Yıllar önce Ertuğrul Özalp Sahaflarda bir kitapçıda çalışırdı. İstanbul’a daha doğrusu Kapalıçarşı veya Beyazıt taraflarına yolum düştükçe ziyaret ederdim. Bir seferinde çay içerken, anne ile kızı olduğunu sandığımız iki hanım geldi ve "Namaz Hocası" var mı dediler. Bu tür kitaplar, şimdi bilmiyorum; ama o zamanlar çok satılıyormuş, kitapçılar sabah dükkânı açtıklarında masanın üzerine namaz hocası ve dua kitaplarını istif ederlermiş; Ertuğrul da öyle yapmıştı. Onlardan birini "buyurun" diyerek uzattı. Orta yaşlı olan hanım aldı, şöyle bir baktıktan sonra reddetti;
- Ben namaz hocası dedim, bunun üzerinde GUSÜL diye bir şey yazıyor, bu değil...
İkimiz de donup kalmıştık. Ertuğrul, namaz hocası almaya karar verdiğine göre bu kültüre yabancı değildir diye düşünüp anlatmaya çalıştı;
- Hanım abla, gusül boy abdesti demek, bildiğimiz şeylerden yani...
Kadın hiç dinlememişti sanki, azarlar gibi itirazına devam etti;
- Varsa benim istediğimi ver, başka şeylerle zihnimizi bulandırmak istemiyorum...
Sonra da gitmeye yeltenmişti ki Ertuğrul üzerinde sadece “Namaz Hocası” yazan bir kitabı uzattı;
- Buyurun.
- Hah işte bu... 
Aldılar ve gittiler.
&
İstiklal İlköğretimde çalışırken ek ders olarak orta bölümünün birkaç sınıfının Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine giriyordum. Konu “Boy Abdesti”ne gelince derse başlamadan önce tamamı da büluğ çağında olan kırkı aşkın öğrenciye sordum;
- Çocuklar, ‘ben boy abdestinin ne olduğunu biliyorum’ diyenler parmak kaldırsın.
Sekiz kişi kaldırdı.
- Ben boy abdesti aldım, diyenler parmak kaldırsın.
Üç kişi kaldırdı.
Şaşırmıştım. Başka bir şey sormadım. Bu yaşa gelmiş olmalarına rağmen guslü yani boy abdestini bilmiyor olmaları garipti, eksiklikti ve can sıkıcıydı. Şöyle bir düşündükten sonra çocuklarla birlikte anne ve babalarını ödevlendirmeye karar verdim.
- Bir sonraki dersimize kadar kızlar annesine, erkekler babasına ‘Boy abdesti nedir; bu abdest niçin alınır?’ diye soracak ve öğrenecek.
Bir hafta sonra yoklamadan sonra sordum;
- Ben babama/anneme sordum ve gusül abdestini, niçin alınması gerektiğini öğrendim, diyenler parmak kaldırsın.
Üç öğrenci hariç herkes parmak kaldırmıştı.
Anne ve babalar, çoğu zaman üzerlerine düşen görevleri yapmıyorlar. Ne kadar vebali olduğunu bilseler de bilmeseler de yapmıyor/yapamıyorlar. Dini bir vecibenin öğretilme sırası geldiğinde çocuklarından mı utanıyorlar, yoksa ayıp mı sayıyorlar, anlamak zor!
Çocukların yanında birbirine veya başkasına olmadık küfrü, hakareti yapanlar bile “Oğlum/kızım şöyle şöyle olursa boy abdesti almamız farz olur; o da şu şekilde alınır” demeye utanırlar.
Sevgili anneler babalar, vebalin büyüğü size; çocuklarınız öğreninceye kadar abdestsiz gezmelerinin vebali sizedir…