Bundan önceki yazımızda kıyametin alametleri arasında zikredilen “Garkad Ağacı”ndan bahsetmiştik. Bu yazımızda ise yine kıyamet alametleri arasında zikredilen “Güneşin Batıdan Doğması”ndan bahsedeceğiz. Konu ile ilgili Hz. Peygamber (sas)’den şu hadis-i şerif zikredilir:
Huzeyfe b. Esîd el-Gıfârî: “ Biz kendi aramızda (kıyameti) müzakere ederken Peygamber (sas) geldi ve “Neyi konuşuyorsunuz?” diye sordu. Biz de: “kıyameti” diye cevap verdik. Hz. Peygamber bize şöyle dedi: “Ümmetim on alameti görmeden kıyamet kopmayacaktır. Duhân, Deccâl, Dâbbe, Güneşin batıdan doğması, Meryen oğlu İsâ (as)’ın inişi, Ye’cûc ve Me’cûc’un çıkışı, Doğu’da bir yerin batışı, Batı’da bir yerin batışı, Arap yarımadasında bir yerin batışı, Yemen bölgesinden bir ateşin çıkışı ki bu ateş, arkasında mahşere sürmedik hiç kimseyi bırakmayacaktır. (Müslim, Fiten:39; Ebû Dâvûd, Melâhim: 12).
Güneşin batıdan doğması ile ilgili şu ayet-i kerime de delil olarak zikredilir: “(Ey Muhammed!) Onlar (iman etmek için) ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini[207] ya da Rabbinin bazı âyetlerinin gelmesini mi gözlüyorlar? Rabbinin âyetlerinden bazısı geldiği gün, daha önce iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış olan bir kimseye (o günkü) imanı fayda vermez. De ki: “Siz bekleyin. Şüphesiz biz de bekliyoruz.” (En’am: 158)
Ayeti kerimede bazı alametler ortaya çıktıktan sonra yapılacak imanın fayda vermeyeceği zikredilmiş ama “alametler”den kastın ne olduğu açıkça zikredilmemiştir. Fakat bu alametlerin neler olduğu bizzat Peygamber(sas) tarafından şu şekilde açıklanmıştır: "Güneş batıdan doğduğunda ve insanlar onu gördüğünde hepsi birden iman ederler. İşte bu, daha önceden inanmamış veya imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanın bir fayda sağlamayacağı vakittir. (Buhârî, Rikâk, 40).
İlgili hadis-i şerifte güneşin batıdan doğması ile birlikte tevbe kapısının kapanacağı ve bundan sonra yapılacak imanın fayda vermeyeceğinden bahsedilmektedir.
Güneşin batıdan doğmasından maksat nedir? Bu ifadeyi nasıl anlayabiliriz? Burada hakiki bir mana mı yoksa mecazî bir mana mı var?
Güneşin batıdan doğmasından kastın bizzat güneşin battığı yerden doğması şeklinde anlayanlar olduğu gibi bunun mecazî bir anlatım şekli olduğunu söyleyenler de olmuştur. Hadis-i şerifi iki şekilde de anlamak mümkündür.
İlgili hadis-i şerifi mecazî olarak anlayıp Gazze hadisesi ile ilişkilendirebilir miyiz? Garkad hadis-i şerifini Gazze meselesine sessiz kalanlar ile ilişkilendirirken bu hadis-i şerifi Gazze meselesine sessiz kalmayanlar ile ilişkilendirebilir miyiz?
Güneşin batıdan doğması, Müslümanlar arasında yok olan veya yok olmaya yüz tutmuş İslami değerlerin tekrar batı toplumu arasında canlanması, onlar arasında taraftar bulması anlamına gelebilir mi?
İslam’ın doğu toplumları arasında gün geçtikçe değerinin azalıp kıymeti bilinmezken batı toplumları arasında değerinin anlaşılması ve kıymetinin yükselmesi olabilir mi?
Doğu toplumları, atalarından miras olarak aldıkları İslami değerlerden hızla uzaklaşırken yıllarca küfür üzere yaşayan batı toplumlarının hızlı bir şekilde İslam’a yönelmeleri olabilir mi?
Müslüman doğu toplumlarının çoğu Gazze’de yaşananlara sessiz kalırken batı toplumlarında İsrail’in zulmüne karşı giderek yükselen sesler olabilir mi?
Batı toplumlarında İsrail’in zulmüne karşı (bugüne kadar görülmemiş) büyük bir başkaldırı gözükmektedir. Statları dolduran binlerce kişiler maçlara Filistin bayrakları ile çıkmakta ve Filistin için özgürlük marşları söylemekteler. Caddeler, milyonlarca kişilerin bağımsız Filistin için yürüyüşüne sahne olmaktalar. Birçok batılı devletlerin başkanları zulme sessiz kalmayı tercih etseler de halklar tam tersi bir tutum sergilemektedirler.
Gazze hadisesinden sonra dikkat çeken hususlardan birisi de batı toplumlarında İslam’a yönelişin önemli ölçüde artış göstermesidir. Konuyla ilgili farklı haberleri duyabilmekteyiz. Bu yönelişin temelinde, Gazze halkının Müslümanca duruşları ve bu kadar zulme rağmen ortaya koymuş oldukları Müslümanca yaşamlarıdır. Gerçek manada İslam’ı yaşayan Gazze halkının Müslümanca duruşları birçok Gayr-i Müslim’e ışık olmuş ve olmaya da devam edecek gibi durmaktadır.
Ekranlara çıkan batılı bir Bayan: “Gazze savaşı olmadan önce Kur’an’daki bazı ayetleri çok sert bulur ve kabul edemezdim. Bunlardan birisi de şu ayetti: “Şüphesiz ayetlerimizi inkâr edenleri biz ateşe atacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onların derilerini yenileyeceğiz.” (Nisâ: 56). Allah’ın bu cezalandırmasını çok sert ve ağır buluyordum. Ama İsrail’in Gazze’deki katliamını gördüğümde bakış açım değişti. O kadar masumları katleden bir zalime bu cezanın son derece normal bir ceza olduğunu anladım.”
Gazze hadisesi İslam’ın batıda daha fazla araştırılmasını sağladığı gibi birçok ayet-i kerimelerin daha iyi anlaşılmasına da sebep olmaktadır. Yıllarca batı toplumunun, kendi halklarını İslam’dan uzaklaştırmak için oluşturdukları İslamofobi (İslam korkusu)yavaş yavaş yok olmaya başlamıştır. İsrail’in zulmüne karşı gösterdikleri onurlu direnişleri ile mazlumlara umut olmaya başlamışlardır.
İnsan, Gazze hadisesi ile birlikte batı toplumlarında meydana gelen bu olumlu gelişmeleri gördüğünde “Acaba güneş batıdan mı doğuyor?” demekten kendini alamıyor.