Bu hain ve alçaklığı her geçen gün daha da belirginleşen, darbe girişimi ile yüzlerce insanın ölümüne sebep olan, binlercesini yaralayan; ayrıca ülkemizi emek, zaman, güç, ivme kaybına, milyarlarca dolar zarara sokan FETÖ’yü BİR ZAMANLAR SEVEN, DESTEK VEREN HALK kesimi nazarından değerlendirmek istiyorum.
30-40 yıl önce, sürekli dini vaaz veren, Hz. Muhammet’ten, sahabelerden, hayır ve hasenat yolunda fedakârlık yapan insanlardan bahseden; vaazları sırasında özellikle Hz. Muhammet’in ismi geçerken ille ağlayan, hıçkıran, hatta cezbeye tutulan bir insan olarak çıktı halkın karşısına. Kasetleri ile girdi evlerine ve gönüllerine.
Okullarla, yurtlarla, dershanelerle, üniversitelerle, öğrencilerin barınacağı evlerle girdi…
Siyasetten uzak gibi durdu. Son bir iki seçime kadar kendini asla belli etmedi. Her görüşten insanı hedeflemişti; bunun için de ne bir tane imam-hatip okulu yaptırdı, ne cami!
Şöyle bir bakınca camilerde vaaz eden, bunu kasetlerle ülke düzeyine dağıtan, kitap, dergi ve gazete yayımlatan, adamlarını radyo ve televizyonlarla yayın dünyasına girdiren; okul ve her kademeden eğitim müesseseleri ile çocuklarımızı, gençlerimizi vatanını milletini seven, dinini diyanetini bilen, ahlaklı insanlar olarak yetiştiren bunu da sırf Allah rızası için yaptığı izlenimi veren bir kişi, bir yer olarak görünüyordu. Halk böyle gördü. Tahsilli veya tahsilsiz esnaf, köylü, memur, işçi bunu gördü…
Hayırsever insanlarımız; vatanına, milletine devletine, bayrağına bağlı (ki bunu 15 Temmuz’dan bugüne canıyla, kanıyla, damarıyla kanıtladılar) vatandaşlarımız böyle hizmet eden kişi veya kurumlara her zaman canla başla yardım etmiş katkıda bulunmuştur; bunu bir dini vecibe olarak yerine getirmiştir.
‒ Bağış dediler; verdiler.
‒ Deri dediler, verdiler..
‒ Kurban dediler; verdiler..
‒ Sadaka ve fitre dediler; verdiler…
‒ Bir (veya iki…) fakir öğrenciye burs, dediler; verdiler..
‒ Şöyle bir okul, yurt, dershane yapacağız, büyük bağış yap dediler; yaptılar..
İnsanlar vitrinde olana bakarak iç kısmını anlamaya çalışır. Onlar da vitrine her kasaba, ilçe veya şehre o beldenin güvenilen, hayır hasenatı ile tanınan; asla bu hile yapmaz kanaati kazanmış insanları koydular. Sonra okulları, dershaneleri, yurtları aktif oldu. Oradaki öğrencilerin ÇOĞUNU -ne bilek gardaşım murdar heriflerin hile yapdıını- ÖNE ÇIKARTTILAR, senin benim çocuğumu BAŞARILI gösterdiler.
Kim ne bilir ki bir ilçede bir ilköğretim düzeyindeki okulda bile yapılan sınavlarda soruların önceden kendi okullarında öğretildiğini! Nasıl tahmin edebilir? Suyu bile üfleyerek içen bu insanların bu kadar hileyi, bu kadar haramı helva lokması gibi yutacaklarına ölseler inanmazlardı. Böylece helva yerine o soruların cevapları önceden öğretilmiş kendi okullarının öğrencileri ile diğer tüm okulların öğrencilerini birlikte sınava girdirdiklerini yuttular…
Tüm ülkemiz yutmuş ya üniversite veya şu okula girerken soru çaldıklarını!
Kim bilebilir ki düzenledikleri olimpiyatlarda ‘körler sağırlar birbirini ağırlar’ denildiği gibi bir bu ülkede bir o ülkede kendilerinin kendileri ile yarıştığını ve yarış sonunda okullarına birincilikler, altın madalyalar paylaştırıldığını…
Yurt dışında okul açılması, ülkemizi temsil etmesi, Türkçemizi, İstiklal Marşımızı, türkülerimizi, şarkılarımızı, halaylarımızı yabancı öğrencilere öğretmek kadar göğüsleri kabartacak bir etkinlik olabilir mi? Bu övüncü ve “başarıyı” çeşitli gezilere katılan parlamenterlerden, diplomatlardan, subaylardan ve gazetecilerden (mesela Ertuğrul Özkök) duymadık mı? Halk bundan nasıl etkilenmesin? Olimpiyatlarda seyrederken gözleri nasıl dolmasın, hüngür hüngür ağlamasın? Özal’dan Demirel’e, Tansu Çillerden Ecevit’e kadar ve sayısız bakan ve bürokratlara kadar devlet adamları etkilenirken… Etkilenmediler mi? Ellerinden gelen her türlü yardımı, katkıyı yapmadılar mı?
FETÖ ile organik bağı olmayan; ama bir şekilde maddi yardım eden, gözünden esirgemeyeceği evladını okutmak üzere veya barındırmak üzere okullarına, yurtlarına veren halk suçsuzdur. İyi niyetlidir...
Bunu devletimizin elbette tespit edeceğine ve kuruların yanında yaşları da yakmayacağına inancımız tamdır.