" insanları hacca çağır, yürüyerek veya binekler üstünde uzak yollardan sana gelsinler. Ta ki kendi menfaatlerine şahit olsunlar, Allah'ın onlara rızık olarak verdiği hayvanları belli günlerde kurban ederken onun adını ansınlar. Sizde bunlardan yiyin, çaresiz kalmış yoksulu da doyurun."

( Hac Suresi, 27-28 )

Malum olduğu üzere, 1 Eylül 2017 Cuma günü mübarek Kurban bayramıdır. Tüm dünya Müslümanlarının, ellerinin duaya açıldığı, Teşrik Tekbirlerinin yeri, göğü inlettiği, Kabe semasında haccını eda etmiş hacılarla sair yerlerdeki Müslümanların gönüllerinin bütünleştiği gündür. Bu sebeple, böylesi aziz bir günün, alemi İslam'a ve milletimize hayırlar getirmesini canı gönülden niyaz ederim.

 " Bayram, sevinçlerin paylaşıldığı, hasret çekenlerin buluştuğu, beklenilen hedefe ulaşıldığı, gurbetçinin sılasına kavuştuğu, Müminlerin birbirleriyle kaynaştığı, anne-baba, evlat ve torunların bir arada buluştuğu, dargınların barıştığı, var olan acı ve kederlerin yakınlarla paylaşılarak küçüldüğü, sevinç ve mutlulukların paylaşılarak gönülleri doldurduğu unutulmaz zaman dilimidir.
 

Bayram, bir düşünceye gönül veren toplumların olmazsa olmazıdır. İnancın toplumsal coşkuya dönüştüğü zaman aralıklarıdır. İnsanlığın var olduğu günden beri varlığına ihtiyaç duyulmasındandır ki, hak batıl her dünya görüşünün bünyesinde hep var ola gelmiştir.

Kur'anı anlamda bildiğimiz en uzak tarih, İbrahim (as)'ın Kabe'yi inşasından sonra bugünkü Kurban Bayramı olarak bildiğimiz anlamda, zilhicce ayında Müslümanların Hac için Kabe'ye çağırdığıdır. (Hac suresi ayet 27-28'de buyrulan olaydır.

Resulullah (as) Mekke'den hicret edip Medine'ye geldiklerinde Medinelilerin Nevruz günü ile Mehrican günü diye eğlendikleri iki günleri vardı. Rasulullah (as): ' Bu günler nedir?' diye sordu. Medineliler: ' Biz İslam'dan önce cahiliyet devrinden beri bu günlerde eğleniriz' dediler. Bunun üzerine Resulullah (as) şöyle buyurdu:

-" Şüphesiz Allah size, o iki günün yerine daha hayırlı olan iki bayramı: " Kurban bayramı ile Ramazan bayramını vermiştir.' buyurdu. ( Ebu Davud, no: 1134; Nesai, no: 1556) ( İktbas Dergisi, H. Bübül)

" De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi alemlerin Rabbi Allah içindir. " ( En'am suresi, ayet 162 )

Onun içindir ki, bayram günlerini iyi bir fırsat bilmeli, bayramı, bir tatil günü olarak idrak etmemeliyiz. Bayramı, dolu dolu yaşamak için, bir program dahilinde hareket etmeliyiz. Ramazan bayramında olduğu gibi, Kurban bayramında da, sabah erkenden sabah namazını cemaatle kılarak, teşrik tekbirlerini unutmadan, gürül gürül okumalıyız. Okumalıyız ki, yer ve gök teşrik tekbirlerinin coşkusundan müstefit olsun.

Cemaat halinde verilen vaazları dinleyerek, toplu tekbirleri alıp, cemaatçe musafaha yapmalıyız. Mümkünse, küçükleri de mescide götürüp, onların da bu güzellikten istifade etmesine yardımcı olmalıyız. Camide yapılan musafaha etkinliklerine mutlaka iştirak ederek, kırgınlıkların, küskünlüklerin, husumetlerin, kinlerin, nefretin, düşmanlıkların olmamasına çalışmalıyız.

Bayramda, büyükler ziyaret edilmeli, onların elleri öpülerek, hayır dualarını almalıyız. Hısım akraba, eş dost ziyaretleri yapılmalı, bilhassa, " küsüm" " kırgınım" sözleri ayakaltı edilmelidir. Bayram günleri, bir kaçamak, bir tatil günü olarak algılanmamalıdır. Bunu fırsat bilerek, sahil kentlerine kaçılmamalıdır. Çünkü, "İslam'da bayram, oyun ve eğlence zamanı olmadığı gibi, kapıları kilitleyip tatile çıkarak kafa dinleme zamanı da değildir. Bilakis başta aile çevremiz olmakla birlikte içinde bulunduğumuz çevreyle hemhal olarak karşılıklı ilgi, sevgi ve saygı bağlarını geliştirmek, birbirimizin haline durumuna vakıf olmaktır.

Bu vesile ile yakınlar arasındaki kırgınlık ve dargınlıkların giderilerek sevgi ve saygı ortamını yeniden tesis etmektir. Akraba ve komşular arasında olması gereken her türlü yardımlaşmanın temelleri yine bu ziyaretlerde atılacaktır. Böylece biz toplumdan toplumda bizden haberdar olarak karşılıklı sevgi, saygı,birlik ve beraberlik içerisinde hayatı paylaşmanın ve bunların tümünü Allah için yapmanın bilincine ermek bizim için bayram olacaktır. Bayram, biraz da, insan için umduğuna ulaşmak , sevdiklerine kavuşmak, aradığını bulmak hedefine varmak, olması gereken yerde durmak, Allah için yaşamak, Allah için ölmektir.

" Bayramları bayram gibi yapmak" sözü, belli hassasiyeti olan kimseler tarafından hemen her bayramda dile getirilmektedir. Herkesin bayramdan anladığı farklı olmakla birlikte, ortak olan tarafı şu olsa gerek: Bayram yapabilmek için dünyanın huzurunu kaçıran bir olayın olmaması, insanların huzur içerisinde, kurdun koyunla gezdiği, kanın, gözyaşının, zulüm ve haksızlıkların olmadığı bir dünya olmalı ki bayramları bayram gibi yaşayalım.

Bunların olduğu bir dünyada nasıl bayram edebiliriz anlayışıdır. Bu temenniye katılmamak mümkün değildir. " ( a. gecen dergi, H. Bülbül)

Netice olarak;

Müminler olarak, çevremize, diğer İslam milletlerine nazar etmeliyiz. Başta, Suriye, Somali, Myanmar, Bangladeş, Pakistan Afgan, Irak, Kerkük, Musul Türkmenlerinin halini bu bayram gününde de unutmamalıyız. Diyanet vakfının kurban kampanyasına destek vererek, bir kısım cemaatçiklerin, kurbanı paravan olarak kullanmalarına fırsat vermemeliyiz.

Kurbanımızla, derimizle, payımızla, adağımızla Müslümanları unutmayalım: Bilhassa, Kerkük Türkmenleri, şu günlerde bin bir türlü hilenin, yani, akrebin kıskacı arasında yaşadıklarını unutmamalıyız. Kurban etlerimiz, üç kısma ayrılarak, fakirleri, kendimizi, eş ve dostu unutmayalım.

Son olarak, Kurban bayramımızın hayırlara vesile olmasını niyaz eder, ülkemize, birlik, beraberlik, huzur getirmesini niyaz ederim Selam ve dua ile.
Şerafettin Özdemir