Her konuda en güzelini emreden Allah (cc), hayvanlara karşı nasıl davranılacağı konusunda da en güzelini emretmiştir. İçerisinde yaşadığımız dünya ve içerisindekilerin mutlak sahibinin Allah olduğu ifade edilerek her canlıya fıtratına göre bir yaşam şekli ve alanı belirlenmiştir. O canlılardan istifade ederken de fıtratlarına göre onlardan faydalanmamız istenmiştir.
İçerisinde yaşamış olduğumuz dünya sadece insanların yaşamı için yaratılmamış, içerisinde var olan bütün canlıların yaşayabilecekleri şekilde düzenlenmiştir. Her varlığın yaşamını ve neslinin devamını sağlayabilmesi için gerekli kurallar konulmuş ve hakları belirlenmiştir. Bu haklardan bir tanesi de Yaşam Hakkıdır.
Yaratılan ve can sahibi olan her varlığın bir yaşam hakkı vardır. Canlıların yaşam hakkına Allah (cc) karar verdiği gibi bunların yaşamlarına nasıl son verilebileceği de bizzat Allah tarafından belirlenmiştir. Hiçbir kimse keyfi olarak başkalarının yaşam hakkına son veremez.
Bir canlı dünyaya gelirken hakları ile birlikte gelir. İnsan olsun hayvan olsun her canlı hakları ile birlikte doğar.
Dünyada sadece insanlar yaşamadığı gibi sadece insan haklarından bahsetmek te mümkün değildir. Hayvanların da sahip olduğu birtakım haklar vardır. Bu konuda Hz. Peygamber (sas) bizlere en güzel örnek olmuştur. Gönderilişi sadece insanlara için değil diğer varlıklar için de bir merhamet olmuştur. İnsanlar arasında haksızlık ve zulümleri ortadan kaldırmaya çalıştığı gibi diğer canlılara da merhametli olunması gerektiğini ifade etmiştir. Allah’ın dininin iki kısım olduğunu, bunlardan birinin Allah’ın emir ve yasaklarına riayet etmek, diğerinin de Allah’ın yarattığı diğer varlıklara merhamet etmek olmak olduğunu zikretmiştir. Yine yeryüzündeki diğer canlılara merhamet etmeyene Allah’ın da merhamet etmeyeceğini belirtmiştir. (Ebû Davud: Edeb: 58)
Hz. Peygamber (sas) binek olarak kullanılan hayvanlara gücünün zerinde yük vurulmamasını, yemlerinin eksik verilmemesini, canlı hayvanların hedef yapılmamasını, başta horoz ve köpek gibi hayvanların dövüştürülmemesini emretmiştir. Hatta hayvanlara eziyet etmenin dalaletin kapısı, merhamet etmenin ise hidayetin kapısı olduğu bizzat onun tarafından ifade edilmiştir. Kediye zulmeden ve onu hapsederek aç ölmesini sağlayan bir kadının bu amelinden dolayı cehennemlik, kuyuya inemediğinden dolayı susuz kalan ve susuzluktan dolayı ıslak toprakları yalayan bir köpeğe ayakkabısı ile kuyudan su çıkararak veren kimsenin ise cennetlik olduğu bizzat Hz. Peygamber tarafından ifade edilmiştir. (Buharî, Mezâlim: 23; Müslim, Selâm: 151; Ebû Davud, Cihâd: 44, 51)
Her konuda ölçülü olmayı emreden İslam, hayvan hakları konusunda da ölçülü olmayı emretmiştir. Başta insan olmak üzere hiçbir varlık sınırsız şekilde bir özgürlüğe sahip olmadığı gibi hayvanların da özgürlüğünde bir sınır mevcuttur. İnsanların hak ve özgürlükleri başka insanların hak ve özgürlükleri ile sınırlı olduğu gibi hayvanlar için de aynı durum geçerlidir. Kişisel uygulamalarımız toplumsal anlamda başkalarının hak ve hukukuna tecavüz edebilecek duruma geldiğinde özgürlük orada biter.
İnsanın özgürlük alanı Allah’ın emrettiği ve müsaade ettiği ölçüler içerisindedir. Yapılan bir fiil üç noktaya tecavüz ettiği anda hak ve özgürlük olmaktan çıkar. Allah’ın yasaklamış olduğu bir alana, başka birilerinin haklarına veya kişinin kendi bedenine tecavüz ettiğinde özgürlük ortadan kalkar. Yani insan kendi bedenine dahi saygısızca davranamaz. “Bu beden benim, ben bunu istediğim gibi kullanırım” hakkına sahip değildir. Sahip olduğu bedeni başta olmak üzere sağlığı, ömrü, ailesi ve malları gibi şeylerin tamamı emanettir. Kıyamet günü de bu emanetlerden hesaba çekilecektir.
Son dönemlerde sokak hayvanları ile ilgili birçok olumsuz hadisler yaşanmaktadır. Hayvan hakları adı altında bu durum bazen öyle abartılmaktadır ki iş tamamen çığırından çıkmaktadır. Sokakları dolduran köpekler önüne gelen kimselere saldırmakta ve bundan dolayı birçok insan ölmekte veya yaralanmaktadır. Bu durumda dahi o köpeklere müdahale eden insanlar suçlanmakta ve en ağır hakaretlere maruz kalmaktalar. Oysaki insanın bile özgürlüğünün bir sınırı olurken, hayvanlara sınırsız bir hareket alanı tanımaya çalışmak bir merhamet değil, bir ölçüsüzlüktür.
Allah her varlığa fıtratları doğrultusunda bir yaşam alanı ve yaşam şekli belirlemiştir. Bu alanın dışına çıkmak veya bu yaşam şeklini değiştirmeye kalkışmak özgürlük alanının dışına çıkmaktır. Diğer canlılar için olduğu gibi köpekler için de bir yaşam alanı ve şekli vardır. Köpeklerin sokaklara başıboş olarak salınması hayvanlar için bir özgürlük değil, insanlar için potansiyel bir tehlike ve insanların özgürlüklerini kısıtlamaktır. İslam hiçbir canlıya zulmedilmesini istemediği gibi bu canlıların fıtratları dışında kullanılarak başka birilerine zarar verilmesini de yasaklamıştır. Köpeklere özgür ortam sağlayacağız diyerek insanları evlere veya kapalı yerlere tutsak etmek ne kadar doğrudur? İnsanın dahi özgürlüğü başka birilerinin hak ve hukukuna zarar verip-vermemek ölçüsüne göre sınırlı iken potansiyel birer tehlike haline gelmiş olan bu sokak hayvanlarının özgürlüğü kısıtlanıyor diyerek bu hayvanların barınaklara alınmasına karşı çıkmak ne kadar doğrudur? Her an zarar verebilecek konumda olan bu hayvanların sokaklarda serbestçe dolaşmasını savunmak insan haklarını kısıtlamak değil midir?
Sevgide ve nefrette ölçülü olmak gerekir. Bir şeyden gereğinden fazla nefret etmek, ona kızmak doğru olmadığı gibi gereğinden fazla sevmek te yanlıştır. Her varlığa fıtratına göre muamele etmek en doğru olanıdır.