Her yıl kutlanan ve yeni yeni din görevlilerini de, kapsar hale getirilen böylesi bir haftanın dolu dolu geçmesini, camilerimizin cemaatle lebalep dolmasını, hocalarımızın da, verimli, üretken, halkla bütünleşmiş bir hale gelmelerini candan niyaz ederim.
Maalesef, din görevlileri haftasında geç kalmış bir durumdayız!.. Bir kere, onların tarihi misyonları, maziden tevarüs ettikleri görevleri muhteşem, ulvi ve unutulacak, geri plana atılacak cinsten değildir.
Cumhuriyet Türkiye'sinin kurulmasında, din adamlarının harcı, taşıdıkları, omuzladıkları görev büyüktür. Cumhuriyet'in ilk Diyanet İşleri Başkanı Rifat Börekçi hocamızı unutmak, Ahmed Hamdi Akseki mücahidi boş vermek, onlara karşı saygısızlığın, densizliğin taa kendisidir.
Hangi hocamızı sayacak olursak olalım, tamamını, Denizli Müftüsü Hulusi efendiyi, K. Maraş'ın Ulu camii imamı Rıdvan hocayı, Akif'i, H. Basri Çantay ve benzerlerini rahmetle anıyorum. Halen yaşayan, Tayyar Altıkulaç hocamızı, Mehmet Görmez, Ali Bardakoğlu hoca efendiyi de saygı ile selamlıyor, uzun ömürler diliyorum.
Hocalarımız, eli öpülecek, saygı duyulacak insanlardır!.. Barışta onlar, döğüşte onlar, yardım toplamada onlar, cihad ilan etmede onlar, Türk askerine yardımda onlar, tüm ezilmiş, zulme uğramış Müslümanlara yardımda onlar vardır.
Cenazede hocalar, sala vermede din görevlileri, Kur'an tilavetinde yine onlar bulunmaktadır. Birde, kendi evinde sözü, sohbeti nazari itibare alınmayan vatandaşların öfkelerini, azarlarını dinlemede de yine onlar ön saftadır.
Tüm bu olumlu ve olumsuz hususlar karşısında, sevgili hocalarımıza büyük görevler düşmektedir. Bir kere, çok okumalıyız, hem de, herkesten çok okumalı, mezhep, firaksiyon, parti, hizip farkı gözetmeden okumalıyız.
Hocalarımız, 21 nci asırda mezhepler üstü bilginler olmalıdırlar. Her hocamız, Ebu Hanife'yi ne kadar okuyorsa, İmam Şafii'yi, Hanbeli'yi, Maliki'yi, Eş'ari'yi, Matüridi'yi, Kindi'yi, Gazali'yi, İbni Sina'yı, Farabi'yi, İbn-i Rüşd'ü, Hasan El Benna'yı, Muhammed Abduh'u, Akif'i, Ali Şeriati'yi, M. İslamoğlu'nu, M. Okuyan'ı, H. Kırbaşoğlu'nu vb. ilim , bilim adamlarını yakinen okumalı ve takip etmelidirler.
Ben, kendimden bir örnek verecek olursam: 2017 yaz tatilinde, Ankara'da Kocatepe camiinde, cuma namazından sonra kitap fuarına katıldım. Diyanet kitap reyonunu takip ederken, Tayyar Altıkulaç hocanın " Zorlukları aşarken" isimli üç cilt kitabına denk geldim.. Hemen söz konusu eserleri alarak, üç, beş gün içerisinde daha Ankara'dan ayrılmadan kitapları bitirdim.
Şunu demek istiyorum: Hocalarımız; bilgin, donanımlı olursa, cemaatleri ile karşı karşıya geldiklerinde onları tatmin ederler, yol gösterirler, rehberlik ederler, her müşkülatlarını çözüme kavuştururlar.
Okumuş oldukları hatimlerin mealini, anlamlarını cemaate yansıtarak, Kur'anî açıdan onları doyururlar, her mes'elelerini daha Müftülüğe hacet kalmadan halletmiş olurlar. İşte, tüm bunlar olduktan sonra, görülecektir ki, cemaatlerin moralleri yükselecek, hoca efendiler karşısında pelesenk döneceklerdir.
Bilhassa, cemaatleri, gelenekten, atalarcılıktan, " dedemden böyle gördüm" " babamdan böyle duydum" yanlışını bir tarafa bırakıp, bilhassa, mevcut ilmihal kitaplarından kurtulup, kendileri birer ilmihal sahibi olacaklardır.
Hoca efendiler, dobra dobra, atalarcılığın üzerine üzerine gideceklerdir. Ama, hala hoca efendi, cuma namazını 16 rekat kılıyorsa, tesbih namazını cemaatle kılmaya, kıldırmaya çalışıyorsa, ölüye telkin, devir, hatim vesaire gibi hususları birinci görev addediyorsa, yapacak hiç bir şey bulunmamaktadır.
Düşünümleyizi ki, bir adamın on yıllık namaz kazası borcu bulunmaktadır. On yıllık namaz borcu olan şahıs, hocadan hal çaresi, çözüm yolu beklemektedir. Yapılacak eylem, o kişinin bir daha namazını terketmemesi ve tevbe istiğfar etmesi yerine, tutarda, ha bire on yıllık namaz borcunu kıldırmaya çalışırsak, bir gün ramazanda kasdi olarak yemiş olduğu oruç yerine 61 gün oruç tutturursak, soruyorum, İslam'ı zorlaştırmış olmaz mıyız?
Netice olarak;
Hocalarımız, inşallah!. Bülbülü Kur'an olacaklardır!.. Bir kısmının savt ve sedaları nahoş olsa bile, herkesin hoşa giden bir meziyeti bulunmaktadır!.. İşte, mes'elenin o cihetine yönelip, kimileri sesiyle, kimileri Kur'an'a tercüman olmaları sebebiyle, insanlara hizmet edeceklerdir.
Bir diğer önemli husus da, toplum katmanlarını iyi tanımamız lazımdır. Mezhebi durumu ne olursa olsun, ister Sünni, isterse Alevi olsun, herkesin, her kesimin hizmetine koşacak, bunu yaparken de, politik, siyasi hususlardan uzak durup, sadece Allah rızası için, insanları cehennemden uzaklaştırıp, cennete çekeceklerdir.
Madem ki, hocalarımız gönül adamlarıdır!.. Gönül adamları olmaları hasebiyle, dertlinin yanında, hastanın baş ucunda, kader kurbanının hemen yakınında, dulun, kimsesizin, öksüzün, yetimin, fakirin, garibanın yanı başında bulunacaklardır.
Tüm bunlardan sonra, siz göreceksiniz ki, her şey yoluna girmiş, hoca efendi hökkem taşı gibi ağırlıklı, sohbeti dinlenir olacaktır. Aksi halde, hemen beş vakti kıldırıp camiden, cemaatten önce kaçmaya çalışırsa, yapılacak hiç bir şey kalmamış demektir.
Böylesi hallerde, din görevlisi dışında, bir kısım mollalar, dervişler, müridan devreye girecek, bunlarda, cemaatleri bildikleri yönde etkileyecekler, cemaat için Kerbela'dan taş getirtecekler, kimileri çarşıda, pazarda sarık ve cübbe ile gezerek sigarasını tüttürecektir..
Rabbim!.. Hocalarımızın yardımcısı olsun!.. Camileri cemaatle dolsun, taşsın. Kendilerine de gönül huzuru bahşeylesin!.. Selam ve dua ile..