülkeleri, ne Somali, ne Afrika ülkeleri, ne Pakistan, ne Bangladeş ve benzeri Müslüman yurtları bu cesareti gösteremeyecek, yine elle yemek yemeyi sünnet kabul edecek, etek, fistan giymeyi Resulullah'ın adeti tanıyacak, parmağına yüzük takmayı, sakal uzatmayı peygamber adeti bilecektir.
Oysa, bu günün dünyasında, İslam adına birikmiş, yüz binlerce mesele bulunmaktadır. Evlilik, nikah, boşanma, insan yetiştirme, eğitim, öğretim, anne-baba hakları, kadın hakları vesaire binlerce mesele..Bunlar için, çözüm yolu Kuran'dır. Tedavi yöntemi ve metodu Kuran'dır. Bunu ele aldığımız an, insanlık kurtulmuş olacaktır.. Selam ve dua ile..
Şerafettin Özdemir