De ki “ Rabbim! Koru ve rahmet et.
Sen merhametlilerin en hayırlısısın.”
Mü’minun 118
İyi bir şey yapmaya başlarken “Bismillah” deriz; yani “Allah’ın ismi ile…” Bu söz, sıradan bir ifade değil, bilincin ilk adımıdır ve varlık ile bağ kurma yolunda bir kapı açmak gibidir. Peki besmelede geçen üç temel kavram, yani İsim, Rahman ve Rahim ne anlama gelir? Her şeyin Allah’ın ismiyle, O’nun rahmetiyle başladığını anladığımızda yol haritamızın yeniden şekillendiğine şahit olacağız.
Öncelikle “bi-ismi” diyerek yola koyulalım. “Bi” Arapça bir bağlaç, “ile” anlamına gelir. Ama bu sıradan bir bağ değildir; bir şeyleri birbirine ekler, sebep-sonuç ilişkileri kurar. “Onunla başardım,” “onunla yapıyorum” gibi ifadelerle, insan her şeyin bir neden-sonuç bağlantısı içinde var olduğunu sezer. Besmele de tüm varlığı Allah’ın ismine bağlayarak başlar: bi-ismi yani “isim ile” … Fakat burada durup düşünmek gerek, isim dediğimiz şey nedir?
“İsim” kelimesi “sema” gibi s-m-v kökünden türemiştir. “Zira, isimlendirilenin(müsemmanın) şanı onunla yükseltilmiş ve böylece onunla tanınması sağlanmış olur.” der İsfahani “Müfradat” isimli sözlüğünde. Görünmeyen bir varlığın kendini göstermesini, gün yüzüne çıkarak yükselişini ifade eder… Çekirdeği düşünelim: Toprağın altında gizli, bilinmez bir varlıkken, yeşerdiğinde kendini açığa vurur. Ancak bu yeterli değildir. Asıl, ağaç meyveye durduğunda, yeniden ürün vermeye hazır olduğunda (olgunlaştığında) kendi ismi ile müsemma olur. Bu çekirdeğin semasına çıkarak varlığına diğer canlıları şahit kılmasıdır. Bu durumda “İsim,” sadece bir kelime değil; her canlıda kendine özgü filizlenen, olgunlaşan, Allah’ın koyduğu bir anlamdır diyebilir miyiz?
Biz insanlar yeryüzünde sürekli değişim içinde olan tohumlar ve çekirdekler gibi, kendi ismimizi, yani kendi gerçekliğimizi bulmak için kendimizden başlayıp kendimize döneceğimiz bir yolun yolcularıyız. Ancak bizi diğer canlılardan farklı kılan, çok bilinmeyenli denklemler içinde yoldaki işaretleri doğru okumamız ve rabbimizin bize biçtiği bu anlamla tanış olmamızdır. Bismillah deyip yola çıkan insan, ismini, özünü arayış yolunda bir bilinç kazanır. Bu isim arayışı, insanın kendi içindeki ana çekirdeğin filizlenmesine, mahiyetinin ortaya çıkmasına sebeptir. İsim, bu açıdan baktığımızda, bir boşluk değil, bir anlam bütünlüğüdür ve insan kendi isim yolculuğunda, bu anlamın tümünü keşfetmeye doğru yol alır.
Sonra “Rahman” ve “Rahîm” gelir. İkisi de “r-h-m” kökünden türemiştir, yani rahmetle ilişkilidir. Ama Rahman ile Rahîm arasında ince bir ayrım vardır. Rahman, varlığın özünü yaratandır. Rahman sıfatı yalnızca Allah’a mahsustur; çünkü tüm evreni kapsayan bu yaratılış özelliği, O’ndan başkasına ait olamaz.
Yaşamın başlaması için bir çekirdeğin (özün) olması gerekir. İşte Rahman ismini buradan bakarak daha iyi anlayabiliriz. O rahman ismi ile tüm varlıklara yaşamın ilk özünü verir.
Rahîm ise o yaşamı farklı evrelerde sürdürüp dönüştüren bir şefkat gibidir. tohumu ve çekirdeği besler, korur, sabırla yeşermesi için koşullar sağlar, Kadında, annelikte, toprakta, ilişkilerde Rahîm’in izini görürüz. Rahîm doğada, insan ruhunda, ilişkilerde, yaratılan her şeyde devam eden bir oluş sürecidir. Rahim, Allah’ın yaratılışı halden hale çeviren, geliştiren, dönüştüren kısaca tekamül ettiren yönüdür.
İslam âlimleri Rahman’ı her şeyi kapsayan, tüm varlıklara açık bir rahmet olarak tanımlarlar; Rahîm ise yalnızca kendi özüne yaptığı yolculukta hatalarının farkına vararak, tekâmül etme çabasında olanları kuşatacak bir merhamet olarak tanımlanmaktadır.
Bu noktada derin bir soru ortaya çıkar: Biz Rahman ve Rahîm olan Allah’a nasıl bir bağla bağlıyız? Hayatımızdaki olayları anlamlandırırken, O’nun rahmetiyle bir bağ kurabiliyor muyuz? Bunu yapabilmek, “Bismillah” diyerek başladığımız yolda, Allah’ın isimlerini tanımaktan geçer. Yaratılışımızda bulunan bu isimler, bizleri anlamamız gereken hakikatlere yönlendirir. Eğer, karşılaştığımız sorunlara, acılara, kayıplara Allah’ın Rahman ve Rahîm isimleriyle bakmayı öğrenirsek, her şeyin bir sebep-sonuç zincirinde olduğunu, hiçbir şeyin boşuna olmadığını daha iyi anlarız. Acaba bizi harekete geçiren istek ve arzularımız Rahman ve Rahîm olan Allah’ın düzeninde nasıl bir anlama sahip? Ne hissediyoruz ne yapmak istiyoruz, neden üzülüyoruz, öfkemizin altında yatan ne, neden yeryüzü bize dar geliyor? İşte bu ve benzeri sorular, bizi hep aynı yere, Allah’ın isimlerine yöneltir.
Tercih bizim irâdemizdir. Sorumluluk bizdedir. İstek ve arzularımızın iplerine tutunmak bir süre bizi güçlü yapsa da sonunda hüsran kaçınılmazdır. Yolun sonunda her şey aslına, beden toprağa, ruh Allah’a, niyet, söz ve davranışlarımızı oluşturan duygular bize dönecekse; Bismillahirrahmanirrihim diyerek Allah’a sığınmaktan, kalıcı olana, gerçek olana tutunmaktan başka yol görünmüyor. Geçici isimlerin, sahte bağların bizi tüketmesine izin vermek yerine, Allah’ın rahmet kapısından içeri girerek, Rahman ve Rahîm olanın varlığında hakikati bulabilmek nasibimiz olsun.