" İnanan erkeklere söyle: Bakışlarından bazılarını yumsunlar, ırzlarını korusunlar. Bu, onlar için daha temizdir. Şüphesiz Allah , onların her yaptıklarını haber almaktadır." ( Nûr sûresi, âyet 30 )
Kadın hakları savunucuları, ilim adamları, yazarlar, çizerler, tüm entelektüeller bu güne odaklanarak, her bakımdan günü değerlendirmekte, 21 nci çağda kadınların gelmiş oldukları iyi veya kötü yönleri değerlendirmektedirler.
Genelde, Orta Doğu, Müslüman ülkeler kınanırken, Batı ve batı ülkelerindeki haller, pozisyonlar, özgürlükler tasvip edilerek övülmektedir. Oysa;
Mesele, enine-boyuna incelendiği zaman görülecektir ki, Batı ülkelerinde de kadınlar mağdur ve mazlumdur. Çünkü, kadının kimliği elinden alınmış, kadın, sadece bir cinsel obje, çıkar aracı, ekonomiye destek veren bir varlık olarak değerlendirilmektedir.
Uzun yıllar, Batı ülkesinde yaşamış ve çevre ülkelerini yakinen bilen biri olarak tanımış olduğum için, ben, kadının, özgürlük adına, cinsel serbestlik namına tüm haklarının gasp edildiğini, erkekler tarafından kandırılarak, cinsel istismara uğradığı, sonra da, " işte, hayat budur" denilerek, bir iki çocukla kadının yalnızlaştırıldığı, iki çocuğu ile bir evde yalnız başına yaşadığı müşahede edilmektedir.
Veya, yine özgürlük adına, giyim, kuşam, tesettür kavramının inkar edilerek, kadınları; sadece birer şehvet söndürücü, şehvet metaı olarak gördükleri bilinen bir gerçektir. Şu anımı unutmam mümkün değildir:
Eski bir komşumun kızı evlenmişti. Kim ile evlenmişti biliyor musunuz? Yine kendisi gibi bir kız olan insanla evlenmişti. Ve bir gün, eski komşum ile bir yerde karşılaşmış oldum. Baktım morali bozuk, üzgün ve düşünceli idi.
Merhabalaştık ve sordum: " Niçin üzüntülüsün?" diye.. Komşum, kızının kocası olan, kızın öldüğünü anlattı, bu sebeple üzgün olduğundan bahsetti.
İşte, Batı aleminde kadın özgürlüğü böyledir ve buna benzemektedir. Düğün, dernek yok, kız isteme bulunmaz, sadece kızın ve erkeğin keyfine kalmış mes'eledir bunlar. Birliktelik, gençliğin vermiş olduğu heyecanını bitirme anları, çocukların doğması, sonra da evlenmeye karar verilirse evlenme, yoksa, ayrılıp yolların başka mecralara kayması şeklinde devam ederek gitmektedir.
Ya İslam aleminde durum nedir?
Ülkemizden misal verilecek olursak, tüm kurumlar, TBMM. bile, mahkemeler, yargılar, hakimler, savcılar, kadına yapılan saldırıyı, istismarı, tecavüzü önlemek için bin bir türlü çare düşünmekte, ama, yine de, ahlaksızlığı, sarkıntılıkları önleyememektedir.
İslam ülkelerinde, kadının kimliği yoktur!.. Sırasında dövülür, sırasında vurulur, zaman olur ki, mahkeme salonunda bile darp edilerek, ayrılıklar meydana gelir, çocukları ser sefil olarak hayatı küskün bir şekilde yaşarlar!..
Afgan kadını başındaki zembilvari örtü ile boğuşur iken, Irak'taki hanımlar, ABD'nin sömürüsü ile mahvı perişan olmuşlar, Suudi de, zaten " kadın hürriyeti" diye bir kavrama rast gelinmez, ee geriye neresi kaldı?.. İşte, size Suriye'de Carablus, Afrin ve çevresinde olup biten hadiseler, emperyal güçlerin alaveresi, dalaveresi olarak gözler önündedir.
Sözün burasında, Kuran'ın ve Kur'anî emirlerin tarif etmiş olduğu hanımları tanımak, bilmek ve o emirleri örnek almaktan başka çare olmadığını düşünüyor, tez zamanda Kur'anî emirlerin nazarı itibare alınmasını salık gösteriyorum.
Yoksa, her şey denendi, tecrübe edildi. Batı adetleri, İtalya yaşamı, İsveç, İsviçre , Norveç ve benzeri tüm Batı ülkeleri kolaçan edildi de ne oldu?.. Sıfır.. Elde var yine sıfır oldu!..
Hicretin ikinci yılında, Medine'de bir hadise olmuştur. Bir Müslüman hanım, bir Yahudi kuyumcunun dükkanına girer. Oradaki Yahudiler, Müslüman hanımın tesettürü ile, kıyafeti ile istihza ederler. Ve bir Müslüman da, orada bir Yahudi'yi öldürür.
Ve bu olaydan sonra, Beni Kaynuka Yahudileri; Medine'den sürgün edilmiş olurlar. Demek ki, Müslümanın tesettürü, Müslümanın her şeyidir. Bayrağıdır, iffetidir, ırzıdır, vatanıdır ve en dokunulmaz kutsalıdır.
Yakın tarihimizde, Sütçü İmamın kahramanlığı unutulmamalıdır: Hamamdan çıkan üç hanımın tesettürünü yırtmaya çalışan ve onlara saldıran Fransız askerlerine ve Ermeni komitacılarına sıkılan kurşunlar, kat'iyyen akıldan çıkarılmamalıdır.
Netice olarak;
Ülkemiz sokaklarında, huzur, rahatlık, hürriyet istiyoruz. Müslüman hanım halinden memnun, Müslüman erkek de, hanımlara karşı edepli, saygılı, Müslüman'ca bir tavır sergilemelidir.
Yoksa, her yıl 7 Mart'ta; kuru kuru, içeriksiz, içi boş kutlanan " Dünya Kadınlar Günü" programları, lafı güzaftan öteye gitmeyecektir.
Sokaklarımızın, meydanlarımızın, evlerimizin huzur içerisinde olmasını istiyorsak-ki- istiyoruz. Kuran'a, Kur'anî emirlere dönmekten başka bir çare bulunmamaktadır.
Bu anlayışı zihinlere, dimağlara kazıdığımız an, her şey gül, gülistan olacak, hanımlar, mahalle aralarında " el aldım" " 21 Yasin okudum" " kırk Yasin devirdim" ilkelliğinden kurtulmuş olacaktır.
Tabii ki, " 21 Yasin" " 40 Yasin" okunmalı, okunacak ama, emirleri, hayatta uygulanmak üzere okunacaktır. Yoksa, okuduklarımızı mezarlara yollarsak, bu okumaların fertlere ve ailelere bir faydası olmayacaktır. Selam ve dua ile..